Dam üstünde saksağanın kardeşi

 

 

Tarih: 21 Şubat 2018.

25 Ocak 1982’nin üzerinden 36 yıldan fazla zaman geçmiş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, bugün Sözcü gazetesinin köşe yazarı olan Soner Yalçın, o zamanlar henüz çocukluktan yeni çıkıyormuş. O yüzden Cumhuriyet gazetesinin o tarihlerde yayınlanan nüshalarını okumuş olması beklenemezmiş. Ancak gel zaman git zaman Soner Yalçın büyümüş de, kocaman bir adam olmuş da, Hasan Cemal adlı bir liberalin bir kitabını okumuş. Hasan Cemal 12 Eylül’ün tank sesiyle “uyanmış” biriymiş, cuntacılığı solculuk saydığı toyluk dönemini bu sayede geride bırakıp liberal olmaya karar vermiş, birçok da kitap yazmış. Pire berber iken büyüyen Soner Yalçın da bu kitaplardan sonuncusunda 25 Ocak 1982’de yazılan bir mektubu 36 küsur yıl sonra görünce okuyucusunu çok güncel bir konuyla aydınlatma hevesiyle dolmuş.

Hasan Cemal’e yazılan mektubun yazarı Sayın Bülent Ecevit, Türkiye’de neoliberalizmin miladı olarak ün salan 24 Ocak 1980 kararlarının ikinci yıldönümü vesilesiyle Sungur Savran diye bir solcunun Cumhuriyet gazetesi ekonomi sayfası yöneticisi Osman Ulagay’a verdiği mülakatta Özal’ı övdüğünü tespit etmiş(!). O böyle bir zeki tespiti yapar da artık büyümüş ve koca adam olmuş Soner Yalçın durur mu? O da o çok güncel sonucu hemen çıkarmış ve “Tayyp’in abisi” başlıklı bir yazıda yazmış: “Hasan Cemal ve kimi solcu yazarların, 24 Ocak kararlarıyla neoliberalizme savrulduğunu, demek 1980’ler başında ilk Ecevit tespit etmişti!”

Buradan hareketle pire berber iken büyüyen Soner Yalçın devenin tellal olduğu bir çağda, böylece, Cumhuriyet gazetesinin o dönemde yöneticisi olan Hasan Cemal’le birlikte Sungur Savran’ın da neoliberalizme savrulduğunu ilan ediyormuş. 36 yıl sonra, kimsenin makul bir çabayla 24 Ocak 1982 tarihli Cumhuriyet gazetesine ulaşamayacağı bir tarihte, bu çok güncel polemikle (!) Türkiye’nin düşünce hayatının başı göğe eriyor! Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine!

Amaç ne ola?

Soner Yalçın’a yazarlığın abc’si sayılacak bir şey öğretelim: Bir düşünce adamını ya da kamusal şahsiyeti eleştirmek istiyorsanız, eleştireceğiniz konuyla ilgili olarak yazdığı en önemli kaynağı ya da kaynakları okuyacak ve kullanacaksınız. Hasan Cemal’i liberalizmi dolayısıyla yerden yere vurmak istiyorsanız, bu konudaki kitaplarını, yazılarını okuyacaksınız. En çok da pişmanlık dilekçesi olarak okunabilecek olan Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım kitabını. Ecevit’in kendisine yazdığı mektuba şimdi verdiği cevap o kitabın yanında ne ki?

Yok, amacı Ecevit’in neoliberalizme karşı duran, sosyal devlete sahip çıkan, “ulusal” ekonomiyi savunan bir politikacı olduğu ve de hep öyle kaldığı yalanını söylemek istiyorsa, o zaman onu söylesin dursun. Desteksiz atmak parayla değil.

Sungur Savran’ı, okumamış bile olduğunuz röportajı dolayısıyla ne karıştırıyorsunuz işin içine?

Peki, Soner Yalçın Sungur Savran’ın verdiği mülakatı okumadığına göre tanığı kim? Bülent Ecevit! “Bozacının şahidi şıracı” diyeceğiz, ama o nazik üslubuyla Türkiye’ye biraz nefes aldıran Ecevit’e kıyamaz insan.

Soner Yalçın’ın rüyası: Ecevit finans kapitalle savaşıyor!

Üslup başka, politika başka. 1970’li yıllarda “Karaoğlan” lakabıyla sevildiği dönemde vaat üzerine vaat yaparak, “toprak işleyenin, su kullananın!” türü sloganlar kullanarak halk kitlelerinin ve bu arada yanlış üstüne yanlış yaptığı için onun kuyruğuna takılan devrimci ve sosyalist solun geniş taraftar kitlesinin oyunu aldıktan sonra halka sırtını dönen, DİSK faşizmi kınamak için grev yaptığında “kimseye ödenecek diyetim yok” diyen, kontrgerillanın üzerine gitmeyerek ve eline gelmiş dosyaları kapatarak 12 Eylül’ün hazırlanmasına ister istemez katkıda bulunan, Kahramanmaraş’ta faşistler masum insanları katledince suçlu solmuş gibi  sıkıyönetim ilan ederek askeri yönetime alıştırma hareketleri olanağı sağlayan Bülent Ecevit, Marksist Sungur Savran’a liberalizme teslim oldu demiş de Soner Yalçın da onu tanık gösteriyor!

