ODTÜ’de Ders yok direniş var!
18 Aralık Salı günü Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın ODTÜ’ye gelişini protesto eden öğrencilere polis vahşice saldırmış, bir öğrenciyi başından gaz bombası kapsülü ile vurmuş, çok sayıda öğrenciyi de yaralamıştı. Bu saldırganlıktan protestoyla ilgisi olmayan bir çok öğrenci de nasibini almıştı.
Polisin bu vahşi saldırısı çok kuvvetli bir tepkisellik doğurdu. Eylem günü dört buçuk saat süren direnişin yanı sıra 20 Aralık Perşembe günü ODTÜ’de katılımı oldukça yüksek olan bir iş bırakma eylemi ve ders boykotu yaşandı. Eğitim-Sen ODTÜ Temsilciliği, ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği, ODTÜ öğrencileri ve ODTÜ Mezunlar Derneği’nin çağrısıyla gerçekleşen eyleme 1500 civarında ODTÜ’lü katıldı. Boykota katılım ise bu rakamın defalarca kere üzerindeydi.
19 Aralık akşamı alınan eylem kararı önce hızla internette yayıldı. Sabah erken saatlerde ODTÜ’de buluşan eylem çağrıcıları tek tek tüm sınıfları, odaları ve kantinleri dolaşıp öğretim üyelerini, araştırma görevlilerini, idari personeli, öğrencileri ve üniversite işçilerini eyleme katılmaya çağırdı. Bu çağrı çok anlamlı bir yanıt buldu ve tüm bölümlerde yüzlerce ders iptal oldu. Hazırlık sınıflarında hem sabah hem öğleden sonra tüm dersler iptal edildi.
AKP hükümetine “Demokrasi Dersi”
1’de Fizik Bölümü önünde yapılacak basın açıklaması için Hazırlık’tan daha önce planlanmamış bir yürüyüş gerçekleşti. Yürüyüşe katılan öğrenciler Fizik önünde biriken arkadaşları ve üniversite personeli ile buluştu, yağmura rağmen dakikalarca hep bir ağızdan sloganlar atıldı. Eylemdeki militan ruhtan ODTÜ’nün büyük öfkesi kolayca seziliyordu. Okul dışından desteğe gelen DİSK’li işçilerin eyleme katılışı coşkuyla atılan “Yaşasın sınıf dayanışması” ve “İşçi gençlik el ele mücadeleye” sloganları ile selamlandı.
Basın açıklamansın ardından “Demokrasi Dersi” için adını faşistlerin arabasını tarayarak katlettiği öğretim üyesi Necdet Bulut’tan alan amfiye, tarihsel Necdet Bulut amfisine (U-3) geçildi. Okul çapında bir çok ders yapılamazken bu derse katılım o derece yoğundu ki ODTÜ’nün en büyük dersliği olan iki katlı amfinin tamamı tıka basa dolduktan sonra bile dışarıda kalanlar vardı.
Ders boyunca öğretim üyeleri, araştırma görevlileri ve öğrenciler söz alarak süreci değerlendirdiler. Mücadelenin sürmesi gerektiğini vurguladılar. AKP hükümetinin emperyalist savaşın fedailiğine soyunması eleştiri yağmuruna tutuldu. Toplantı, gösteri yürüyüş, örgütlenme ve basın haklarına dönük baskılara boyun eğilmeyeceği açıkça ilan edilirken tutuklu öğrencilerle dayanışma da ön plana çıkan bir diğer konuydu.
Günün en anlamlı mesajlarından biri ise ODTÜ’den İTÜ’ye gönderilen selamdı. ODTÜ’deki eylem “Polis varsa, şiddet varsa, ders yok” şiarı ile örgütlenmişti. Eğitim-Sen adına yapılan konuşmada mücadelelerin ortaklığına vurgu yapıldı ve İTÜ’deki araştırma görevlilerinin eylemi “İş güvencesi yoksa ders yok” parolası ile duyuruldu. Her konuşmadan sonra olduğu gibi İTÜ’lülerin direnişinin duyurulmasının ardından da amfiyi inleten bir alkış tufanı koptu. Dersle birlikte eylem de sona erdi.
18 Aralık günü ODTÜ’de ne olmuştu?
Hükümetinde İdris Naim Şahin adında bir İç Savaş Bakanı, Ahmet Davutoğlu adında bir Dış Savaş Bakanı bulundurarak Savaş Kabinesi oluşturan Başbakan Recep Tayip Erdoğan, -kim bilir hangi barışçı amaçlarla yola çıkan- Göktürk-2 adlı uydunun uzaya fırlatılışını takip etmek için ODTÜ’deki TÜBİTAK binasına gelecekti. Ancak bu geliş bir ziyaretten çok bir işgal girişimine benziyordu. 3600 Çevik Kuvvet polisi, 20 zırhlı araç, 8 TOMA (Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı adı verilen panzerler) ve onlarca sivil polis ile kampusa giren Erdoğan’ı protesto etmek amacıyla öğle arasından sonra öğrenciler okul içinde toplanmaya ve bölümleri gezerek diğer arkadaşlarını da eyleme davet etmeye başladılar.
Saat 4 civarında binaya yaklaşan öğrencilere polis hiçbir uyarı yapmaksızın gaz bombaları ile saldırdı. Öğrenciler de taşlarla karşılık verdiler. Polisin defalarca kere saldırarak kalabalığı dağıtma girişimi sonuç vermedi. Her defasında öğrenciler yeniden toplanarak protestoyu ve direnişi sürdürme iradesi gösterdiler. Polis saldırısı sırasında ofislere ve binalara isabet eden gaz bombaları nedeniyle bir çok bölümde ders yapılamaz hale geldi. Derslerinden çıkan öğrencilere bile su sıkıldı. Bu azgın saldırı kalabalığı dağıtmayı bırakın aksine sayının artmasına sebep oldu. Erdoğan ise saat 7 dolaylarında okulu terk etti.
