Sağlık emekçileri can, iktidar kâr ve rant derdinde

Sağlık emekçileri can, iktidar kâr ve rant derdinde

6 Şubat depremlerinden sonra gözler, yakın bir tarihte deprem beklenen İstanbul’a çevrildi. 6 Şubat depremlerinin etkilediği pek çok ilde hastaneler büyük zarar görmüştü. Bu nedenle üzerinde baskı hisseden iktidar, İstanbul’daki dayanıksız olduğunu bildiği hastaneler için alelacele kararlar almaya başladı. Kâr ve rant odaklı olan, plan program yapmadan aldığı kararlar sonucunda işi eline yüzüne bulaştırdı.

Önce 15 Şubat’ta Haseki Kardiyoloji Enstitüsü’nü, iki hafta sonra da Cerrahpaşa Hastanesi’ni depreme dayanıklı olmadığı gerekçesiyle kapattı. Takip eden günlerde, taşınması gereken hastaneler ve bu hastanelerin hangi hastanelere taşınacağı ardı ardına açıklanmaya başladı. Hastanelerin dayanıksız olduğunu iktidar birden keşfetti (!)

Dâhiyane (!) bir planlama yaptılar. Plana göre kapattıkları hastanenin çalışanlarını başka hastaneye gönderecekler ve o hastanelerde hâlihazırda çalışmakta olan sağlık emekçilerini de başka hastanelere nakledeceklerdi. Bu birçok ek mağduriyet yaratacaktı. Bunun üzerine bu hastanelerde, peş peşe sağlık emekçilerinin örgütlediği eylemler yapıldı ve çok da etkili oldu. İktidar geri adım atmak zorunda kaldı. Covid-19 pandemisi döneminde Atatürk Havalimanı üzerine yapılan ve pek çok bloğu boş olduğu bilinen Murat Dilmener Hastanesi dışında diğer hastanelerle ilgili planlama geri çekildi.

Açıklanan taşınma listelerinin bir başka dikkat çeken yanı, bir tane bile özel hastanenin adının geçmemesi. Sanırsınız özel hastaneler Sağlık Bakanlığına bağlı değil. İstanbul’da 170 civarında büyüklü küçüklü özel hastane var. Buradan iktidara soruyoruz: Bunların bir tanesi bile çürük değil mi? Eğer hepsi sağlamsa neden yer bulmada büyük sorunlar yaşanan çürük kamu hastanelerinin taşınacağı hastaneler listesinde bir tane bile özel hastanenin adı yok? Nerden baksan tutarsızlık…

Tabii, hesap başka. Kendisi de özel hastane patronu olan sağlık bakanı, sıranın kendi hastanesine gelmesinden korkuyor anlaşılan. Hastanesinin faaliyetinin bir gün bile durmasından doğacak maliyet muhtemelen milyonlar ile ölçülür. Sağlık Bakanlığı, özel hastaneleri bu şekilde kayırarak; çürük olduğu halde herhangi bir önlem alınmayan özel hastanelerdeki sağlık emekçilerinin de hastalarının da hayatını riske atıyor ve halkın sağlığına öncelik vermesi gerekirken kâra öncelik veriyor. Bu kabul edilemez.

İstanbul Tabip Odası (İTO), 99 depreminden bugüne kadar İstanbul’daki hastanelerin deprem dayanıklılığı konusunu aralıksız gündem yaptı. Her fırsatta, her ortamda özel-kamu ayırt etmeksizin hızlıca bina analizlerinin yapılıp, güçlendirme veya yerinde yeniden yapılanma plan ve projelerinin vakit kaybetmeden başlatılmasını defalarca söyledi. Ama hiçbir adım atılmadı ve çok değerli 20 yıldan fazla bir zaman çarçur edildi.

İşin önemli bir boyutu teknik mühendislik detaylar içeriyor. Bu bir gerçek. Bu nedenle sürece mutlaka TMMOB dâhil edilmelidir. Ancak mesele hastane ise elbette sürece sağlık emekçileri ve başta İTO olmak üzere meslek örgütleri, sendikalar da katılmalıdır. Her emekçinin kendi kaderi üzerinde belirleyici olmaya hakkı vardır.

İktidara sesleniyoruz: Hastane binalarının önceki yıllarda yapıldığı söylenen deprem dayanıklılık raporlarını derhâl halka açın; sağlık emekçilerinin maddi kayıp yaşamaması için performans sistemini kaldırın, yoksulluk sınırının üstünde temel ücret verin; çürük raporu alan kamu hastanelerine yakın özel hastaneler başta olmak üzere büyük ölçekli hastaneleri (örneğin bakanın hastanesini) taşınma için kullanın, buna karşı çıkan özel hastaneleri kamulaştırın; hastane yeniden yapım işlerini kamu üstlensin, Cerrahpaşa’da olduğu gibi hastanelerin yandaş şirketlere kâr ve rant alanı haline gelmesine hayır!

Deprem anında hastanelerin ayakta kalmasının ne kadar önemli olduğunu Hatay’da kötü şekilde deneyimledik. İstanbul’un benzer bir depremde Hatay gibi olmaması için dün olduğu gibi bugün de, yarın da mücadelemizi sürdüreceğiz. Halkın sağlık hakkı, sağlık emekçilerinin çalışma ve yaşam hakkı için mücadeleye devam.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2023 tarihli 163. sayısında yayınlanmıştır.