27. yıldönümünde Gazi katliamı: Örgütlen, mücadele et, hesap sor!
Türkiye tarihi mücadeleler tarihi olduğu kadar katliamlar tarihidir. Kapitalizmin tarihi özelliği hiçbir zaman şaşmaz, mücadelenin yükseldiği her an burjuvazi için tehlike çanlarının çalması anlamına gelir. Mücadeleyi bölmek ve bastırmak için türlü araç kullanılır, katliamlar da bunlardan biridir. 12-14 Mart 1995’te Gazi Mahallesi’nde yaşanan da tam olarak buydu. 80’ler sonrasında, Türkiye burjuvazisi tarafından tarih boyunca ezilen Aleviler dalga dalga örgütlenmeye başlamıştı. 1988’de Pir Sultan Abdal Kültür Derneği kurulmuş, 12 Eylül Darbesi ile kapatılan Hacı Bektaş Veli Derneği 1993’te yeniden açılmış, birçok yöre derneği kurulmuş ve Alevi halkı kitlesel olarak örgütlenmeye başlamıştı. Alevi halkının yoğunlukla yaşadığı emekçi mahallelerde sosyalist hareketler de hızla örgütleniyordu. İstanbul Gazi Mahallesi de bu örgütlenmenin en yoğun yaşandığı mahallelerdendi. İşte Gazi Mahallesi bu nedenle hedef seçildi, 2 Temmuz 1993’teki Sivas Katliamı’ndan 2 yıl sonra, Mart 1995’te Gazi Mahallesi’nde günler süren bir katliam yaşandı.
Önce kahvehanelere sonra tepki gösteren halka kurşun yağdırdılar
12 Mart 1995 akşamı Gazi Mahallesi’nde bir taksi şoförü gasbedilerek öldürüldü. Ardından çoğunlukla Alevilerin bulunduğu üç kahvehane ve bir pastane silahlarla tarandı. Alevi dedesi Halil Kaya öldürüldü. Polis, saldırı sonrasında bir araya gelen mahallelilerin üzerine kurşun yağdırdı ve bir kişi daha hayatını kaybetti. 13 Mart günü ise İstanbul’un farklı mahallelerinden binlerce Alevi, Gazi Mahallesi’ne akın etti. Cenazeleri teslim alamadığı için karakola doğru yürüyüşe geçen kitlenin üzerine polis yaylım ateşi açtı ve 15 kişi yaşamını yitirdi. 14 Mart’ta ise sokağa çıkma yasağı ilân edildi ve Gazi Mahallesi’ne askeri birlikler sevk edildi. Halk komitesi kurarak “cenazeler verilsin, sokağa çıkma yasağı kaldırılsın, gözaltılar serbest bırakılsın” taleplerini sunan mahalleliye verilen cevap yine saldırı oldu. Devletin ablukası ancak günlerce süren mücadele ile sona erdi. Gazi Mahallesi’nde gerçekleşen saldırılar sonucunda 22 kişi hayatını kaybetti, 300’ü aşkın kişi ise yaralandı.
Devlet katilleri yargılamak yerine davayı kaçırdı
27 yıldır Gazi Mahallesi halkı gerçeklerin ortaya çıkmasını, sorumluların yargılanmasını bekliyor. Ancak devlet katliamın faillerini yargılamak yerine, davayı katillerden hesap sormak isteyen Gazi Mahallesi halkından kaçırdı. Duruşmalar 1995 ile 2000 yılları arasında Trabzon’da görüldü ve 23 yıl sonra sanık 20 polisten 18’i beraat etti, iki polis hakkında ise sadece 4 yıl 32 ay hapis cezası verildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2005 yılında Türkiye’yi ölenlerin ailelerine tazminat ödemeye mahkûm etti. Bunun üzerine avukatlar davanın yeniden görülmesi için başvuru yaptı. Bu başvuruya tam 10 yıl sonra cevap geldi. Aralık 2018’de dava yeniden görülmeye başladı. Yani 27 yıldır bir halk gerçeklerin ortaya çıkmasını, sorumluların yargılanmasını bekliyor.
Tek yol örgütlenip, mücadele etmek!
27. yıldönümünü yaşadığımız Gazi Katliamı’nın neden yapıldığının farkında olmak zorundayız. İşçi sınıfının ekmek ve hürriyet mücadelesini yükselttiği bugünlerde, mezhepçilik ve ırkçılık dün olduğu gibi bugün de emekçi halk için ciddi bir tehlikedir. İstibdad cephesinin yürüttüğü mezhepçi politikalar ve faşist provokasyonlar ile Alevi mahallelerinde kapılara çarpı işaretleri koyan, “defol Alevi” tehditleri yazan faşistlerin, mezhepçilerin örgütlendiği bir yerde emekçi halk olarak örgütsüz olmamız, bizi her türlü saldırıya açık hâle getirir. Yeni katliamları engellemek için tek yol, ırkçılığa ve mezhepçiliğe karşı örgütlenmek, kontrgerillanın ve devlet içindeki her türlü gayrimeşru özel harp örgütlenmesinin lağvedilmesi için mücadele etmek ve hesap sormaktır.
Kontrgerilla ve her türlü özel harp örgütlenmesi lağvedilsin!
Kahrolsun ırkçılık ve mezhepçilik!
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2022 tarihli 150. sayısında yayınlanmıştır.