Sermayenin muhalefeti sermayenin iktidarına karşı!

Sermayenin muhalefeti sermayenin iktidarına karşı!

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Erdoğan ve iktidarının ülkeyi soktuğu ekonomik krize karşı kendi çözüm önerilerini 7 madde olarak sıraladı. Bu 7 maddenin içinde işçinin emekçinin derdine derman olacak somut bir önlem ya da politika aramak boşuna. Olmamasının da sebebi açık. Çünkü bu maddeler içinde sermaye karşıtı en ufak bir ifade yok. Bir kez daha sermayenin muhalefeti sermayenin iktidarına karşı!          

Sermayeye güven vererek emekçi halkın sorunu çözülemez

Önce güveni sağlayacak adımlar atılacak diyor Kılıçdaroğlu ve ekonomi politikalarında akıl mantık ve bilim öncelenecek diyor. Ekonomi karşıt sınıfların bir mücadele alanı. İşçi sınıfı ve emekçi halk bir yanda sermaye diğer yanda. Peki güven kime verilecek? Kılıçdaroğlu’nun güven vermekle sermayeyi kastettiği çok açık. TÜSİAD’la kelimesi kelimesine aynı cümleleri kurdukları için bundan şüphemiz yok. Ama bugün geleceğe güvenle bakamayan işçi sınıfıdır. Sermayeye karşı olmadan da işçi sınıfına güven vermek söz konusu olamaz.

Ekonomi bilimi dedikleri sermayenin hurafeleridir

Peki ekonomide akıl, mantık ve bilim neyi söylüyor? Kılıçdaroğlu ve TÜSİAD burada da aynı kelimelerle konuşuyor. Bilim dedikleri iktisat ders kitaplarında yazan burjuva dogmalarıdır. Önerileri faiz arttırmaktan, faturayı emekçi halka yıkarak enflasyonu kontrol altına almaya çalışmaktan ibarettir. Bilimsel sosyalizm, kapitalizmin sürekli kriz yaratan çarpık yapısını tahlil ediyor, işlemediği defalarca kanıtlanan piyasa anarşisinin yerine, kamu mülkiyetine dayalı merkezi planlamayı öneriyor. Ama bu öneriler Kılıçdaroğlu’na ve TÜİSAD’a göre bilimsel değil. Çünkü onlar için “bilimsel” olan sermayenin çıkarına olandır. O da bilim değil sınıf ideolojisidir.

Merkez Bankasını siyasi iktidardan alıp uluslararası sermayeye bağlamak çözüm olamaz

Mesela yine 7 maddenin biri olan “Merkez Bankası bağımsızlığı” bilimin değil uluslararası sermayenin küreselleşmeci emperyalist kutsal kitabının bir parçasıdır. Mesele Merkez Bankasının bağımsızlığı değildir. Önemli olan, hangi sınıfın Merkez Bankasına hükmedeceğidir. Bugün istibdad rejiminin sürdürülmesi ve finanse edilmesi için Merkez Bankasının kullanılması elbette yanlıştır. Bu bir politika bile değildir. Düpedüz milli kaynakların istibdad tarafından hortumlanmasıdır. Ancak bunun çözümü hortumun ucunu başka tarafa çekmek değil hortumu kesmektir. Eğer ülke piyasa anarşisine ve sermayenin tahakkümüne terk edilmeyecekse para politikasının, yani merkez bankasının idaresinin işçi sınıfı iktidarına bağlı ve bağımlı olması şarttır.    

Devr-i sabık yaratmayacağım diyen yağmanın hesabını soramaz

İsrafa karşı genelge çıkaracak ve israfa yol açan bütün uygulamalara son vereceklermiş. Beştepe’nin müsrifliği halkın belini büküyor bu doğru. Ama bu diş fırçalarken musluğu açık bırakmak, odadan çıkarken ışığı kapatmamak gibi bir müsriflik değil! Tüm bir istibdad rejiminin sürdürülmesini sağlayan bir sürekli yağma mekanizması söz konusu. Peki sabah akşam devr-i sabık yaratmayacağız diyen Kılıçdaroğlu bu yağmanın hesabını sormayacağına dair istibdad cephesine güvence verirken bu vaadini nasıl yerine getirecek? 

Erdoğan da kendi yöntemiyle sermayeye ve emperyalizme güven veriyor

Kılıçdaroğlu’nun önerileri çözüm namına emekçi halka bir şey sunmadığı gibi Erdoğan’ın yaptıklarıyla pek çok yönden ortaklaşıyor. Örneğin Erdoğan da sermayeye güven vermeyi öncelemedi mi? “Sermaye kontrolleri yok”, “servet vergisi yok”, “kamulaştırma yok” dedi, “serbest piyasayla” devam dedi. Hepsi sermayeye verilen güvencelerdi. Dediğini de yaptı. Amerikan muhalefeti Erdoğan’a Batı ile anlaş dedi. Batı’dan borçlan dedi. O, Batı ile perde arkasından, Batı’nın ve Siyonizmin köpeği emirlerle ve şeyhlerle ise herkesin önünde anlaşıyor, onlardan borçlanıyor. Böylece emperyalizme ve Siyonizme güven veriyor. Muhalefete göre bilimin gereği faiz arttırmaktı… Erdoğan, adını öyle demese de faizi arttırdı. Faturasını hazineye kesti. Bu politikaların faturasını da sermayeye kesmedi. Mesela sosyal güvenlik politikası sermayenin kırmızı çizgisi. Erdoğan “seçim kaybetsem de EYT yok” diyerek sermayeye verdiği sözü tutuyor. Yine asgari ücret zammı için SGK primlerinde indirim yapmadı. Üstüne şirketlerin ödediği kurumlar vergisinden bile indirim yaptı. Tüm maliyeti hazineye yükledi. Görmüyor musunuz? Erdoğan sermayeye devletin malı deniz hep beraber yeriz diyor!

Çözüm sermayenin siyasetinden bağımsızlaşmakta ve işçi sınıfının iktidarında!

İşte tablo karşımızda. Sermayenin muhalefeti sermayenin iktidarına karşı. Burada işçi sınıfı nerede? Bakırköy’de CHP’ye karşı grevde! Metal işçileri ise arkasını AKP’ye dayayan grev yasaklarına güvenen MESS’e karşı greve gidiyor! Tüm bunlar işçi sınıfının birleşmesinin, siyasete ağırlığını koymasının, işçi iktidarı için mücadele etmesinin hem gerekli hem zorunlu hem de acil olduğunu gösteriyor.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2022 tarihli 148. sayısında yayınlanmıştır.