Öğrenememek
2007 genel seçimlerinde, BDP’nin atası DTP ile bazı sosyalist odaklar arasında kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar sonucunda Türkiye’nin politik kalbi İstanbul’da iki sol liberal aday gösterilince, Devrimci İşçi Partisi henüz DİP Girişimi iken, İstanbul 2. Bölge’den kendi adayını (iki başka sosyalist grubun desteği ile) öne sürmüştü. Amaç elbette kazanmak ya da yüksek oy almak değildi. Yapılan yanlıştan geri dönmeye çağırmaktı solu. Sosyalist solda bunun manasını o günlerde hemen hemen kimse anlayamamıştı. Kim bilir arkamızdan ne dedikodular yapılmıştır.
Dört yıl sonra, 2011 seçimleri konusunda bu sefer kapısı açık ortamlarda yapılan hazırlık çalışmalarında, 2007 seçimlerinde sol liberal adayları destekleyen sosyalist grupların büyük çoğunluğu o tür adayların söz konusu bile olmaması gerektiğini belirtti. Hemen bir soru doğmuyor mu? Dört yıl önce neden böyle demediniz? Denebilir ki, o günün koşulları ile bugünün koşulları farklıydı. Yöntem olarak her meseleye somut koşulları içinde bakmak gerekir, bu doğru. O zaman soruyu değiştirelim: O günkü koşullarda bugünden farklı olan neydi ki, bugün desteklenmesi söz konusu dahi edilemeyecek adaylara oy vermekte, daha da kötüsü, işçi-emekçi kitleleri onlara oy vermeye çağırmakta tereddüt etmediniz? Bu soru, sadece günümüzde seçim bloku içinde yer alan partileri ve grupları kapsamıyor. Örneğin, daha sonra yaşanan bölünme ile birlikte Ufuk Uras ve fikir arkadaşlarının liberal olduğunu on beş yıl gibi kısa bir süre sonunda nihayet keşfeden ÖDP de o seçimde Gazi Mahallesi ve benzeri işçi bölgelerinde Baskın Oran gibi bir liberal için işçilerden oy istemekle yetinmedi, seçim bürosu bile açarak onun gönüllü propagandisti yaptı gencecik militanlarını. İşçilerden bir liberale oy vermelerini istemenin özeleştirisini yapmış mıdır acaba bu parti?
Dün düne uygun hata yapan sosyalistler, Kürt hareketi liberallerden bir nebze uzaklaştığı için bu seçimde aynı vahim durumla karşılaşmadılar, ama bugün de bugüne uygun her hatayı yapıyorlar. Bu sefer sosyalistlerden gösterilen adaylar, ikisi İstanbul’dan, biri Mersin’den olmak üzere Marksizmin saflarında olduklarını açıkça ilan eden isimler. Ama halka sundukları seçim bildirgesinin savunulacak yanı yok. Bunun temelinde de seçim blokunun kuruluş tarzında ve usulünde BDP’ye tek seçici konumu tanınmış olması yatıyor.
İkincisinden başlayalım. Bugün bağımsız adaylarla seçime katılmakta olan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun adaylarını da, adayların hangi bölgede seçime gireceklerini de, bloka hangi parti ve grupların katılabileceğini de, seçim bildirgesini de tek başına BDP belirledi. Başta, blok fikri ilk ifade edildiğinde, sıkışık zamanda yapılan bir toplantıda aday sayılarına ilişkin olarak dile getirilmiş olan bu usul, sonradan her alana yayıldı ve BDP için mutlak bir yetki halini aldı. Bazı partilerle bunun aksine ilişkiler kurulmuş olabilir, ama biz bilmiyoruz. Bilmediğimize göre, şayet böyle ilişkiler varsa kapalı kapılar ardında pazarlıklar yöntemi hortlamış demektir.
BDP’nin her şeyi tek başına belirlemesi konusunda bir kusur aranacaksa, bunu BDP’nin değil sosyalistlerin omuzuna yüklemek gerekir. Bir ittifakta kendisine asgari düzeyde saygılı davranılması için çaba göstermeyen hareketler, doğan sonucu hak etmiş demektir.
Doğan sonuç vahimdir. Burada usul alanını terk ediyor, içerik sorununa, yani politikaya geliyoruz. Seçim bildirgesinin içeriği sosyalist parti ve hareketlerin tam olarak neyi hak etmiş olduğunu ortaya koydu. BDP’ye tanınan mutlak yetki, blokun siyasi programı demek olan seçim bildirgesinin BDP’nin programı ile bire bir çakışması anlamına geldi. Kürtlerin haklarını savunmak, adına layık bütün sosyalistlerin görevidir, kuşkusuz. Ama blokun anlamı Kürtleri savunmanın en iyi işçi sınıfı ile ittifak içinde yapılabileceği fikridir. (Tabii, işçi sınıfı için de Kürtlerle işbirliğinin yararlı olduğudur.) Bildirge işçi sınıfını toptan görmezlikten gelmekte, dolayısıyla hem seçim blokunun, hem de uzunca bir süredir tartışılmakta olan Emek ve Özgürlük Cephesi’nin temel harcı olan bu yaklaşımı terk etmiş olmaktadır.
Devrimci İşçi Partisi bunu reddediyor. Üçüncü Cephe’nin ileride sağlıklı tarzda kurulabilmesi için bloktan ayrılıyor. Öteki sosyalistleri de yanlış yönelişleri konusunda uyarıyor. Dün yapılan hatadan dört yıl sonra da olsa dönmek iyi. Ama her seçimde ağır hatalar yapıp bunların farkına dört yıl sonra mı varacaksınız?