15-16 Haziran’ın 52. yılı: İş, aş, hürriyet işçilerle gelecek!
Devrimci İşçi Partisi son dönemde üç sloganı ön plana çıkarıyor: “İş, aş, hürriyet!” “Hak verilmez, alınır!” ve “İşgal, grev, direniş!” Bu üç slogan 15-16 Haziran’ın mücadeleci işçilerinin ruhunu yansıtmaktadır. Patronlar ve onların siyasetçileri işçilerin sendikal hürriyetlerini gasbetmeye çalışınca “Hak verilmez, alınır!” diyerek işgal, grev, direniş yapan ve en önemlisi hürriyet olmadan işin de aşın da olmayacağını bilen işçilerin mücadelesidir 15-16 Haziran.
1960’lı yılların Türkiyesine işçi sınıfı damgasını vurmuştu. 1961 Saraçhane mitingi ve sonrasında 1963’te gerçekleşen fiili Kavel grevi ile toplu sözleşme ve grev hakkını söke söke kazanan mücadeleci işçiler 1967 yılında DİSK çatısı altında birleşiyorlardı. 1968 yılında Derby ile başlayan işgal dalgası bazıları Singer, Demirdöküm, Gamak ve Sungurlar olmak üzere birçok fabrikada 1970’e kadar devam etti.
İşçi sınıfı hakkını işgalle, grevle, direnişle söke söke alıyor ve bu durum patronları ve onların siyasi temsilcilerini rahatsız ediyordu. Süleyman Demirel’in başında olduğu AP (Adalet Partisi) hükümeti bu gidişatı durdurmak üzere 1970’in Haziran ayında Sendikalar Kanunu’nda değişiklik yapmayı teklif etti ve bu değişiklik CHP’nin de desteğiyle kanunlaştı. Tamamıyla DİSK’in tasfiyesi anlamına gelen bu yasa, işçiler arasında büyük bir tepkiyle karşılandı. 14 Haziran’da DİSK, Genel Temsilciler Meclisi’ni topladı ve İstanbul’un çeşitli noktalarından merkeze doğru kısa yürüyüşler yapma kararı aldı. DİSK’in bu kararı sonucunda 15 Haziran’da başlayan eylemler Türk-İş’e üye işçilerin de yoğun katılımıyla bir anda iki güne yayılan büyük bir ayaklanmaya dönüştü. İlk gün fabrikalarda ayrı ayrı gerçekleşen eylemler 16 Haziran’da sokaklarda birleşiyor ve işçi sınıfı önüne geçen barikatları bir bir aşarak gücünü gösteriyordu. Şehrin önemli bölümlerini işçilerin ele geçirmesi üzerine hükümet çareyi sıkıyönetim ilan etmekte buldu. DİSK yönetiminin de çabaları sonucunda ayaklanma geri çekilirken eylemlerde 4 kişi ölmüş yüzlerce kişi tutuklanmıştı. İşçi sınıfının gücünü kısa süreliğine de olsa gören devlet eylemlerden sonra yasayı iptal etmek zorunda kaldı.
15-16 Haziran işçi ayaklanması bugün de işçilere yol gösteriyor!
15-16 Haziran işine, aşına, hürriyetine sahip çıkan bunları söke söke alan işçilerin mücadelesidir. 15-16 Haziran ve onun arkasında yatan mücadele tarihi bugün sahip olduğumuz hiçbir hakkın bize birileri tarafından bahşedilmediğini, tam tersine işçilerin bu hakları canları pahasına söke söke aldıklarını gösteriyor. 1960’lı yıllarda grevlerde, direnişlerde, işgallerde eğitim gören ve bilinçlenen işçi sınıfı kendi göbeğini kendi kesmesi gerektiğini biliyordu. Hakkını almak için seçimlerden medet ummuyor, kendi örgütlü gücüne güveniyor ve sınıf mücadelesinin esas yöntemleri olan kitle mitingleri ve grevler aracılığıyla taleplerini dile getiriyordu. Bugün yasal olarak güvence altında olan sendikalaşma ve grev hakkı gibi birçok hakkımız patronların istibdadı tarafından fiilen gasbedilmiş durumda. Memlekette sendikalı olan işçi işten atılıyor, sendikal yetki tespiti davaları seneler sürüyor, grevler yasaklanıyor. Fakat işçiler Türkiye’nin dört bir yanında bu haksız düzene karşı mücadele ediyor. Bu açıdan bakıldığında 15-16 Haziran hâlâ günceldir. Bugün işçi sınıfı olarak gasbedilmiş olan sendikalaşma ve grev hakkımızı 15-16 Haziran’ın mücadeleci işçileri gibi “Hak verilmez, alınır!” diyerek işgalle, grevle, direnişle söke söke yeniden kazanmak zorundayız.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2022 tarihli 153. sayısında yayınlanmıştır.