Metal fabrikalarından haberler - Nisan 2021
Kadına şiddete karşı çözüm örgütlü mücadele- Tuzla Chen Solar’dan bir işçi
Öncelikle tüm yoldaşlarımı selamlıyorum. Ben Chen Solar fabrikasında çalışan bir işçiyim. Bizler yeni örgütlenen bir fabrikayız. Yaklaşık 2 yıldır üretim yapan fabrikamızda toplu sözleşmeli çalışmaya geçeli 3 ay oldu. Hepimiz sermayenin bizi sömürmesine karşı var olan haklarımızı savunmak ve daha iyi koşullarda çalışmak için Birleşik Metal-İş sendikasına üye olduk. İyi ki de olmuşuz. Biz işçi kadınlar adına söylemek istediklerim var. Sesimizi duysunlar. Bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararı aldılar. Bizleri erkek egemen kapitalist düzene mahkûm etmek istiyorlar ama biz sonuna kadar direneceğiz. Emekçi kadınlar olarak şiddete geçit vermeyeceğiz. Sendikamızın çatısı altında fabrikalarımızda ve alanlarda kadına şiddete karşı mücadelemiz her zaman devam edecek. Okulda, işte ya da evde şiddete ve tacize maruz kalan kadınların haklarını ve bizden almaya çalıştıkları hiçbir hakkımızı vermeyeceğiz. Bizler bu mücadeleden asla kaçmayacağız ve emekçi kadınların gücünü fabrikalarda ve meydanlarda göstereceğiz. Hükümet hiçbir zaman şiddetin ve kadın cinayetlerinin önüne geçemedi. Bizler bu mücadelenin sadece kâğıt üstünde elde edilecek haklarla değil ancak örgütlü bir mücadele ile zafere ulaşacağını biliyoruz. Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
Gücümüzü sınıf dayanışmasından alıyoruz- Dilovası Systemair HSK direnişçisi
Yaklaşık 180 gündür Systemair HSK işçileri olarak kapı önü direnişindeyiz. Geçtiğimiz günlerde sermaye sınıfı çirkin yüzünü tekrar gösterdi ve 17 Mart tarihi itibariyle ücretsiz izin dayatmasını yine biz sendikalı işçiler üzerinde kullanmaya devam etti, ediyor. İşlerinin yoğunluğu ve taşeron işçi alımıyla mesaili çalışma yaparak işlerini yürütmeye çalışıyor ve içeride çalışan sendikalı arkadaşlarımıza da etmediği zulmü bırakmıyor. Bunun hesabını ne soran oluyor ne de siz neden hâlâ kapı önündesiniz derdiniz nedir, sorunlarınız nedir diyen bir yetkili mecra bizim ile muhatap oluyor. Evet bizlerden 1400 lira ile baba olmamız bekleniyor. Peki bu kadar olumsuzluk içinde işçiler bu gücü nerden buluyor? Bence en mühim soru bu... Sınıf dayanışmasından... Bizler kapı önünde mücadelemizi sürdürürken, diğer fabrikalarda çalışan işçi kardeşlerimizin, abilerimizin, ablalarımızın evlerine ekmek alırken bizlerin akıllarına geldiklerini yapılan maddi manevi dayanışmalardan yaşıyor ve görüyoruz. Bu dayanışma ruhu kapıda onuru ve işçi sınıfı için mücadele eden bizlere o kadar büyük moral ve özgüven veriyor ki kelimeler ile anlatmak yeterli kalmıyor. Evet yine şunu görüyor ve anlıyoruz ki işçi sınıfının birbirinden başka dostu yok ve bu mücadele yine kardeşlik bağıyla ben çocuğuma ne götürebiliyorum diğer kardeşim ne götürebiliyor diye kendi içinde dertlenen temiz yürekli işçiler ile başarıya ulaşacak. Bu anlam üzerine mücadelesini devam ettiren bütün işçi sınıfını selamlıyorum.
