DİP Bildirisi: Düzen siyasetinden kopun! İstibdadı yenmek, halkın iradesini savunmak, kardeş kavgasına karşı çıkmak için birleşelim!
2023 seçimlerine, Cumhur İttifakı ve altılı masada temsil edilen iki burjuva kampın iç kavgasının belirlediği bir siyasi ortamda gidiyoruz. Toplum ekonomik krizin etkisiyle bir yanda sermaye diğer yanda geniş emekçi kitleler olmak üzere derin bir sınıfsal yarılma yaşadığı halde bu çelişki siyasette yansımasını bulmuyor. Bunun başlıca sebebi bir alternatif oluşturma iddiasındaki Sosyalist Güç Birliği ile HDP’nin etrafında kümelenen Emek ve Özgürlük İttifakı’nın mevcut kamplaşmaya fiilen Altılı Masa lehine dahil olmalarıdır. Erdoğan’ın karşısında Altılı Masa’nın olası adayını destekleme pozisyonunu esas alan, bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarmaktan imtina eden bu ittifaklar işçi sınıfı ve emekçi halk için bir iktidar perspektifi sunmamaktadır.
Emek ve Özgürlük İttifakı Altılı Masa’yı Kürt sorunu ve demokratik haklar temelinde eleştirmenin, Sosyalist Güç Birliği ise Altılı Masa’nın siyasal İslamcı bileşenlerine karşı CHP’yi laiklik hattına çekmeye çalışmanın ötesine geçebilen bir politika ortaya koyabilmiş değil. Bu siyasal konumlanış hep aynı gerekçeyle savunuluyor: “Erdoğan’ın yenilmesi esas hedeftir ve biz bu hedefe zarar verecek bir tutum içinde olmayacağız.” Bu gerekçeden yola çıkarak Altılı Masa’nın adayını destekleme sonucuna varmak son derece yanlıştır. Tam da düzen muhalefetine pasif destek verilmesi düzen siyasetinin, siyasal kutuplaşmayı sınıfsal alandan uzaklaştırıp kimlik ve yaşam tarzı zeminine çekmesine yol veriyor. Asıl bu tutum Erdoğan’ın kaybettiği oyları yeniden toplamasına sebep oluyor. Ekonomide bir iyiye gidiş yok. Emekçi halkın tepkisi azalmış da değil. Ancak Altılı Masa’nın her yanından burjuvalık ve Amerikancılık akmaktadır. Bunu gören emekçi ve yoksul kitleler AKP ve MHP’den yüz çevirse de kimlik siyaseti toptan bir kopuşa mani oluyor. Türban tartışmaları etrafında harlanan yaşam tarzı kutuplaşması, sınır ötesi operasyonlar eşliğinde estirilen şovenist rüzgarlar ile AKP-MHP seçmeni emekçiler ve yoksullar tekrar gerisin geriye istibdad cephesinin etki alanına çekiliyor.
Sınıfsal olarak işçi sınıfı saflarında mevzilenmek yerine kendilerini bir kimlik olarak solculuk etrafında tanımlayan sosyalistler, bağımsız bir siyasal tutumun muhalefeti mutlaka böleceğini ve zayıflatacağını düşünüyorlar. Sosyalist hareketin AKP ve MHP seçmeni olan işçi, emekçi ve yoksul kitleleri kazanabileceklerini, siyasetin emek sermaye kutuplaşmasına çekilmesinin mevcut istibdad rejimine karşı en etkili politik tutum olacağını göremiyorlar. Sosyalist bir işçi sınıfı siyasetinin, AKP-MHP seçmeni bir işçiye Gelecek, Saadet ya da Deva partili bir siyasal İslamcı burjuva siyasetinden çok daha yakın ve ikna edici olacağını hayal dahi edemiyorlar. Cumhurbaşkanı seçimlerinin yapıldığı gün akşamı açılacak sandıklardan Erdoğan’ın kaybederek çıkmasını hedeflerken kavganın bugünden kaybedilmekte olduğunu fark edemiyorlar. Oysa gerçek şudur ki işçi sınıfının ve emekçi halkın siyasi alternatifinin olmadığı bir seçim sandıktan hangi sonuç çıkarsa çıksın baştan kaybedilmiş olacaktır!
