Julian Assange serbest, ama nasıl?
Tarih 12 Temmuz 2007. ABD ordusu, 2003 yılında işgal ettiği Irak’ta, Bağdat kentinin doğusundaki bir mahallede ikisi Reuters muhabiri çok sayıda sivili helikopterden ateş ederek katletti. Irak halkının 2003-2011 yılları arasındaki ABD işgalinde yaşadığı binlerce olaydan sadece birine ait olan bu video, 2010 yılında Wikileaks adlı internet sitesinde yayınlandı. Site, 2006 yılında Julian Assange tarafından kurulmuştu ve bu tür bilgileri kamuoyuna sızdırmak isteyenler için bir posta kutusu görevi görüyordu. Video büyük bir infial yarattı ve ABD zor durumda kaldı. Sadece bu video da değil, aynı yıl Assange kendisine ulaşan, ABD’nin Irak ve Afganistan’da işlediği savaş suçlarına dair 250 bin kadar belgeyi de paylaştı Wikileaks sitesinde. Elbette karşılığı gecikmedi. ABD açıkça bir gazetecilik faaliyeti yapan Assange’a casusluk suçlamasında bulunurken, bir dönem ziyaret ettiği İsveç de, sonradan geri çekeceği iki ayrı tecavüz suçlaması yöneltti. Assange, çemberin daraldığını anlayınca Londra’daki Ekvador elçiliğine sığındı ve 2012-2019 döneminde burada kaldı. Sonrasındaysa başka bir suçlama ile buradan alınıp Londra’daki bir cezaevine kondu. 2022’nin yaz aylarında ABD’ye iade edilebileceğine karar verilse de avukatları bu karara karşı dava açmıştı. Sonuç, Assange’ın ABD ile bir anlaşma yapması oldu. Buna göre Assange, hakkında ABD’nin hazırladığı 18 ayrı suçlamadan sadece birini kabul edecek ve ardından da Londra’da yattığı süre göz önüne alınarak salınıp Avustralya’ya yollanacaktı. Öyle de oldu ve Assange ülkesine döndü.
Assange’ın ABD emperyalizminin Afganistan ve Irak’taki suçlarını belgelendirmek için büyük bir iş yaptığı açık. Fakat ABD ile yaptığı anlaşma ile komplo kurma suçunu kabul etmesi, benzer belgeleri edinip yayınlamak isteyen gazetecilerin ileride casusluk suçu ile yargılanabilmesinin kapısını açmış oldu. Evet, Assange Londra’da zor bir durumdaydı, ABD’ye bir anlaşma olmadan iadesi durumunda çok uzun yıllar hapis yatması olanaklıydı. Ancak bu anlaşma, emperyalizmin işlediği savaş suçlarına karşı verdiği mücadeleye gölge düşürdü ve Wikileaks’in kendisi başta olmak üzere bu tür haberlerin topluma aktarımının ileride çok daha zorlaşmasına neden oldu.
Bunu bir başka tutsağın durumu ile karşılaştıralım. Corç İbrahim Abdullah, gazetemizde sıkça yer verdiğimiz Lübnanlı bir komünist. Ülkesi ABD ve Fransa desteğiyle İsrail işgaline uğradığında savaşı Fransa’ya taşıyan bir örgütün üyesi olmak ve eylemlerine katılmaktan 1984 yılından bu yana Fransa’da tutsak. Nedamet getirmediği, halen bir devrimci olduğu için ABD ve Fransa iş birliği ile, salınması 1999 yılından beri hukuken olanaklı iken, cezaevinde tutuluyor. “Yaptıklarımdan pişmanım” deseydi, 1999’da evinde olacaktı. Ama mücadeleye atılan binlerce genç için bir simge, halkı için bir onur meselesi değil, “emperyalizm sizi er ya da geç yener” diyenlere malzeme olacaktı.
Aralarındaki fark, Assange’ın cesur ve basın özgürlüğüne önem veren bir liberal aktivist, Abdullah’ın ise Siyonizmi, emperyalizmi ve kapitalizmi yıkmak için yaşamını gözden çıkarmış bir komünist olması. Abdullah’ın iadesini talep eden Lübnan’ın başkentinde bugün halen İsrail uçakları alçak uçuş yaparken, emperyalistler Assange’ın iadesini talep eden Avustralya’yı Çin’e karşı savaşacak koalisyona almak için bin bir takla attılar.
Assange’ın özgürlüğünü de, Wikileaks’in işine devam etmesini de sonuna kadar savunuruz. Ama emekçi halkımızın, sadece basın özgürlüğü ile sınırlı, bireysel bir mücadelenin sınırlılıklarını görmesini de isteriz.