Oppo’da mücadele yeni başlıyor: Sendikaya üye ol, sahip çık, denetle!- Tuzla Oppo fabrikasından bir işçi
Merhaba yoldaşlar, ben Tuzla’da yeni açılmış olan Oppo telefon fabrikasında çalışmakta olan bir işçiyim. Fabrika Şubat ayında üretime başladı ve binamız eski olduğu için işçi sağlığı ve güvenliği açısından birçok sıkıntı başımıza geldi. Bantta üretim sırasında tavandan makinalarımıza su aktı, tavan çöktü, tadilat yapan inşaat işçileri düştü ve ciddi yaralanmalar meydana geldi. Toplu işçi alımları devam ediyor ve soyunma odalarını sıkış tıkış kullanmak zorunda kalıyoruz. Fabrika gereken önlemleri defalarca söylememize rağmen almıyor. İdari kadro markanın uluslararası değerinden bahsederek bize kalite kontrol standartlarına uymamız gerektiğini tutanak tutmak tehdidiyle dayatıyor ancak çalışma koşullarımız kesinlikle iyileştirilmiyor. Çalışma koşullarının yanında sendikasız çoğu fabrika gibi asgari ücrete çalışıyoruz ve iş saatlerimiz de çok yoğun.
Fabrika açıldığından beri işçiler için sendikal örgütlenme gündemdeydi. Türk Metal sendikası örgütlenme çalışması yapıyordu. Birleşik Metal-İş sendikası için de çalışmalar vardı. Ancak Birleşik Metal-İş bizim fabrikanın çalışmasının sorumluluğunu hangi şubeye vereceğine bir süre karar veremedi. Üyelik çalışmasına başlamak isteyen işçiler olarak genel merkezin şube kararını vermesini bekledik. Bu sırada içeride Türk Metal bir gizlilik olmadan, açık bir şekilde üyeliklere başlamıştı ve hızla devam ediyordu. Biz de Birleşik Metal-İş’in Gebze şubesi ile görüşmüş, çalışmalara başlamıştık. Ardından genel merkez çalışmayı Kartal şubeye devretti. Bu devir bizim çalışma sürecimizi en hızlı olmamız gereken zamanda sekteye uğrattı. Türk Metal çalışmasını fabrika yönetimi ile iş birliği halinde yürütüyordu. Birleşik Metal ise içeride Birleşik Metal’i tanıyan ve isteyen çok fazla işçi olmasına rağmen fabrikada sendikanın adını açıktan duyurmama, üyeliklere başlamama kararı aldı. Hatta Türk Metal’i engellemek adına Oppo işçilerini sendikaya karşı tavır almaya sevk etti. Sonuç olarak 19 Mart günü Türk Metal’in yetki başvurusunun onay haberi geldi.
Biz Birleşik Metal çalışması yapabilecekken beklemek zorunda kaldık. Yaşadığımız süreçte yapılabileceklerden biri ise Türk Metal ile Birleşik Metal arasında imzalanan protokolü kullanarak referanduma gitmekti. İşçilere sendikalar arasında bir seçim yaptırabilirdik, referandum talep edecek kadar üye olmaya hazır işçi sayısına çoktan sahiptik. Ancak Birleşik Metal referandumun yapılamayacağını, bu talebin karşılık bulmayacağını söyledi. Protokol Türk Metal tarafından defalarca çiğnenmiş olmasına rağmen Birleşik Metal’in referanduma gitmekten kaçınması ise protokolün içinin tamamen boş olduğunu göstermiş oldu. Protokolün tek somut sonucu ise 2015’te Türk Metal’den istifa edip Birleşik Metal’de örgütlenmek isteyen işçilerin bundan sonra Türk Metal’in insafına bırakılmış olması gibi duruyor. En somut örneklerden biri Baldur fabrikasında Birleşik Metal-İş’e örgütlü işçiler grevdeyken Türk Metal’in içeriye grev kırıcı işçi aldırmaya çalışması. En başında sendika yönetiminin kongre bazlı örgütlenme çalışması yürütme mantığı sonucunda Türk Metal ile aynı anda örgütlenme çalışması başlatılmaması