Başyazı: Nasırlı eller ayrı gayrı demeden birleşmeli ve bir yumruk olup siyaset masasına inmelidir!
Her alanda tam bir çaresizlik içinde olan ve tüm ülkeyi çöküşe sürükleyen bir rejim ile karşı karşıyayız. Koronavirüs salgınında kontrolü kaybeden iktidar tüm umudunu belirsiz bir gelecekte kullanılabilecek, etkililik derecesini de yan etkilerini de bilmediğimiz bir aşıya bağlamış durumda. Ekonomideki kötü gidişatın çaresi ise Karadeniz’de bulunan ama ne zaman çıkartılıp kullanılabileceği belli olmayan, miktarı ve niteliği meçhul gaz rezervi. Deprem ülkemizin bir gerçeği, iktidarın tek yaptığı ise büyük depremin gecikmesini ummak ve bu zaman zarfında müteahhitlere kentsel dönüşümle mümkün olduğu kadar fazla rant sağlamaktan ibaret. Dış politikada ise her alanda geri çekilen ve emperyalizme teslimiyet içinde olan iktidarın umudu Erdoğan’ın “yakın dostu” Trump’ın Amerikan seçimlerini kazanması…
İstibdad rejimi emekçi halkın hürriyetini yok ederken, ülkenin de geleceğini meçhule götürüyor. Ekonomide dolar ve avro kurlarının rekor kırması, yani daha doğru bir ifade ile Türk lirasının pul olması emekçi halkın giderek daha fazla yoksulluğa mahkûm olması demek. İktidar döviz kurları önemli değil biz rekabetçi kur politikası izliyoruz diyor. Akılları sıra, Türk lirası değer kaybederse Türkiye’nin ihraç edeceği mallar nispeten ucuzlar biz de daha çok ihracat yaparız diyorlar. Evet, dolar kuru arttıkça Türkiye’deki mal ve hizmetler ucuzlar, doların alabileceği şeyler de artar. Ve ne yazık ki doların daha ucuza satın alabileceklerinin başında da bu düzenin siyasetçileri gelmektedir.
S-400’lerle ABD emperyalizmine kafa tutulacağını anlatanlar yıllardır halkı kandırıyor. S-400 füzesiyle Amerikan uçağı ya da füzesi vurabilirsiniz. Ama o uçaklar İncirlik’te duruyorsa; ABD’nin İsrail’e kalkan olması için kurdurttuğu Kürecik radar üssü yerli yerindeyse ancak Sinop’ta şov yaparsınız. İktidarın umut bağladığı Trump Türkiye’yi hiç uçakla füzeyle tehdit etmedi. Ekonominizi yıkarım dedi. Çünkü Türkiye ekonomisinin damarlarında Amerikan doları dolaştığını gayet iyi biliyor. Bu durumda doları yasaklamadan, tekelleri ve bankaları işçi denetiminde kamulaştırmadan, dış ticarette devlet tekeli kurmadan S-400’le ABD’ye kafa tutacağını iddia etmek, Trump’ın damara dezenfektan enjekte ederek Koronavirüsü yenme planı kadar saçma ve aptalcadır.
İstibdadın bugünün sorunlarına çözümü yoktur. Yarın çözüm diye umut bağladıkları ise yeni sorunlar demektir. Aşı gelecekte bulunsa bile gidişata bakılırsa o zamana kadar emekçi milyonlar ya ölecek ya da hastalığı geçirmiş olacaktır. Ay sonunu getiremeyen işçi ve emekçinin en erken 2023’te çıkartılacağı söylenen Karadeniz gazını bekleyecek hâli yoktur. Kaldı ki işsizliğin ve yoksulluğun sebebi gaz değil sermaye ve onun iktidarıdır. Salgının ve krizin faturasını, ücretsiz izinlerle, kıdem tazminatı hakkını gasp ederek, ücretleri enflasyona ezdirerek işçiye emekçiye kesen iktidar, bunu gaz olmadığı için değil kendisi sermayenin iktidarı olduğu için yapıyor.
Salgına karşı mücadeleyi Cumhurpatronluğu rejiminde ve bir hastane patronu olan Sağlık Bakanı’nın yönetiminde veremeyiz. En iyi dostum Trump diyen, Biden kazandığında onu da patron bellemeye hazır olanla emperyalizme karşı mücadele edemeyiz. Halk her depremde evinden canından olurken, depremi müteahhitler için yeni açılan bir kâr kapısı olarak gören bir iktidarla yeni depremlere hazırlanamayız. Ekonomiyi batıran, krizi yaratan sermayenin, piyasaya iman etmiş iktidarıyla işsizlikten ve yoksulluktan kurtulamayız. Aynı politikaları farklı şekillerde ve başka isimlerle sürdürmek isteyen Amerikan muhalefeti de çözüm değildir.
Ekmek ve hürriyet, örgütlenen işçi sınıfının nasırlı elleriyle gelecektir. Ancak o nasırlı eller daha fazla gecikmeden birleşmeli ve koca bir yumruk olup bu ülkenin siyaset masasına yumruk olarak inmelidir. Bunun için her düzeyde; sendikalarda, odalarda, barolarda, meslek örgütlerinde örgütlen! Ayrı gayrı demeden Birleşik İşçi Cephesi’nde birleş! Sağlığını, yaşamını, ekmek ve hürriyeti savun! İşçi sınıfının iktidarı için mücadele eden Devrimci İşçi Partisi’ne katıl!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2020 tarihli 134. sayısının başyazısı olarak yayınlanmıştır.