Zaten Hilmi Özkök Danton, İlker Başbuğ da Robespierre
Türkiye burjuvazisi, Lafontaine’in masallarında öküze öykünen kurbağa gibi şişinip duruyor. Sonu hayırlı olur mu diye sormadan edemiyor insan. “Balyoz” adını taşıyan dava, iktidar ve “Hoca Efendi” yanlısı medya tarafından her türlü ölçüden uzak bir biçimde İkinci Dünya Savaşı sonunda Nazi savaş suçlarını yargılayan Nüremberg Mahkemesi’ne benzetildi.
Sen misin bunu söyleyen, karşı kamp da açık arttırmaya girdi. CHP’nin yeni milletvekili Rıza Türmen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) yıllarca süren yargıçlığının yarattığı manevi etkiyi de kullanarak ters yönde çıkış yaptı. Hayır, Balyoz Nüremberg değildi, Dreyfüs davasıydı, Sacco ve Vanzetti idi, Stalin’in muhaliflerini yargılattığı davalardı.
Stalin’in komünistlere uyguladığı baskı ve zulmün burjuvazinin sözcüleri tarafından kullanılması, bizce ya edepsizce, ya da şuursuzca bir ikiyüzlülüktür. Avrupa ve Türkiye burjuvazisinin seçkin temsilcisi Rıza Türmen, Stalin’in ya da Stalinistlerin, dikkat herhangi birine, burjuva politikacılarına falan değil, Sovyetler Birliği’nde Zinovyev, Buharin ya da Radek, İspanya’da Andres Nin, Çekoslovakya’da Artur London, Bulgaristan’da Kostov, Macaristan’da Imre Nagy gibi komünistlere uyguladığı baskıyı ne diye ağzına alıyor? Önce kendi pek saygı duyduğu Avrupa burjuva uygarlığının Rosa Luxemburg’a, Karl Liebknecht’e, Nazilerin elinde katledilen sayısız Alman komünistine, İkinci Dünya Savaşı’nda Fransa’da, İtalya’da, Yugoslavya’da, Yunanistan’da işgal orduları tarafından öldürülen nice komüniste uyguladığı mezalime ilişkin hesap versin!
Haydi, komünizme ilişkin örneği geçelim. Ya darbeci olduğuna ilişkin, hukuksal deyimle “makul kuşkunun ötesinde” kanıtların çarşaf çarşaf ortaya dökülmüş olduğu generalleri, işçi sınıfının 20. yüzyılın başında Amerikan burjuvazisi tarafından asılan kahramanları anarşist Sacco ve Vanzetti’ye benzetmek de neyin nesi?
Burjuvazinin aydınları dahi, devrimci, hatta sadece demokrat olduklarında bizim için değerlidir. 19. yüzyılın sonunda Fransız ordusunun sorunlarını ortaya döken Yahudi subay Dreyfüs ile onun gördüğü zulmü “Suçluyorum!” diye kükreyerek demokratik mücadelede bir bayrak gibi yükselten büyük romancı Emile Zola’nın bile burada işi yok. Rıza Türmen AİHM yargıcı iken alçakgönüllü bir insandı. Şimdi ne oldu acaba? Bu dava Dreyfüs davasına benziyorsa, Türmen de Zola mı oluyor? Güldürmeyin insanı! Türmen biraz daha ileri gitse, öteki darbecileri de büyük Fransız devriminin karakterlerine benzetecek. Değil mi ki bazıları Türk ordusunu “Jakoben” buluyorlar, mülayim olan Hilmi Özkök belki de Danton’a benzetilir, daha sert olan İlker Başbuğ da Robespierre’e. Cürümleri kadar yaktıkları yer ne kadar izin verirse.
Lafontaine’in kurbağasının başına sonunda ne gelmiş biliyorsunuzdur. Öküze öykünüp şişinirken patlayıvermiş!