zaten süreci tıkayan ilk adım oldu. Geç kalındıktan sonra da referandum Türk Metal’i uluslararası sendikal alanda zora sokabilecek tek silahımızken onu da kullanmaktan kaçınıldı. Sendikanın her türlü inisiyatiften kaçınma durumu biz, fabrikamız için Birleşik Metal’i seçmiş işçilerin mücadelesinde bir belirsizlik yarattı. Oppo’da sendikalar arası referandumu yapabilir, şimdilerde fabrikamızda Birleşik Metal ile yeni iş sözleşmemizi konuşuyor olabilirdik. Ama sınıf mücadelesinde yılgınlığa yer yok. Türk Metal’e sadece üye olmakla yetinmeyip sendikaya sahip çıkıp denetlememiz ve Türk Metal’de işçi iradesini hâkim kılmak için mücadele etmemiz gerekiyor. Her şeye rağmen biz işçilerin en mühim meselesi örgütlülüğümüzdür. Bu yüzden işçi dostlarım, sendikaya üye ol, sendikana sahip çık ve denetle şiarımızı bir kez daha yükseltiyorum. Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
Biz onlardan değil, onlar bizden korkmalı - Bursa Tofaş'tan bir işçi
Tofaş’ta bir yıl boyunca hiç ara vermeden devam eden üretime, malzeme eksikliğinden dolayı 15 gün ara verildi. Pandeminin zirve yaptığı dönemde, çalışanların çoğu virüse yakalandığında bile ara vermeyen fabrika yönetimi malzeme tedarik eksikliğinden dolayı ara veriyor. Sadece buradan bile patronların ve devleti yönetenlerin işçi ve emekçileri düşünmediğini çok iyi anlayabiliyoruz. Onlar için bizler köleyiz. Her söyleneni yapan, hasta olsa, yakını hatta kendisi bile ölse önemsiz bir varlık gibi muamele gören, iliğine kemiğine kadar sömürülen işçi sınıfıyız biz! Hâlbuki bizler %99 kesimiz! Üreten, emeği ile geçinen işçi, küçük esnaf, köylüyüz ama %1’lik kesim bizleri yönetiyor. Ne zaman tok, ne zaman aç kalacağımıza onlar karar veriyor. Ne zaman çalışıp, ne zaman hasta olacağımıza, ne zaman tatil yapacağımıza, ne zaman emekli olacağımıza hatta ne zaman öleceğimize dahi onlar karar veriyor. Patronlar için vergi afları geliyor. Bizlerden kesilen vergilerden ise her türlü yine patronlar yararlanıyor. Bütün yasalar onları daha zengin etmek için var! Bize düşen ise sabır, ahiret, cennet vs. Bu düzen değişmeli, bizim kaybedeceğimiz bir şey yok, onların kaybedecek çok şeyleri var! Biz kaybetsek de, yıkılsak tekrar kalkıp yine mücadele ederiz ama kapitalizm bir kez düşerse bir daha kalkamaz! Biz onlardan değil, onlar bizden korkmalı, yıllar önce Kemal Sunal'ın oynadığı Kibar Feyzo filminde dediği gibi “Biz olmazsak tarlayı kim sürecek, kim işleyecek gardaşlar...” biz olmazsak % 1’lik kesim ne yapacak! Bütün işçiler birlik olmalı ve mücadele etmeliyiz!
Bizim sefaletimiz onların ise serveti artıyor!- Bursa OYAK Renault'tan bir işçi
Dünyadaki çip krizi otomotiv şirketlerinde üretimi durdurdu. Bir otomobilde ortalama 20 çip kullanılıyor. Hava yastığı, ABS, ESP, park kamerası, park sensörü, park yardımcısı, elektronik park freni, dört çeker sistem, motor, kapı, ışıklandırma, müzik sistemi, bilgi-eğlence ekranı, mikrofon gibi sistemleri çipler yönetiyor. OYAK Renault’da çip dışında birçok parçada da tedarik sorunu var. Motor bölümü üretimi bir süre durdurdu. Nisanın ikinci haftasından sonra da tüm fabrikada en az bir hafta daha üretime ara verilecek. Şu anda maaşlar ödenek üzerinden karşılansa da ileride ne olacağımız belli değil.
