MESS sözleşmesi imzalandı: MESS düzeni sarsıldı! Kazanılan her kuruş grev iradesiyle kazanıldı!
Eylül ayının başından beri devam eden MESS grup toplu iş sözleşmesi görüşmeleri Birleşik Metal-İş sendikasının grev tarihine 2 gün kala anlaşma ile sonuçlandı. İlk 6 ay için ortalamada %98 zam (%32 + 30 TL seyyanen + 15 yılla sınırlı her kıdem yılı başına 2 TL kıdem zammı) alındı. İmzalanan sözleşme ile birlikte en düşük ücret net 28 bin 500 lira oldu. Yoksulluk sınırının 45 bin lira olduğu yerde bu ücret metal işçisinin insanca yaşayabileceği bir ücret değildir. Fakat kendisi bir açlık ücreti olan asgari ücretin sendikal örgütlülüğün düşük olması sebebiyle git gide bir ortalama ücret haline geldiği bir ortamda bu sözleşme metal işçileri tarafından genel bir memnuniyetle karşılanmıştır. Bu genel memnuniyet hali, işçinin çok daha fazlasını hak ettiği ve çok daha fazlasını alabileceği gerçeğinin önüne geçmemelidir. Örneğin Türk Metal fabrikalarında daha net görülen bu memnuniyet Türk Metal bürokratlarının aylardır işçinin beklentisini aşağı çekmeye yönelik yoğun çabasının sonucudur. Birleşik Metal fabrikalarında ise grev kararı, kararlılığı ve hazırlıkları beklentileri yukarı taşımıştır.
Nitekim sözleşmeyi gerek geçim koşulları gerekse de grevin gücüyle daha fazla alınabileceği öngörüsüyle eleştiren görüşler bu fabrikalardan çıkmaktadır. Beklentiler işçilerin bilinç ve örgütlülük düzeyine, öncülerin mücadele kararlılığına bağlı olarak yükselmektedir. Doğru bir sendikal anlayış sözleşmeleri genel işçi kitlesine kabul ettirmek üzere beklentileri aşağı çekmek değil, bilinç ve örgütlülük düzeyini arttırarak daha fazla kazanım elde edebilecek bir mücadele gücünü açığa çıkarmak olmalıdır.
Hak verilmedi alındı! Her kuruş mücadeleyle kazanıldı!
Alınan zam oranı MESS patronlarının gönlünden kopmadı. Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu fabrikalardaki metal işçileri 4 ayı aşkın süredir önce bir saat sonra iki saat iş durdurma ve fazla mesaiye kalmama eylemleriyle grev iradesini güçlü bir şekilde gösterdi. Son sürece gelindiğinde ise sendikanın, arabulucu raporu gelir gelmez grev tarihlerini açıklamasının ertesinde imza gününe kadar işçiler, fabrikaları işgal grev direniş diye inleterek grev iradesini daha da güçlendirdi. Bu grev iradesine grev komiteleri ve grev eğitimleri güç kattı. MESS her zamanki gibi grev yasaklarına güvenerek, Türk Metal’in de taslak hazırlarken işçiye anketlerinde belirlediği üst sınır olan yüzde 70’ler seviyesini, grevden bir hafta öncesine kadar metal işçilerine dayattı. Pazarlığın son aşamasında MESS’in yüzde 80’lerin üzerine çıkacağının belli olmasıyla Türk Metal bürokratları bu seviyelerin kabul edilebilir olduğuna dair işçiler arasında algı yaratmak için yoğun bir çaba sarf etti.
İş kolunun en çok işçiye sahip, en fazla sayıda işyerinde örgütlü sendikası olan Türk Metal, yıllardır MESS ile anlaşıp bu anlaşmayı Birleşik Metal’e dayatmaktaydı. Ancak bu sefer ne yaratılan algılar ne de dayatmalar sonucu belirledi. Grev kararını alan, uygulama tarihlerini hemen açıklayarak kararlılık gösteren ve bu kararlılığın altını son dönemlerdeki en yoğun grev hazırlıklarıyla dolduran (elbette bu hazırlıklar yine de eksiktir ve daha iyi yapılabilir) Birleşik Metal-İş sendikası, pazarlık sürecinin merkezinde yer aldı. Birleşik Metal-İş’in bu süreçte öne çıkmasında grev yasağını tanımama yönünde caydırıcı bir güç ortaya koyması belirleyici oldu. Bu güç sadece sendika yönetiminin açıklamalarından değil, aynı zamanda ve esas olarak grev yasağını fiili grevle aşan Bekaert ve Schneider grevlerinden kaynaklanıyordu. Metal işçileri bu deneyimlerden aldıkları güç ve özgüvenle “Her yer Kavel her yer direniş” diyerek grev yasaklarını tanımayacaklarını gösterdi.
