Dünya Kupasında İran halkı ve devlet
İran’ın futbol dünya kupasında Amerika ile oynadığı maçı kaybetmesinden sonra halkın sokaklarda sevinç gösterisinde bulunması, emperyalizm yanlısı medyada halkın rejime karşı isyanının Amerika yanlısı olduğuna kanıt olarak gösterildi. Bu baştan aşağı yanlıştır. Halkın derdi İran millî takımının siyasi tutumu oldu.
Önce rejimin bir itirafından başlayalım. İran İslam Cumhuriyeti’ne bağlı resmi haber portalı ISNA, bir raporda İran halkının %65’inin rejimde değişiklik istediğini, %15’inin hiçbir değişiklik istemediğini, %20’lik “radikal” kesimin rejimin tamamen gitmesini istediğini yazdı. Bu rapora göre İran futbol takımının dünya kupasında kaybetmesi üzerine sokaklara dökülüp bu yenilgiyi kutlayanlar halkın tamamı değildi ve sadece “radikal”lerden oluşuyordu!
İran’da kitle eylemlerinin başlamasıyla birlikte bu eylemlere destek veren ve halihazırda İran’da yaşayan sanatçılar, ünlüler ve sporcuların sayısı giderek arttı. Elnaz Rekabi, Asya uluslararası tırmanma yarışmalarına başörtüsüz katılarak belki de İran İslam Cumhuriyeti tarihinde ilk kez rejim kurallarını çiğneyen millî sporcu oldu. Onun ardından, eski futbolcular arasından, Ali Dayi ve Ali Karimi gibi çok ünlü eski oyunculardan protestolara destek geldi. İran plaj futbolu millî takımı kıtalararası yarışmalarda millî marşı söylemediler, ardından yarışmaların birincisi olmalarına rağmen mutluluk ve sevinç göstermediler. Kadın basketbol takımı ise başörtüsüz takım fotoğrafı çekip sosyal medyada yayınlayarak protestoları destekledi.
Bütün bu destekler yapılırken, İran millî futbol takımı, Reisi ile görüşmeye gidip ona iki büklüm saygı duruşu yaptılar. O andan itibaren halkın gözünde alçalmaya başladılar. İran halkı için futbol meşru sevinç gösterme, dans etme, sokağa çıkma aracıydı yıllarca. Hatta rejimin pek hoşuna gitmezdi bu, çoğu zaman polisler dağıtırdı toplanmaları. Bu sefer eylemleri yumuşatmak için bunu kullanacaktı rejim. “Millî gurur” meselesi ne de olsa, herkesi, sadece Fars’ı değil, Kürdü, Beluçi’yi, Arabı, Türk’ü yan yana getiren bir aygıttı. Bunda Fars milliyetçisi muhalefet de (özellikle Şahçılar) hemfikirdi ki onlar tarafından boykota uğramadı! Ama bu sefer halkın pek ilgisini çekmiyordu bu millî gurur! Onlar için polis tarafından onlarca çocuğun dökülmüş kanı daha kurumamıştı. Üstelik Beluçistan’da katliam yapılırken (Kara Cuma katliamı) futbolcuların galibiyet sevinci göstermeleri, halkın gözünde bu oyuncuların onlara sırtını döndüğünü gösteriyordu.
İran’ın ilk zaferiyle herkesin sokağa dökülüp kutlamasını bekleyen rejim hayal kırıklığına uğradı. Bu sefer polisler, durumu kurtarmak için, daha önce dövüp dağıtmaya gittikleri kitlelerin yerine geçip toma üstünde tatlı dağıtıp dans ettiler! Üstelik, Kürdistan'da onlarca genç gerçek mermilerle öldürülürken, polisler bir mesaj verircesine halay çekiyorlardı (halay İran’da Kürtlerin dansı diye bilinir).
Kısa süre önce oynanan ABD-İran karşılaşması aslında bu takımların tarihteki ikinci karşılaşması. İlki 1998 Fransa’daydı. İran Amerika’yı 2-1 yenmişti. O ikinci gol, yüzyılın golü diye adlandırılmıştı. Abartısız bütün İran halkının yüreğinde Amerika'yı yenmek mutluluğu yaşanmıştı. Ama 2022 dünya kupasında durum çok farklıydı, İran Amerika karşısında yenildi ve bu sefer coşkuyla kutlanan mağlubiyet oldu. Özellikle, Kürdistan bölgesinde havai fişekler atılıyordu. Bu mesele ABD meselesi değildi, bu mesele devlet ile halkın çekişmesi ve halkın devlete, onu kendi devletleri olarak görmediğini haykırmasıydı. “Millî gurur”, aynen bayrak, molla sarığı, cami, banka gibi devleti temsil eden bir sembol haline gelip halkın gazabına uğramıştı!