Soner Yalçın tanığını tanımayan genç kuşaklara da bir güzel yalan söylüyor. Ecevit dizginsiz piyasa ekonomisine karşı çıkmışmış! Ecevit vahşi kapitalizmin mutlak egemenliğine karşı çıkmışmış! Ecevit devletin küçültülmesine, özelleştirmeye karşı çıkmışmış!

Hangi ülkede yaşıyorsunuz beyefendi? Türkiye’yi Hasan Cemal gibi liberallerden ve kendiniz gibi kapıkulu solcularından mı ibaret sandınız? Bu topraklarda Marksistler pek güçlü olmayabilir bugün. Ama vardılar, varlar, var olacaklar.

İnsana sorarlar: 25 Ocak 1982 günü Hasan Cemal’e yanlış anladığı bir mülakattan dolayı sitem eden Bülent Ecevit değil midir, aradan daha bir yıl geçmeden, 24 Ocak kararlarının açık sözlü ve kararlı savunucuları eski solcu Asaf Savaş Akat ve Seyfettin Gürsel’i danışman olarak yanına alan? Bakın, 24 Ocak Kararları’ndan etkilenen solcu arıyorsanız Sungur Savran size çok ad verir, ama şunu da hatırlatarak: Kendisi daha 24 Ocak öncesinden başlayarak, yani Bülent Ecevit’in “tespitini” beklemeksizin, sol içinde gelişmekte olan bu liberal eğilime karşı olanaklı her ortamda mücadele etmiştir.

İnsana sorarlar: Devletin küçültülmesine, özelleştirmeye karşı olduğunu iddia ettiğiniz Bülent Ecevit, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin yarattığı ortamdan yararlanıp millet yarasını sararken bütün işçi sınıfı hareketinin karşı çıktığı mezarda emeklilik yasasının bir meclis operasyonuyla kabulünü sağlayan DSP-MHP-ANAP hükümetinin başbakanı değil miydi?

İnsana sorarlar: “Dizginsiz piyasa ekonomisi”ne karşı çıktığını, “vahşi kapitalizmin mutlak egemenliğine” karşı olduğunu söylediğiniz Bülent Ecevit değil midir 2001 krizi patlak verince vahşi kapitalizmin ve dizginsiz piyasa ekonomisinin ana kurumlarından, sizin yazınızda İMF ve Dünya Ticaret Örgütü ile birlikte bir “Şeytan Üçgeni” oluşturduğunu söylediğiniz Dünya Bankası’nın Başkan Yardımcılığı’na hakkıyla (yani dizginsiz kapitalizmin tanrısı uluslararası finans kapitale bihakkın hizmet ederek) yükselmiş Kemal Derviş’i paraşütle Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan Yardımcısı koltuğuna oturtarak 15 günde 15 yasayla halkın canına okumasının önünü açan?

Bu Bülent Ecevit midir özelleştirme karşıtı? Bu Bülent Ecevit midir devletin küçültülmesine karşı çıkan? Bu Bülent Ecevit midir “ulusal” ekonomiyi koruyan? Bunları söylerken insan biraz sıkılır, çünkü faşist partinin bir bakanı Ecevit’le tam da bu yüzden mücadele etmiştir!

Soner Yalçın, halka yalan söyleyerek AKP ile mücadele edilmez. AKP bunu zaten her gün yapıyor. Yalana yalanla cevap verilmez. “Tayyip’in abisi” diye yazı yazıp Tayyip Erdoğan’ın on yıl boyunca, hatta günümüze kadar ekonomi kurmaylarına, Ali Babacan’lara, Mehmet Şimsek’lere izleteceği neoliberal politikaların temellerini sıkı sıkıya yerleştirmiş Kemal Derviş’leri ve onların hamisi Bülent Ecevit’leri halkın gözünden düpedüz yalanlarla saklamaya çalışırsanız, o halk size inanmaz!

Sungur Savran’ı, tanıyanlara sorun

36 yıl önce verilmiş ve okumadığınız bir röportaj vesilesiyle, Türkiye’de 12 Eylül günlerinden bu yana gerek burjuvazinin saflarındaki neoliberal akıma ve uygulamalara, gerekse solun saflarındaki sol liberalizme tutarlı, kararlı ve devamlı tarzda taarruz eden bir Marksist için “24 Ocak Kararlarıyla birlikte noeliberalizme savrulma” eleştirisine gelince, ne diyelim! Bizi, tanıyanlara sorun. Onlar size kimin nerede sebat ettiğini, kimin nerelere savrulduğunu gayet güzel anlatırlar!