Bugün istibdad cephesinin izlediği seçim ekonomisi, krizi engellemeye değil seçim sonrasına ertelemeye yöneliktir. Seçim sonrası dizginlerinden tamamen boşanmış bir hayat pahalılığı, devasa bir borç batağı ve burjuva kamplardan hangisi kazanırsa kazansın işçi sınıfına işsizlik ve yoksullukla ödetilecek devasa bir fatura bizleri beklemektedir. 2023 seçimlerini Erdoğan’dan kurtulmak için “köprüden önceki son çıkış” olarak gören sosyalistler işçi sınıfı ve emekçi halk nezdinde gerçek bir alternatif odak oluşturmak, giderek keskinleşen ve seçimlerden sonra daha da keskinleşecek olan sınıf çatışmasında taraf olmak için son çıkışı kaçırmak üzereler. Tüm bu sebeplerle bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarmak, istibdad cephesine karşı mücadelede düzen muhalefetinden ayrışmak mutlak bir görev olmaya devam ediyor. Bu görevin altından kalkmak da sosyalistlerin güçlerini bu doğrultuda birleştirmelerini zorunlu kılıyor.
İstibdad cephesinin iktidara tutunmak için seçim sürecinde her türlü provokasyona ve manipülasyona başvurabileceği açıktır. Bunların örneklerini şimdiden görüyoruz. Bu provokasyon ve baskı ortamında düzen siyasetinden bağımsız bir odak oluşturmak daha da önemli hale gelmektedir. Düzen siyasetinin iki burjuva odağı dışındaki ittifaklar bu süreçte bilhassa da sandık güvenliği konusunda ve halkın iradesinin gasbedilmesi tehlikesi karşısında bağımsız bir merkez oluşturmalıdır. Kime oy vermiş olursa olsun halkın oylarının sandıkta gasbedilmesine, sandık dışında da halk iradesinin bastırılmasına, halkın bir kardeş kavgasına sürüklenmesine engel olmak ancak bu şekilde mümkün olur.
Sandığa ve oylara sahip çıkmak için düzen muhalefetiyle ortak hareket etme düşüncesi de Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayını destekleme düşüncesi kadar yanlış olur. 2015’te 7 Haziran 1 Kasım arasında saldırı, suikast ve bombalamalar halkı nasıl sindirip pasifize ederken düzen siyasetinin muhalefet cephesinin nasıl sustuğunu ve AKP ile işbirliği arayışına girdiğini unutmadık. Başkanlık sisteminin dayatıldığı mühürsüz referandumun düzen partilerince nasıl sineye çekildiğini unutmadık. Adalet yürüyüşü yapan Kılıçdaroğlu’nun yürüyüş biter bitmez kazandığı prestiji Abdullah Gül’ü ortak aday olarak parlatmak için kullanmasını unutmadık. Kendini aynı bugünkü gibi Erdoğan’a karşı tek aday olarak sunan Muharrem İnce’nin seçim gecesi “adam kazandı” diyerek beyaz bayrak çekmesini unutmadık. Düzen siyasetiyle birlikte halkın iradesi savunulamaz! Halkın iradesi ancak düzen siyasetinden bağımsız olarak savunulabilir. Bugüne kadar farklı ittifaklarda bulunan güçler seçimler konusunda ortak bir tutumda buluşmasa dahi mutlaka sandık güvenliği ve halkın iradesinin gaspı tehlikesi konusunda, halkın iradesinin savunulmasında ve kardeş kavgasına karşı işçilerin birliğini halkların kardeşliğini yükseltmekte birlik olmalıdır!
Devrimci İşçi Partisi bu düşünce ve değerlendirmeler ışığında bir kez daha düzen siyaseti dışında sosyalistler başta olmak üzere işçi sınıfından, emekçi halktan ve ezilenlerden yana tüm güçleri Cumhurbaşkanlığı adaylığından sandık güvenliğine kadar düzen siyasetinden bağımsız bir odak oluşturmaya çağırmaktadır!