Sungur Savran yazdı: Che Guevara Birleşmiş Milletler’de

Che Guevara Birleşmiş Milletler'de

Sirk sona erdi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 2018 yılı toplantısı, her yıl olduğu gibi, Eylül ayı içinde dünyanın dört bir yanından devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla güya dünyanın sorunlarını tartıştı. Birleşmiş Milletler (BM), emperyalistlerin kontrolünde bir kuruluştur. Ama Genel Kurul daha da kötüdür: Bir sirktir. Bütün dünyanın hâkim sınıflarının temsilcileri gelip konuşurlar. Kimi böbürlenir (Trump), kimi şikâyet eder (Filistin halkının asalağı Abbas), kimi emperyalizmi över (bazı Afrika ve Latin Amerika liderleri). Boş salonlara neden hitap ederler, Türkiye’nin bu yıl tam da ekonomik kriz içinde yaptığı gibi neden koskoca heyetlerin Genel Kurul’a katılması için o kadar para harcanır, anlaşılmaz. Genel Kurul, geçmişte ne fiyakalı kararlar almıştır, ama hepsi farelerin eleştirisine terk edilmiştir.

Bu sonbahar döneminde Bolivya’nın lideri, Bolivarcı hareketin önemli isimlerinden Evo Morales (onun da “sosyalist” olup olmadığını bize sormayın, Chavez’cilere sorun) Trump’ı eleştirdiği için pek bir övüldü. Ne demiş? ABD “çoktaraflılığı ciddiye almıyor, Paris anlaşmasından çekildi” demiş. Başka? “Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni hedef alıyor” demiş. Başka “BM İnsan Hakları Konseyi’nden çekilmekle insan haklarını önemsemediğini gösterdi” demiş. BM kurumlarına, “uluslararası toplum”un yaptırımlarına bu ne inanç!

İnsan BM’de geçmişte neler konuşulduğunu bilse bunları ciddiye almadan bir durup düşünürdü. Devrimci Küba, 1964 yılında Che Guevara’yı BM’ye yollamış, Che de Genel Kurul’a hitap etmişti. Bu konuşmayı internette izleyen, burjuva milliyetçisi Morales’in konuşmasının övülmesi karşısında muhtemelen hicap duyar. İngilizce anlayan her okuyucumuza şu videoya bir göz atmasını (https://www.youtube.com/watch?v=Vr_d-9j4A4I), ama o sansürlü olduğu için görüntü bakımından zayıf politik bakımdan daha güçlü şu videoyu da izlemesini (https://www.youtube.com/watch?v=tYi6BlZ-bS49) kuvvetle tavsiye ederiz.

Bir kere o ne itibar! Che parkasıyla, asker kılığı ve postallarıyla kürsüye çıktığında yarım dakika alkış. “Fidel Castro yoldaş”tan bahsedince bir başka alkış patlaması. Konuşması başka birkaç defa alkışlarla kesiliyor. Bir defasında uzun uzun “bravo” sesleri. Konuşmanın sonunda ise 45 saniye boyunca dinmeyen bir gök gürültüsü!

Bu büyük ilgi elbette “Yanki”ye kafa tutan onurlu ada devletinin önderlerinedir. Ama aynı zamanda konuşmanın içeriğine. Bugün birçok devlet başkanının Genel Kurul’u “ağlama duvarı” haline getirme, kendi sorunlarının çözülmesi için dilekçe verme yeri olarak kabul eden yaklaşımlarına karşıt olarak Che, bütün sömürülenlerin ve ezilenlerin sorunlarına değiniyor.

Portekiz sömürgeleri Angola, Mozambik ve Gine Bissau’ya sadece özgürlük talep etmiyor, o ülkelerin gerilla hareketlerine (“teröristlerine”?) yardım edeceklerini ilan ediyor. Ustalıklı biçimde bir uluslararası foruma, Kahire Konferansı’na referans yapıyor! Ayrıca Portekiz sömürgeciliğinin baş destekçisi apartheid rejimine yükleniyor.

Kongo’da bağımsızlığı engelleme çabalarını BM’nin “insani” denen faaliyetlerinin arkasına gizleyen emperyalistlere “çakallar!” diye hücum ediyor, o ülkenin sömürgecilik karşıtı kahramanı Patrice Lumumba’nın katledilmesini kınıyor.

Latin Amerika’daki gerilla hareketlerini (“teröristleri”?) savunuyor, ABD’nin bu ülkelerdeki kontrgerilla faaliyetine çatıyor.

ABD’nin dünya halklarını ve kendi halkının önemli bir bölümünü, en başta da siyahileri ve Latino’ları sömürdüğünü ve ezdiğini haykırıyor. ABD temsilcilerinin önünde söylenen bu söz delegelerce 15 saniye boyunca alkışlanıyor!

Bütün bunlardan daha önemlisi, BM’ye ikiyüzlü karakterini veren sözde burjuva haklarının balonunu söndüren iki çıkışı. Savaş konusunda boş konuşmayın diyor, ne zaman sömürü yeryüzünden kalkarsa o zaman savaş sorunu da biter. Pasifistler alkışlamazdı!

Ama en ilginci şu: Biz, diyor, Küba’nın silahlarını kimseye denetletmeyiz. Silahlanmanın sınırlanması konusu ancak herkes karşılıklı olarak yükümlülük altına girerse tartışılabilir. Bugün İran’ın ve Kuzey Kore’nin nükleer silah geliştirme hakkını savunamayan sözde anti-emperyalistlere ithaf edilir!

Sonra konuşmasını Küba devriminin “Patria o muerte!” haykırışıyla bitiriyor. Muazzam bir alkış. Che hep başkalarının vatanı için çarpıştı, bunlardan birinde 51 yıl önce bir Ekim ayında öldü! Onun vatanı rûy-i zemindi!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2018 tarihli 109. sayısında yayınlanmıştır.