MHP ve Bahçeli ne yapmak nereye varmak istiyor?

MHP ve Bahçeli ne yapmak nereye varmak istiyor?

19 Mart sürecinde MHP ve Bahçeli özel bir rol oynuyor. MHP’nin yarı askeri rejim içerisindeki özgül ağırlığını korumak ve kilit parti olarak varlığını devam ettirmek için özel bir çaba içerisinde olduğunu tespit etmek gerekiyor. MHP iktidarın fiilen küçük ortağı olma konumunu, büyük burjuvazinin hayallerini süsleyen AKP-CHP büyük koalisyonu olasılığını her daim baltalayarak ve yine CHP ile Dem Parti ekseninde, mevcut iktidarı tehdit edecek bir gücün birikmesini engelleyerek sürdürmekte. MHP’nin bu politikasının yakın tarihteki örneklerine dair kısa bir özet geçmekte fayda var.

2015 Haziran seçimlerinde AKP meclis çoğunluğunu kaybettiğinde MHP, aynı anda hem AKP-CHP koalisyon görüşmelerini baltaladı hem de Dem Parti’nin dışarıdan destek vermeyi kabul ettiği bir CHP-MHP hükümeti seçeneğini reddederek, savaşın yükseldiği, ordunun siyasetteki ağırlığının arttığı bir ortamda ve fiilî bir AKP-MHP ittifakı ile 1 Kasım seçimlerine gidilmesinin yolunu açtı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra başkanlık sistemini gündeme getirerek, yüzde 50+1 matematiğinde Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı kalması için MHP’nin kilit parti konumunu güvence altına aldı. Aynı zamanda, Millî Savunma Bakanlığı’nın ve İçişleri Bakanlığı’nın rejimin silahlı çekirdeğinin uhdesinde olduğu bir yarı askeri rejimin temelleri atıldı. 2019 yerel seçimlerinde İstanbul iki seçimde de kaybedildiğinde, Erdoğan “kızgın demiri soğutma zamanı” diyerek Türkiye ittifakı kavramını gündeme getirerek, dümeni AKP-CHP büyük koalisyonuna kırdığında, MHP’nin kışkırttığı kesimler Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta linç girişiminde bulundu ve bu provokasyon havayı tamamen değiştirdi.

Nihayet bugün tam tersi istikamette gözükse de MHP’nin 2024 yerel seçimlerinden sonra izlediği politika da aynı işlevi görmektedir. Yerel seçimlerin ardından Erdoğan bir kez daha Özgür Özel’i yanına alarak büyük sermayenin özlemi olan büyük koalisyona doğru yüzünü çevirmişken, Bahçeli şapkadan tavşan çıkarma misali Öcalan açılımını gündeme getirdi. Bu süreç sadece AKP-CHP büyük koalisyonu yönelişini değil, aynı zamanda CHP ve Dem Parti arasındaki “kent uzlaşısı” köprüsünü de yerle bir etmeyi hedefliyordu. Yani MHP bir kez daha kendisinin kilit parti pozisyonunu ortadan kaldıracak ve dolayısıyla yarı askeri rejimin üzerinde yükseldiği siyasi ittifakı tehlikeye düşürecek seçenekleri elemek üzere hamle yapmaktaydı.

Devlet Bahçeli ve MHP’yi yarı askeri rejim olgusundan ayrı düşünemeyiz. Bahçeli’nin baş döndüren siyasi manevralarının sebebi, bir siyasi programı değil devletin silahlı çekirdeğinin iktidara tutunmasının ve Türkiye’nin tekelci sermayesinin hakimiyetinin pragmatik gerekliliklerini takip etmesidir. Geçmişte 2002’de, Bahçeli yine bu doğrultuda MHP’yi ortağı olduğu iktidardan ayırmayı ve baraj altı bırakmayı göze alarak bir erken seçimin fitilini ateşlemişti. Son dönemde Mümtazer Türköne’nin Bahçeli’nin yeniden bir erken seçimi gündeme getirebileceğine dair yaptığı spekülasyon böyle bir tarihsel arka plana yaslanmaktadır. (Bahçeli bu kişiye Gülen cemaatiyle ilişkileri dolayısıyla cezaevinde olduğu dönemde dahi sahip çıkmıştı ve bu yüzden yaptığı spekülasyonun Bahçeli tarafından el altından teşvik edildiği yorumları yapılmıştır.)

Yarı askeri rejimin, resmi ve paramiliter silahlı güç odakları ile tekelci sermayenin ve emperyalizmin çıkarları öyle gerektirdiğinde, MHP’yi ve Bahçeli’yi benzer adımlar atarken görmek mümkündür. Bugün Öcalan açılımında olduğu gibi, nasıl paketlenirse paketlensin, bu adımların arkasında sermayenin ve emperyalizmin çıkarları olduğu asla unutulmamalıdır. MHP ve Bahçeli’nin yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. Faşist hareketin Türkiye’ye ve bu ülkenin her milletten memleketten emekçi halkına hiçbir hayrı olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır. Ve yarın aynı Bahçeli’yi ya da onun misyonunu devam ettirecek başkalarını CHP’nin yanında AKP’ye ve Erdoğan’a karşı görmemiz de mümkündür. Şimdiden söyleyelim ki bu birliktelik de hürriyet için değil yarı askeri rejimi sürdürmek, emperyalizmin ve büyük sermayenin çıkarlarını korumak için olacaktır.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2025 tarihli 188. sayısında yayınlanmıştır.