Altılı ittifakın sermaye düzenini kurtarma planı
CHP, İyi Parti, Deva, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti’den oluşan altılı ittifak “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” konusunda bir mutabakat metni açıkladı. Altı partinin başkanlık sistemi karşısında önerdiği rejimin genel burjuva parlamenter yönetim sistemlerinden özel bir farkı yok. Sistemin adındaki “güçlendirilmiş” sıfatı ise parlamentonun değil hükümetin güçlendirilmesi anlamını taşıyor. Bunun sebebi açık. Sermaye sınıfı, başkanlık sistemiyle birlikte yürütmenin kazandığı gücü bir kazanım olarak görüyor ve bundan vazgeçmek istemiyor. Sermaye sınıfı için siyasi iktidar ve yürütme kuvveti emekçi halkın taleplerinden ve baskısından ne kadar uzak tutulursa o kadar iyidir. Hükümetin düşürülmesi mümkün olduğu kadar zor olmalıdır. Buna “yönetimde istikrar” adını takmışlardır. “Yönetimde istikrar”ın gerçek anlamı ise sermaye iktidarının istikrarından başka bir şey değildir.
2018’de Erdoğan, tartışmalı bir seçimin ardından Cumhurbaşkanı seçildiğinde CHP en büyük muhalefet partisi olmasına rağmen “beş yıl seçim yok, şimdi ekonomiye öncelik verme zamanı” diyerek kendisine destek vermişti. Sonuçta sermayenin istediği “kıdem tazminatının gasbedilmesi”, “esnek çalışma” gibi yapısal reformlar ve “ücretlerin baskılanması” gibi uygulamalar her iktidara oy kaybettirir. CHP o dönemde “sen sermayenin isteklerini yap seçimleri düşünme” demiştir. Ne zaman Erdoğan seçim ekonomisi izlemeye başladı, sermayenin isteklerini 2023 sonuna erteleyip kendine oy getireceğini düşündüğü politikalar izlemeye başladı, Merkez Bankasını kontrolüne aldı, devlet bütçesini parti bütçesi haline getirdi; ancak o zaman CHP ve diğer düzen partileri erken seçim istemeye başladı. İşte düzen siyaseti, işte düzen muhalefeti budur. Bunlar iktidarı değiştirmek için değil hatta iktidara gelmek için bile değil varsa yoksa düzeni korumak için siyaset yaparlar.
“Ama Erdoğan ile bu partiler her gün birbirlerine en sert en ağır sözleri söylüyorlar”, “böyle bir şey nasıl olur” mu diyorsunuz? Gelin biraz daha geri gidelim. 2015 yılına dönelim. 7 Haziran seçimlerinde AKP hükümet kurmak için gerekli meclis çoğunluğunu sağlayamamıştı. O dönemde de halk CHP’ye, MHP’ye ve diğer muhalefet partilerine AKP’ye karşı oy vermişti. Bilhassa HDP’nin barajı aşması için çok ciddi bir seçmen desteği söz konusu oldu ve böylece AKP meclis çoğunluğunu kaybetti. Ancak seçimden sonra CHP tam bir buçuk ay boyunca istikşafi görüşmeler ve koalisyon müzakereleri adı altında AKP ile birlikte top çevirdi. Erdoğan’a ülkeyi yeniden seçime götürecek fırsatı elleriyle verdi. O dönemde muhalefette olan MHP (Bugün İyi Parti’yi oluşturan kadrolar o zaman MHP’deydi) ise Kürt sorununda açılım yerine savaş politikalarına dönen Erdoğan’la çoktan fiili bir ittifaka girmişti bile… Düzen partilerinden ayrı olarak HDP’nin dahi o dönemde AKP ile koalisyon için görüşme yaptığı, yıllar sonra Demirtaş tarafından itiraf edilecekti.
Şimdi bir kez daha aynı oyun oynanıyor. Erdoğan ve müttefikleri çökerttikleri ekonomiyle birlikte çöküyorlar. Düzen muhalefetinin partileri ise onlarla birlikte tüm sermaye düzeninin çökmesinden korkuyorlar. En çok da istibdad rejimi çökerken işçi sınıfının ekmek ve hürriyet için ayağa kalkmasından korkuyorlar. Altı tane düzen partisini bu korku yan yana getiriyor. “Güçlendirilmiş parlamenter sistem” onların Erdoğan’dan kurtulma planı değil sermaye düzenini kurtarma planıdır. Bunlara kanıp tekrar tekrar aynı tuzağa düşenin vay haline!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2022 tarihli 150. sayısında yayınlanmıştır.