Başyazı: Tiyatro izleyerek değil örgütlenerek ve mücadele ederek kazanırız

Başyazı: Tiyatro izleyerek değil örgütlenerek ve mücadele ederek kazanırız

2025 yılını açlık sınırının 30 bine yoksulluk sınırının 100 bine dayandığı bir hayat pahalılığı ile bitiriyoruz. İşsizlik koronavirüs salgını dönemindeki düzeylerine çıkmış vaziyette. Milyonlar işsiz, işi olanlar güvencesiz ve açlık sınırının altındaki asgari ücrete mahkûm edilmiş durumda. Bugün Türkiye’nin başlıca gündemleri bunlar olmalı. Çünkü halkın emekçi çoğunluğunun sabahtan akşama hayatını meşgul eden hatta gece uykularını kaçıran kabuslar yaşatan gündem bu. Sermayenin iktidarı ne yaparsa yapsın bu gündemden tabii ki kaçamaz. Ama yıllardır asgari ücret konusunda yaptığı gibi meseleyi komisyona havale edip orada oynattığı tiyatroyla gündemi sulandıracaktır.

Asgari ücret tespit komisyonu tam bir tiyatro sahnesidir. Hükümetin, patron ve işçi taraflarının beşer temsilci ile yer aldığı 15 kişiden oluşan bu komisyon en az 10 kişiyle toplanır ve çoğunlukla karar verir. Bu denklemde hükümet de sermayenin iktidarını temsil ettiği için her daim patron tarafının dediği olur. Kırk yılda bir asgari ücret seçim dönemine denk gelirse patronların itiraz ettiği olur ama seçim geçer geçmez iktidardan istediklerini fazlasıyla alırlar. İşçi tarafını temsil eden Türk-İş de yıllarca bu tiyatronun figüranlığını yapmıştır. Türk-İş’in sendika ağalarına verilen replik gereği biraz sitem ederler, işçinin geçim sıkıntısından dem vururlar, sonunda da karara şerh düşerler o kadar. 

Son yıllarda bu tiyatrodan insanlara gına geldiği için işçileri komisyona getirip konuşturup biraz senaryoyu değiştirmeye çalıştılar ama artık onun da tiyatronun bir parçası olduğunu herkes görüyor. Nihayet bu yıl Türk-İş asgari ücret komisyonuna katılmayacağını açıkladı. Doğru tutumdur. Ama bu tutumun gereği mücadele alanında yapılmalıdır. Çünkü hükümetin Türk-İş’in bu tavrından etkilenip de asgari ücreti geçinmeye elverişli bir seviyeye getireceği falan asla yoktur. Türk-İş’in tavrını yeni bir tiyatroya dönüştürmeye çalışıyorlar. Bunun için komisyonun yapısını değiştirmeyi öneriyorlar. İşçi ve patron beşer temsilci gönderecekmiş hükümet ise sadece bir kişiyle yer alacakmış. Ha ali veli ha veli ali! Hükümet patronların iktidarı oldukça yine çoğunluk işçiye karşı olacak. Üstelik Türk-İş katılmadığında komisyonun çalışması riske giriyor, 10 kişiden bir kişi gelmese komisyon karar alamıyor. Belli ki iktidar bu riski de bertaraf etmenin derdindedir. 

Türk-İş’in asgari ücret komisyonunu boykot etmesinin bir kıymeti olacaksa bunun gereği bir örgütlenme ve mücadele seferberliği başlatmaktır. Çünkü geçinebilecek ücreti hükümetten beklemek boşunadır, işçiler bu ücreti patronlardan örgütlenerek ve üretimden gelen gücünü kullanarak söke söke almak zorundadır. Bugün bir nebze olsun geçinebilecek ücrete ve sosyal haklara sahip olan işçiler örgütlü işçilerdir. Bu seferberliğin gereği dün Polonez’de bugün Şık Makas’ta (Tokat) olduğu gibi bir işyerinde örgütlenme mücadelesi varsa hep birlikte o mücadeleye sahip çıkmaktır. Aynı şekilde işçiler geçinebilecek bir ücret için patronlara karşı bugün Smart Solar grevinde olduğu gibi yarın MESS sözleşmesinde mutlaka olacağı gibi mücadele ediyorsa konfederasyon ayrımı yapmadan hep birlikte bu mücadelelerin kazanması için seferber olmak gerekir. 

Örgütlenme ve mücadele seferberliğinin mutlak bir de gereği DİSK’iyle Türk-İş’iyle tüm konfederasyonların el ele vererek örgütlenmenin önündeki fiili ve yasal engellerin kaldırılması için ortak mücadele etmesidir. Aynı şekilde tüm işçi ve emekçi sendikaları vergi adaletsizliğine karşı ayağa kalkmalıdır. Ayrı gayrı yok Birleşik İşçi Cephesi var demenin zamanıdır. İşte o zaman patronların ve iktidarın birlikte sahnelediği ve sonu hep aynı olan tiyatroyu seyretmeyi bırakıp geleceğimizi kendi elimize alabiliriz, geçinebilecek ücretleri de söke söke koparırız. 

Tabii ki nasıl hakkımız olanı patronlardan ve iktidardan vermesini beklemeyeceksek, hakkımızı söke söke almak için ihtiyacımız olan Birleşik İşçi Cephesi’ni kurması için de sendika bürokratlarına bel bağlayamayız. Burada öncü işçilere büyük bir görev düşüyor. Konfederasyon ayrımı olmadan öncü işçiler bir araya gelmeli ve Birleşik İşçi Cephesi doğrultusunda tabandan yukarı doğru büyük bir baskı yaratmalıdır. Bu baskı olmadan sendika ağaları yumuşak koltuklarından kalkıp da mücadele alanlarına inmezler. Göstermelik de olsa alana inenleri de kitleleri seferber etmezler. Ve yine öncü işçiler sendikalara üye olmanın yanı sıra, sendikalara sahip çıkma ve sendikaları denetleme bilincini yaymalıdır. İşçi denetimi, adeta yakasından tutup mücadele alanına çektiğimiz sendika yöneticilerinin mücadeleyi satmasını engelleyecek, öncü işçileri işçi örgütlerinde inisiyatif sahibi kılacak olan yoldur. 

Bir sorun varsa o sorunun çözümü sorunu yaratanda değil yaşayandadır. Komisyon tiyatroları onların olsun biz iş, aş, hürriyet için mücadele edenleri Öncü İşçi Şuralarında buluşturup kendi gündemimize sahip çıkalım. Gelin onlar kurdukları sahnelerde kendileri çalıp kendileri oynasınlar biz  Şık Makas işçilerinin, Smart Solar işçilerinin hakiki mücadelesine bakalım! Gelin MESS patronlarına karşı büyük bir sınıf muharebesine hazırlanan metal işçilerinin etrafında kenetlenelim! Gelin kamu emekçilerini, yoksul köylüyü, emeklileri, gençliği ve toplumun tüm ilerici potansiyelini sınıf mücadelesi doğrultusunda seferber edelim. 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2025 tarihli 195. sayısında yayınlanmıştır.