Metal işçisi MESS’in düzenini sarstı ama henüz yıkamadı
Bu sözleşmede, MESS’in yıllardır kendi kırmızı çizgisi olarak sunduğu, ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylar için enflasyon oranlarına ek refah payı vermeme dayatması da kırıldı. İkinci altıay için enflasyon oranı yüzde 30’un altında çıkarsa 30’a tamamlanacak. Üçüncü altı ayda ise TÜİK’in enflasyon oranına 3 puan refah payı eklenerek zam uygulanacak. MESS’in bir diğer kırmızı çizgisi ise Türk Metal’in taslağının hiçbir madde de aşılmamasıydı. Bu dayatma da bu dönem kırılmış oldu. İlk olarak avans zam talebinde Birleşik Metal-İş sendikası Türk Metal’in talebinin bütün işçilere dayatılmasını kabul etmedi ve iş durdurma eylemleri de yaparak birçok fabrikada sözleşme müzakereleri devam ederken sözleşmeye ek kazanımlar elde etti. Ayrıca Türk Metal’in taslağında olmamasına rağmen EYT kapsamında emekli olarak çalışmaya devam eden işçilere, ilk işe giriş tarihleri üzerinden kıdem zammı alındı. Ulusal ve dini bayramların 30 yıldır aynı olan mesai ücretleri %100’den %125’e çıktı.
Nihayet sözleşme Birleşik Metal-İş’in iradesiyle tamamlandı ve son yıllarda görülenin tam aksine Birleşik Metal-İş’in imzaladığı sözleşme diğer sendikalara da emsal teşkil etti. Yıllarca Birleşik Metal’i “fotokopici sendika” diyerek yeren Türk Metal kendisini aynı konumda buldu. Türk Metal üyesi işçiler çok daha düşük oranlar beklerken, karşılarında Türk Metal temsilci ve yöneticilerinin ağzından asla çıkmayan rakamları gördüler. Birleşik Metal-İş öncülüğünde grev kararlılığını ortaya koyanlar bu mücadelenin kazananının sendika ayrımı olmaksızın tüm metal işçileri olacağını söylemişlerdi. Gerçekten de alınan her kuruş bu mücadele ile alındı.
Bütün bu gelişmeler hiçbir mücadelenin boş yere verilmediğini tekrar göstermiş oldu. 2011’de Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin MESS’e karşı greve çıkarak kazanım elde etmesi, takip eden süreçte Bosch örgütlenmesi ve 2015 grev yasağına rağmen Birleşik Metal’in mücadelesiyle MESS’ten kopartılan fabrikalar ve ardından metal fırtınası olarak bilinen, Türk Metal’in örgütlü olduğu büyük fabrikaları saran fiili grev dalgası… Bütün bu mücadeleler o gün için tam bir başarı kazanamamış olsa da MESS’in Türk Metal aracılığıyla kurduğu düzenini sarstı. Bugün metal işçileri MESS’in düzenini bir kez daha ve derinden sarstılar. Ne var ki metal işçisini MESS ve sermaye iktidarı karşısında güçsüz bırakan bu düzen henüz yıkılmamıştır. Bu düzeni yıkmak, grev hakkını grevle kazanmak için gerekli potansiyel var olmasına rağmen olanaklar seferber edilememiş, Birleşik Metal fabrikalarından yakılacak grev ateşinin Türk Metal tabanına ve giderek tüm emekçi halka yayılarak bir sınıf mücadelesi yangınına dönüşmesi sağlanamamıştır.
MESS’e karşı ya hep beraber ya hiçbirimiz!
Bugün belki MESS’in düzenini yıkamadık ama unutmayalım ki sarstık. Dayatmaları kabul etmedik ve bazılarını aştık. Yapılması gereken bugünün derslerini çıkarıp önümüzdeki mücadelelere daha güçlü girmektir. Bugün ne kazandıysak birliğimizi ve grev irademizi güçlü bir şekilde göstererek kazandık. O zaman güçlendirilmesi gereken bu iradedir. Bu iradenin ne sebepli olursa olsun bölünmesine, zayıflamasına hedeften sapmasına izin vermemek gerekir. Sendika yönetiminden şubelere ve fabrika temsilciliklerine, sınıfın yanında olan siyasi parti ve örgütlere kadar herkes bu sorumlulukla hareket etmelidir. Bundan sonra eksiklerin ve zaafların giderilmesine yönelik atılacak her adımda bu gereklilikler gözetilmelidir. Bu doğrultuda sendika içinde işçi demokrasisinin en etkin şekilde işletilmesi birliği bozucu değil güçlendirici bir unsur olarak görülmelidir.
Yapılması gereken, ayrı gayrı demeden işçilerin birliği sermayeyi yenecek diyerek hep beraber yeni mücadelelere hazırlanmaktır. Yapılması gereken, bugün sarstığımız MESS düzenini yarın yıkmak için her fabrikayı Kavel yapacak şekilde mücadeleyi yükseltmektir. Görevimiz sınıfın öncüsünü daha büyük mücadelelere hazırlamak üzere bu sürecin derslerini çıkarmak, grev iradesini ekonomik talepleri aşan grev hakkı gibi stratejik kazanımları esas alan biçimde güçlendirmek, bu süreçte öncü rol oynayan ve MESS ve sermaye iktidarı üzerinde caydırıcı etki yaratan fabrikaların sayısını arttırmak, sendikaların tabanları arasındaki etkileşimi güçlendirmek, tüm işçilerde sendikal bilinci ve örgütlülüğü yükseltmek yani MESS’i ezmek ve MESS düzenini yıkmak için daha büyük mücadelelerin hazırlıklarına bugünden başlamaktır.