Polis şiddetin, öğrenciler direnişin dozunu arttırıyor
Erdoğan ayrıldıktan sonra bile saatlerce süren çatışma esnasında ateşe verilen barikatların göğe yükselen dumanı gaz perdesini yırtıyordu. Zaman zaman gaz bombası ve suyu tükenen polis zor anlar yaşayarak bir çok zayiat verdi. Bunun üzerine sert direnişi kırmak için iyice hedef gözeterek gaz bombalarını ateşlemeye başladılar ve son bir taarruz ile öğrencileri Elektrik Elektronik binasına sürüp içeriyi gaza boğdular. Öğrenciler oradan çekilip Endüstri Mühendisliği civarında toplanarak yeniden caddeye indiklerinde polislerin de kontrollü biçimde çekilmeye başladığını gördüler ve kapının yolunu daha kolay bulmaları adına peşlerine düştüler.
Bir aşamada 500 kişilik öğrenci kitlesi yorgun düşen polislerle mesafeyi kapatarak polisi taş yağmuruna tuttu. Panzerlerin üzerine tırmanıp devirmek için sallamaya başladılar. Panzerlerinde su, ellerinde doğru dürüst gaz kalmayan polislerin panikleyerek plastik mermi kullandığı görüldü. Bu esnada polisin yakın mesafeden nişan alarak ateşlediği bir gaz bombası Barış Barışık adlı öğrencinin başına isabet etti. Yaralıları hastaneye götürmek için gelen ambulansın giriş çıkışlarını engelleyen polis beyin travması geçiren öğrencinin sağlık birimlerine ulaşmasını kasıtlı olarak yavaşlattı. Daha önce de bir ara hızlarını alamayıp sağlık görevlilerinin üzerine gaz ve su sıkmışlardı.
Alçak bir pusu
Saat 9’a yaklaşırken polis çıkış için A-7 kapısına geldiğinde son hamlesini yaptı ve bir pusu gerçekleştirdi. O birimlerde görevli asistanların verdiği bilgilere göre Eğitim Fakültesi-Yabancı Diller civarında gerçekleşen pusu için polis burada günler öncesinden keşif yapmıştı. Öğrenciler fakülteye vardıktan hemen sonra bina aralarından, bahçe ve avluların yanı sıra ormanlık alandan bir anda fırlayan bin kadar polis öğrencilerin üzerine büyük bir hışımla saldırdı. Saldırı esnasında havada uçuşan küfür ve hakaretlerin yanı sıra “Gözaltı yapmayın dövün bırakın” sesleri kulaklarda çınladı. Bir çok öğrenci bu alçak pusu sırasında çok ağır şekilde darp edildi. Buna rağmen bir süre sonra toplanan öğrenciler Rektörlük önünde buluştular.
Polisin işini güvenlikler ve soruşturmalar devralır
Rektörün gelip bu şiddete karşı tavrını ortaya koymasını sağlamak üzere binaya girmek isteyen öğrencilere bu kez özel güvenlikler saldırdı. Bunun üzerine Rektörlük binasının neredeyse bütün camlarını indiren öğrenciler rektörün kısa süre içinde gelmesini sağladılar. Rektör ve öğrenciler arasında gece yarısına kadar süren toplantıda öğrencilerin talepleri netti: 1. polis saldırısını kınayan ve gösteri hakkını savunan yazılı bir açıklama yapın, 2. kimseye soruşturma açmayın, 3. kamera kayıtlarını emniyete vermeyin, 4. öğrencilere saldıran özel güvenlikleri cezalandırın.
Rektör her polis saldırısından sonra öğrencilere dönüp yaşananlara karşı olduğunu belirten açıklamalar yapıyor ama iş bunu kamuoyu önünde açıktan yapmaya gelince ancak “İnceledikten sonra bakarız” cevabını verebildi. Ama tepki o kadar büyük, olay o kadar netti ki Rektörlük yazılı bir açıklama ile polis saldırısını kınamak zorunda kaldı. Toplantıda “Özel güvenlikler öğrenciye saldırdıysa cezasını veririz” sözünü verdi. Kameralarla ilgili olarak ise “Orada kamera yok” dedi. Halbuki okulun her yeri MOBESE ve güvenlik kamerası kaynıyor. Hükümetin adımlarına ve polisin tavrına karşı ne kadar sınırlı yetkileri olduğundan dem vurduktan bir süre sonra soruşturmalar konusunda “Valilik aç derse açarız” ve “Rektörlüğün camlarının kırılmasını hoş görmüyoruz, soruşturma gelebilir” diyerek yetkilerini toplamda 2000’e yakın gaz bombası atan polisin şiddetinin mağduru öğrenciye karşı kullanabileceğinin sinyalini verdi.
Kıvılcım yangına dönsün
Önümüzdeki dönemin gelişmeleri muhtemel soruşturma ve mahkemeler nedeniyle ODTÜ’de verilen mücadelenin daha da alevlenmesine yol açabilir. Bütün bu kuvvetli eylemler bu saldırıları püskürtmek için iyi bir başlangıçtı ve herkese umut verdi, birlikten doğan gücü gösterdi. Şimdi görev ODTÜ’de çakılan bu kıvılcımı savaş çığırtkanlığından sermayenin çıkarlarına göre düzenlenecek yeni YÖK yasasına, kıdem tazminatlarının kaldırılmasından krizin bedelini işçi sınıfı ve emekçilere ödetmeye, ülke çapında her türden gerici girişime karşı bütün ülkeyi saracak bir yangına çevirmek için mücadele etmektir.