Ancak sadece kendi fabrikamızda sorunlarımız yok. Kocaman bir sınıfın parçası olduğumuzu unutmamalıyız. İşçi sınıfı olarak sürekli sorunlarla boğuşuyoruz. Bir yandan siyasi baskılar, öte yandan artan ekonomik sorunlar var. İşsizlik yükselmeye devam ediyor. Düşük ücretler, açlık sınırının altında maaşlar, Kod29, ücretsiz izin dayatması, örgütlenmenin önündeki engeller, grev yasakları, kadın işçilerin eşit işe eşit ücret gibi temel taleplerinin yok sayılması, üstüne bir de kadına yönelik şiddeti cesaretlendirecek bir şekilde İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, göçmen işçilerin haklarının gasp edilmesi, “evden çalışma” denilen şeyin tam bir azgın sömürü aracı haline gelmesi… Bütün bu sorunların ucu siyasete bağlanıyor. Çözüm de işçi sınıfının siyaset yapmasından geçiyor. Siyaset derken şu ya da bu partinin taraftarlığını yapmaktan bahsetmiyoruz. Kendi sınıfımızın çıkarları doğrultusunda ekmek ve hürriyet için siyaset yapmaktan bahsediyoruz. Yani sermayenin siyasetinin karşısında işçi sınıfının siyaseti!
Bizi biz yapacak, duvarları yıkacak olan birliğimizdir! - Gebze’den bir metal işçisi
Yaklaşmakta olan bütün işçi ve emekçilerin işçi bayramını kutlarım. 1 Mayıs işçinin birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. Bu yıl pandeminin de etkisiyle bayramımız şölen tadında geçmeyecek ama yine gönüllerin bir olduğunu kanıtlamak için bütün işçi dostlar örgütlü fabrikalarda bugünü anmak için bir şeyler yapabilir diye düşündüm. Bir işçi kardeşiniz olarak sıkı sıkı kenetlenmemizin daha da gerekli olduğu bu dönemde ücretsiz izinde olan, Kod 29’la haksız yere işten atılan, sendikalaşma mücadelesinde grevlerine devam eden bütün işçi dostları unutmadan bayramımızın asıl amacına uygun, bütün fabrikalardan seslerin yükseldiği, birlikte olamasak da 1 Mayıs’ta gücümüz tek yumruk gibi mücadelemize devam edeceğiz gibi söylemlerle birbirimizle irtibat kurabiliriz gibi düşündüm. Bu bizim bayramımız. Mevcut hükümetin de etkisiyle zaten işçi hep mağdur edilen kısım ve 1 Mayıs’ta büyük işçi gruplarının toplanmasını hazmedemeyen iktidara da sesimizi o gün daha da yükseltmeliyiz. Çünkü milletin ve toplumun temel taşlarını ören bizleriz. Sanayiinin, emeğin bütün yükü bizim omuzlarımızda ama bayramımızı pandemiden önce de kısıtlamaya çalıştılar. Buna da kayıtsız kalmamalıyız işçi dostlar. Bizi biz yapacak, duvarları yıkacak olan bizim birliğimizdir. Bunu 1 Mayıs’ta tekrar vurgulayarak hakkımızı savunmaya devam edelim ve bizi din, ırk, mezhep, siyasi partilerle, ten renklerimize bile ayırmaya çalışanlar bizim birliğimizden korkanlardır. Çünkü biz birliğimizi her daim gösterdiğimizde onlar yok olacaklardır. Sözlerimi şu söz ile kapatmak istiyorum işçi dostlar İŞÇİ SINIFININ İNSANLIĞA HİÇBİR BORCU YOKTUR İNSANLIK ONA BORÇLUDUR.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2021 tarihli 139. sayısında yayınlanmıştır.