Kürt siyasetine ve HDK’ya yönelik baskılara son! Kayyımlara, gözaltılara, tutuklamalara hayır!

HDK dayanışma eylemi Kadıköy

İstibdad rejimi sömürgeci burjuvazinin yayılmacı çıkarları doğrultusunda yürüttüğü sözde açılım sürecinin parçası olarak Kürt hareketini ve onunla ittifak içindeki sol yapıları bastırmaya ve cezalandırmaya çalışıyor.  Van Belediyesi’ne atanan kayyımın ardından Halkların Demokratik Kongresi’ne yönelik geniş çaplı gözaltı/tutuklama hamlesi bu bastırma ve cezalandırma saldırısının yeni bir boyutunu oluşturuyor. 

Her saldırının açık bir siyasi mesajı var. Belediyelere atanan kayyımlar Kürt halkının bağımsız siyasi iradesini, seçme ve seçilme hakkını istibdadın icazetine tabi kılmayı amaçlıyor. İstibdadın MHP kanadının lideri Bahçeli’nin başlattığı ve bir devlet politikası olarak yürüttüğü sürecin bir parçası olarak Öcalan’ın yapacağı açıklama beklenirken, baskıların yoğunlaşması manidardır. Basına yansıyan ve yalanlanmayan haberlerde, devletin Öcalan’la yaptığı üst düzey görüşmelerde Kürt hareketinin Avrupa, Suriye, Kandil ve Türkiye’deki kanatlarının ikna edilmesi gerektiğinin tartışıldığı anlaşılıyor. Kayyımlar, gözaltılar, tutuklamalar bu sözde “ikna” sürecinin bir parçası olarak anlam kazanıyor. İstibdad tarafından Öcalan’ın beklenen açıklamasına yönelik olası tepkiler bu yolla kontrol altına alınmak ve yönlendirilmek isteniyor. Bahçeli’nin başlattığı ve Erdoğan’la birlikte yürüttüğü süreç, gerçek bir çözümü vadetseydi böyle bir baskıya gerek olmazdı.

Bu baskıdan Kürt hareketiyle ittifak halindeki güçler de nasibini almakta. Yıllardır yasal ve meşru zeminde siyasi faaliyet yürüten ve birçok siyasi bileşeni çatısı altında barındıran Halkların Demokratik Kongresi bir anda PKK/KCK’nın organik uzantısı olarak yaftalanıyor ve bunun üzerinden kurgulanan operasyonlarla 51 kişi gözaltına alınıyor. Bu operasyonlar kapsamında 35 kişi de tutuklamaya sevk edilmiş durumda. Söz konusu soruşturma kapsamında sadece İstanbul’da binden fazla insanın adı geçiyor. Bunun Kürt hareketini bastırmanın yanı sıra etrafını da boşaltmak amacıyla yapıldığı açıkça görülüyor.

Bizler Kürt hareketi ile siyasi bir ittifak içinde değiliz, Halkların Demokratik Kongresi bileşeni değiliz. Ama bu baskıların da tamamen karşısındayız. İstibdadın meşru Kürt siyasi hareketine, Kürt halkının siyasi iradesinin sonucu seçilmiş belediye başkanlarına, milletvekillerine ve her türlü siyasi temsilcisine, HDK bileşeni sosyalist parti ve örgütlenmelere yönelik baskılarının haksız ve gayri meşru olduğunu söylüyoruz. Ekmeği için mücadele eden ve bu mücadelede grevleri yasaklanan, önderleri gözaltına alınan işçilerle, siyasi iradesi gasp edilen Kürt emekçi ve yoksulları, istibdadın saldırıları karşısında aynı çıkarlara sahiptir. İstibdad rejimi burjuvalarla bugün kavga eder yarın işçiyi sömürmekte, Kürdü ezmekte anlaşırlar. Aynı şey kendine demokrasi ve insan haklarından yanaymış gibi havası veren, Kürt halkının hamisiymiş gibi gözüken Amerikan ve Avrupalı emperyalistler için de geçerlidir.

Oysa Türk işçisiyle Kürt yoksulunun kaderi ortaktır. İşçilerin birliği ve halkların kardeşliği birbirinden ayrılamaz. Gözaltına alınan ve tutuklanan tüm siyasetçiler, sendikacılar derhal serbest bırakılmalıdır. Sömürgeci burjuvazinin sahte açılımları ile, emperyalizmin kanlı himayesi altında, Kürt sorununa çözüm ve emekçi halka hürriyet gelmez. Hürriyetin yolu, işçilerin birliği halkların kardeşliğinden geçmektedir.