Paran kadar adalet!
Bu yargıda hızlanma denen şeyin hak aramanın yoksullar için ortadan kalkması sayesinde gerçekleşeceği, yani bedelini işçi ve emekçilerin ödeyeceği anlamına geliyor. Yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu aynı zamanda avukatlık mesleğinin de ticarete dönüşmesine yol açıyor.
Özel hukuk davalarına ilişkin yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu yasa sayesinde, uzun süren yargılama süreci yerine daha hızlı yargılama yapılacağı savunuluyor. Oysa Amerikan modeli denilen bu sistemle dava avans giderlerinin peşin yatırılması nedeniyle mahkemeler parası olana adalet dağıtacak. Kanunun ilgili maddesi şöyle:
Harç ve avans ödenmesi: Madde 120- (1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.
(2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir
Söz konusu nakit ödenecek meblağ içerisinde tanık, bilirkişi ve keşif ücretleri de var. Bu da hak hukukta nakit döneminin tümüyle yerleşmesi anlamına geliyor. Yenilikle davacı, dilekçesindeki sayı kadar tanıklık ücretini peşin yatırmak zorunda. Dava dilekçesinde tanık sayısı belirtilmemiş olsa dahi davacıdan, en az üç tanık ücreti ve tebligat parası yine peşin alınacak. İşten çıkartılan ve işverenin kendisine haksız bir muamelede bulunduğunu düşünen bir işçi, işini geri almak için dava açmak isterse, bugün öncelikle adliye veznesine 617-TL ödemek zorunda. Önceki sistemde 100 TL'nin altında bir tutarla dava açarak hakkını arayabilecek bir işçi, bugün neredeyse asgari ücret tutarında bir parayı bir seferde vezneye yatırmak zorunda kalacak. Dolayısıyla bir ailenin bir aylık geçimine denk gelecek bu tutar 'dava şartına' dönüştürülmüş oluyor. Bu da yargıda hızlanma denen şeyin hak aramanın yoksullar için ortadan kalkması sayesinde gerçekleşeceği, yani bedelini işçi ve emekçilerin ödeyeceği anlamına geliyor. Yeni HMK aynı zamanda avukatlık mesleğinin de ticarete dönüşmesine yol açıyor.
Hali hazırdaki uygulamada zaten ceza mahkemesinde ceza alan bir kişi bu kararı temyiz etmek istediğinde para ödemek zorunda. Mahkeme kararını temyiz edemediği durumda cezası kesinleşiyor ve denetlenemeyen, temyiz edilemeyen bu kararın böylece infazına geçiliyor. Ve de sistem bunun adına adalet diyor!
Yargılamada, özellikle de ceza yargılamasında dahi adaletin tesisi paraya dayanır hale geliyorsa bunun adı adalet değil, zulümdür. Pahalı ve oldukça zor ulaşılabilir bir “adaleti” topluma yaymak mümkün değildir. Yeni düzenlemelerle Anayasa'nın 36. maddesindeki hak arama hükmü şaka haline geliyor. İnsanlar legal yollardan hakkını aramaktan vazgeçmek zorunda kalınca neye başvuracaklarını tahmin etmek de zor değil!
Hukuk alanında şirketleşme
Uygulama, yabancı hukuk şirketlerinin Türkiye'ye gelmesine de zemin hazırlayacak. Amerikan modelinde hukuk şirketleri bir yüzdelik pay alıp dava açabiliyor. Tüm bunların neoliberal politikalar aracılığıyla sermayenin pozisyonunun güçlendirilmesinin adalet mekanizmasına etkisi olduğu çok açıktır. Sermayenin sınırsız dolaşımı ve kapitalist birikimin önünde engel olarak görülen alanlarda, kurumsal yargı böylelikle devre dışı bırakılıyor.
Elbette getirilen tüm düzenlemeleri birlikte değerlendirmek tablonun bütününü görmeyi kolaylaştıracaktır. Uzun zamandır tartışılan Arabuluculuk Yasası’nın, hukuki ilişkileri, sermayenin talepleri doğrultusunda, devletin denetim ve düzenleme alanından çıkarmanın araçlarından biri olduğunu biliyoruz. Arabuluculuk sistemi neo-liberal bir çözüm olarak ortaya çıkmıştı ve Mahkemelerin yargı alanını daraltarak kapitalist güçlerin daha rahat hareket edebilmesi için devlet yargısının zayıflatılmasını ve ihtilaflara çözüm arayanların arabuluculara gitmesini sağlamayı amaçlıyordu. Belli ki yeni HMK da bu planın bir parçası.
Adalet değil atalet
Yasanın gerekçesi hız kazanmak. Tabii parası olanlar için. Yine de yetersiz sayıda hâkim, mahkeme sayısı, kalem personeli eksikliği, adli yardım kurumunun yetersizliği vs nedenlerle dosyaların hızlı ilerleyeceği de şüpheli. Burjuvazinin yasalarının her zaman egemenlerden yana olması zaten eşyanın tabiatı gereği. Egemen sınıfın adalet dediği şey; işçi sınıfı ve emekçiler için daima sistematik bir zulümden başka bir anlam ifade etmemiştir. Fakat kapitalist sistemde emekçiler için yasalardaki kazanılmış haklarına ulaşmak bile artık pahalı ve ulaşılması zor bir hayal olacaktır.