Abrakadabra Uludere’de!
Her şey anlaşıldı. Uludere katliamı meğer katliam değilmiş, teröristlere karşı meşru bir operasyonmuş. Meğer devletimiz Şırnak Uludere’de (Şirnex Qileban) sınırı geçmekte olan 34 dağ emekçisini bombalamakta haklı imiş. Meğer aslında orada bulunmuş olan cesetler bunların hepsinin dağ emekçisi olduklarını açıkça kanıtlamakla birlikte, bulunamayan cesetler grubun bir PKK operasyonu olduğunu gösteriyormuş. Bu 34 köylü aslında kendileriyle birlikte sınırı geçmeye çalışan PKK’lilerin paravanı imiş. Bombalama bu 34 köylü ile birlikte o altı PKK’liyi de “etkisiz” hale getirmiş, ama PKK’liler derhal gelip bu cesetleri almışlar, Haftanin kampına kaçırmışlar. “Hokus pokus”, cesetler yok olmuş!
AKP hükümeti Uludere katliamının üzerinden bir aya yakın süre geçmesine rağmen, sözde şeffaf biçimde yürütülen gizli soruşturmadan halka hiçbir haber vermiyor, bir bakıma ipe un seriyordu. Şimdi hükümetin borazanı gibi çalışan Sabah gazetesinde görevli bir gazetecinin bu haberi ile birlikte amaç anlaşıldı. Katliamın toplum vicdanında açtığı derin yaranın tazeliği bir ölçüde geçince, trajediye komedi katarak olayın üstünü kapatmak için yeni hikâyeler uyduruluyor! Cilo ile Rojilat arasındaki telsiz konuşması izlenmiş de, altı PKK’linin cesedinin kaçırıldığı keşfedilmiş de, baharda 500 kişilik saldırı yapılacakmış da... Halk “cık cık” diyecek ve böylece devletin Uludere’de işlediği cinayetin üstü örtülecek.
Tabii, bazı küçük çelişkiler yok değil. Bunlardan birincisi, bu hikâyenin tazminatlarla aynı güne gelmesi. İsrail’den Mavi Marmara’da öldürülmüş olan dokuz Türkiye vatandaşı için ısrarla özür talep eden Türkiye devleti her nedense 34 ölü için özür dilemeyi gerekli görmedi, ama ölü başına 123 bin TL tazminatın yollanmış olduğunu başbakan açıkladı. Şimdi, şayet grupta altı da PKK’li varsa, ölen 34 köylü onlara yardım ve yataklık yapıyordu demektir. Yani onlar da PKK’li olarak görülmelidir. Devletimiz “etkisiz hale getirdiği” PKK’lilere tazminat mı ödemeye başladı? Eğer kaçırılan cesetlerin sahipleri “bize de tazminat” diye tuttururlarsa onlara da para ödenecek midir?
Bir de bu haberi yapanların niyetlerinden kuşkulanmak lazım. Şayet hava kuvvetlerinin yoğun bombardımanının hemen ardından PKK’nin gelip araziye dağılmış, hatta bir bölümü tek parça bile olmayan 40 cesedin içinden hangilerinin ve hangi uzuvların kendi has elemanlarının cesetleri ve kopmuş uzuvları olduğunu saptayabildiği ve tereyağından kıl çeker gibi alıp gidebildiği iddia ediliyorsa, burada PKK propagandası niyetinden kuşkulanmak gerekir. Savcıların bu haberi yapan görevli gazeteci hakkında soruşturma açması ve belki de meseleyi KCK davasına bağlaması uygun olabilir.
Ha, bir de neden devletin bu olguyu anlamak için Cilo ile Rojilat arasında geçen konuşmaya bağımlı kaldığını anlamak zor. Bölgede sürekli uçan insansız hava aracı Heronlar birdenbire geri mi çekilmişti? Neden bombardıman bittikten sonra gelip cesetleri götüren PKK grubunun Heronlarca çekilen görüntülerini hükümet aradan geçen bir ay içinde bularak televizyonlarda yayınlatıp “oh, neyse devletimiz katliam yapmamış” dedirtecek biçimde hepimizi rahatlatmadı acaba?
Bize öyle geliyor ki Sabah gazetesi bu gidişle yakında Mustafa Muğlalı’nın kurşuna dizdirdiği 33 köylünün de aslında PKK militanı olduğunu keşfeder!