Kimin refahı, kimin serveti?
Gerçek’in geçen sayısında, BDDK’nın (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu) Eylül raporundan alıntılar yapmıştık. Türkiye'de banka hesabı bulunan milyoner sayısının bir yılda tam 9.599 kişi artığını, daha önce 32.288 olan milyoner sayısının da artık 41.887 olduğunu, tüm bankalarda bulunan 666 milyar liralık mevduatın yarısının ise bunların hesabında olduğunu aktarmış, tabloya buradan bakınca Türkiye’nin ne kadar müreffeh ve mutlu bir ülke göründüğünü yazmıştık. Bu kez uluslararası bir rapor ile dünyanın aslında hiç de bizim gördüğümüz, düşündüğümüz kadar kötü olmadığını (!) öğrendik. Bütün dünyadaki krizler, çöken Yunanistan ekonomisi, sıradaki İspanya, Portekiz, İtalya, İrlanda, hemen her ülkede giderek daha da artan işsizlik, büyüyen yoksulluk, reel ücretlerdeki, gelir seviyesindeki muazzam düşüşler, sosyal harcamalardaki olağanüstü kısıntılar, kamu sektörünün neredeyse tamamen yok edilmesine doğru ilerleyen küçülmeler… Meğer hepsi yalanmış, bizim kuruntumuzmuş. Meğer son günlerde, ABD’den Japonya’ya kadar bütün dünyayı saran “İşgal et” sloganı ile simgeleşen anti-kapitalist dalgaya uyanlar paranoyak komplo teorisyenleri imiş!
İsviçre bankası ve sigorta devi (siz bunu bütün dünyayı soyan finans kapital çetelerinin İsviçre şubelerinden biri olarak okuyun) Crédit Suisse’in hazırladığı “Küresel Refah Raporu 2011”e göre, Ocak 2010 ve Haziran 2011 arasında toplam “küresel refah” yüzde 14 artışla 231 trilyon dolar olmuş. Listenin başında 58,1 trilyon dolarla ABD, ikinci sırada da 19,5 trilyon dolarla Çin var. Hazretler müjdelemeye devam ediyor: Çin'de toplam hane halkı refahının yaklaşık ikiye katlanması, Asya Pasifik, Latin Amerika ve Afrika'daki güçlü büyümenin verdiği destekle “küresel refah” gelecek beş yılda yüzde 50 yükselişle 345 trilyon doları bulabilirmiş! (Habertürk, 19 Ekim 2011) Habertürk’ün verdiği habere bakarsanız, sanırsınız bu paralar bütün bu ülkelerde herkese paylaştırılıyor, işçiler, emekçiler, alt sınıflar da refah ve mutluluk içinde yaşıyor, üstelik gelecekleri de çok parlak! Çünkü Habertürk, raporun ne hakkında bile olduğunu anlayamamış. Rapor dünyada zenginlerin servetinin nasıl arttığını anlatıyor, bizimki bunu bütün toplumların refahı sanmış!
Oysa insanın bu hatayı yapmak için iyi İngilizce bilmesi gerekmiyor. Dünyayı olduğu gibi tanımak yeterli. Bir başka rapor, sadece örnek verilen bu iki ülkede bile durumun aslında ne kadar vahim olduğunu açıklıyor. Dünyanın en büyük ekonomisine sahip ABD’de yoksulluk oranı 2010’da, son 18 yıldaki en yüksek düzeyine ulaşarak yüzde 15'i aşmış. 3,1 milyon dolar milyoneri olan (bu, dünyadaki dolar milyoneri sayısının yüzde 28,6’sı demek) ülkede yoksulluk sınırı altında yaşayanların sayısı 46 milyon, sağlık sigortasından yoksun olanların sayısı ise 50 milyon. Yani, her altı Amerikalıdan biri yoksul ve sigortasız. Servetleri 10 milyon yüeni (1,5 milyon dolar) aşan zenginlerinin sayısının 2010'da 331 binden, 383 bine yükseldiği Çin’de ise, yüzde 10’a varan işsizliğin yanı sıra, ücret düzeyi asıl sorunu oluşturuyor. Çin'de ortalama aylık ücret yaklaşık 200 dolar ile ABD'deki ortalama ücretin yirmide biri seviyesinde.
İşsizlik ve yoksulluk artık eski “zengin” Avrupa ülkelerinin de baş belası olmuş durumda. Almanya İktisadi Araştırmalar Enstitüsü'ne göre, ülke genelinde yaklaşık 11 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Avrupa Birliği'nin motoru olarak görülen ve bölgenin en büyük ekonomisi olan ülkede, yoksulluktan en fazla etkilenen kesim ise kadınlar ve çocuklar. Fransa Ulusal İstatistik Enstitüsü tarafından yapılan araştırmaya göre, 8 milyon kişi yani bir başka deyişle nüfusun yüzde 13,4'ü yoksulluk sınırının altında. Yoksulluk sınırının altında olanların büyük bölümünü ise boşanmış ve çocuğu ile yaşayan kadınlar ve göçmenler oluşturuyor. Başka bir bölgede, 100 binin üzerinde dolar milyonerinin bulunduğu 1,1 milyar nüfusuyla dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi olan Hindistan’da yoksulluk sınırının altında yaşayanlar 450 milyonu, açlık sınırının altında yaşayanlar ise 260 milyonu buluyor.
Kısacası, Habertürk’ün “küresel refah” dediği şey bir avuç kapitalistin refahı. Zaten bunu raporda da şöyle itiraf ediyorlar: “Küresel yetişkin nüfusun yüzde 8,7’si, küresel servetin yüzde 82,1’ine sahip.” Yani burada bir avuç insan, dünyanın her yerini işçiler için sömürü cehennemine, kendileri için tüketim cennetine çevirmiş domuz burjuvalar!
Bir Anadolu halk deyişi şöyle der: “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste”. Mazlumların, işçilerin, emekçilerin, yoksulların ahını, ABD’den, Japonya’ya, Türkiye’den Hindistan’a kadar, artık aheste (yavaş) değil, hızlı hızlı çıkarmak gerekiyor.
Bu bir avuç asalak dünyanın zenginliklerini tamamen tüketmeden!
* Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2011 tarihli 25. sayısında yayınlanmıştır.