Yüz yıl sonra, Büyük Ekim Devrimi yaşıyor ve devrimci bir proletarya enternasyonali için çağrıda bulunuyor!
Büyük Ekim Devrimi'nin yüzüncü yılı olan bu yıl, 26-28 Mayıs 2017'de Atina'da düzenlenen 4. Acil Avrupa-Akdeniz Konferansı, bugüne kadar dünya tarihinin en önemli sosyalist devrimi olan bu olay hakkında, onun 20. yüzyıl ve gelecek için anlamını değerlendiren ve güncelliliğini vurgulayan bir bildiri yayınlamıştı. Devrimin 100. yıldönümünü yaşadığımız günlerde, daha önce Türkçe’ye çevrilmemiş olan bu metni yayınlıyoruz.
4. Avrupa-Akdeniz Acil Konferansı, Ekim Devriminin Yüzüncü Yılına ilişkin müzakerelerini gerçekleştirmiş bulunuyor. Konferans, içten ve kararlı bir şekilde, Ekim Devriminin modern zamanların en önemli özgürleşme olayı olduğunu beyan eder ve işçi sınıfının tüm güçleriyle beraber bütün ilerici hareketleri Ekim’in ayak izlerini takip etmeye ve bitmemiş görevini bitirmeye davet eder.
18. yüzyılın birinci Sanayi Devriminden başlayarak modern çağ, insanlığa bilim, teknoloji ve üretici güçler alanlarında muazzam bir sıçrama getirdi. İronik bir şekilde, bu sıçramayı mümkün kılan sosyo-ekonomik sistem olan kapitalist üretim tarzı, aynı zamanda sömürüyü, işsizliği, ekonomik güvencesizliği bolluğun ortasında yoksulluğu, eşi görülmemiş savaşları ve zalimliği hayatın kaçınılmaz gerçekleri haline getirdi. Kapitalist özel mülkiyete son vererek, üretim ve dağıtım araçlarının ortak mülkiyetine ve bilinçli planlamaya dayanan farklı bir ekonomik ve sosyal sistemi pratiğe dökerek, Ekim Devrimi, ilk defa kalıcı bir şekilde, insanlığın üretici güçlerdeki gelişmeleri, kapitalizmin zararları olmadan da kullanabileceklerini gösterdi. Sovyet toplumunu ve sonrasında onun ayak izlerini izleyen diğer toplumları hedef alan eleştiriler ne olursa olsun, hiçbir şey, modern üretici güçlerle ortak mülkiyetin birleşiminin, toplumun üyelerine değer veren ve gelecek kaygılarını ortadan kaldıran bir ekonomik temel oluşturabileceği gerçeğini ortadan kaldıramaz. Bu, en gelişmiş ve en güçlü kapitalist ülkelerin bile sağlam bir temelde elde edemediği bir başarıdır.
Ekim Devrimi sadece bir Rus devrimi değildir. Bu devrim, kapitalizmin kendi ürünü olan tek modern toplumsal gücün, uluslarası proletaryanın, tek bir ülkede olsa da, iktidara geldiği ilk devrimdir. Bu müthiş atılım, 20. yüzyılın diğer sosyalist devrimleri olan Çin, Vietnam, Yugoslav ve Küba devrimlerinin de esin kaynağıdır. Bu devrimden ve Sovyet devletinden alınan destek sayesinde dünyadaki sömürge ve yarı sömürge konumundaki toplumlar ayaklandılar ve kendilerini yoksulluktan ve ulusal baskıdan kurtardılar. Sosyalizm tehdidinin kırbacı altında, özellikle sosyalist devrimin diğer ülkelere yayılmasıyla beraber, emperyalist ülkelerin burjuvaları, hatta bazı ülkelerin burjuvazisi bile ülkelerindeki emekçilerin mücadelelerine ve isteklerine boyun eğerek, 1989’daki çöküşten sonra telaş içinde yıkmaya çalıştıkları “refah devleti” konseptini ortaya çıkardılar. Kısacası, proletaryayı ilk kez iktidara getiren Ekim devrimi, dünyanın her yerinde 20. yüzyılın eğilimlerini belirliyordu. Bu anlamda ve bize hâlâ geleceği göstermesi anlamında, Büyük Ekim Devrimi ve devamı, 20. yüzyılın diğer sosyalist devrimleri, bu devrimlerin yol göstericisi Marksizm, Fransız ve İtalyan ve İngiliz olduğu kadar Rus, Balkan veya Ortadoğulu olduğu kadar Çinli veya Vietnamlı, Afrikalı Latin Amerikalı olduğu kadar Kübalıdır.
Konferans ayrıca 20. yüzyılda doğan işçi devletlerinin çöküşünün, Marksist düşünce açısından hiçbir şekilde bir yenilgi ve iflas olmadığına dair inancını belirtmektedir ancak somut koşulların ürünleri, önce Sovyet devletini daha sonra da onun ayak izlerinden doğanları, proletarya demokrasisinin ve enternasyonalizmin hakiki, devrimci Marksist programının vazgeçilişini temsil eden yollara sürüklemiştir. Başarısız olan Marksist program değil, Marksist gibi davranan fakat aslında onun sadece bir karikatürü olan bir sapmaydı. Uluslarası burjuvazinin işçi devletinin çöküşünü selamladığı ve “Tarihin Sonu” tarzı enetelektüel aptallıklar üreten kutlamalar, selamlandığı kadar hızlı bir şekilde tarihin çöplüğüne atıldı. Kapitalizm, eşi görülmemiş bir ekonomik kriz, savaş ve yaklaşmakta olan bir çevresel felaket şeklinde, insanlığı bir kez daha barbarlığın eşiğine getirdi. Sosyalizm bir kez daha insanlığı kurtarmak için çağrılıyor!
Lenin, İsviçre’deki sürgününden dönüp Petrograd’daki Finlandiya İstasyonuna vardığında yaptığı konuşmayı, “Dünya Sosyalist Devrimi” için çağrı yaparak istasyonun önünde toplanan heyecanlı kalabalığa bitirdi. Bundan yaklaşık bir ay sonra Trotskiy ABD’deki sürgününden Rusyaya geri döndü ve bir gün sonra Petrograd Sovyeti’nde eski başkan sıfatıyla bir konuşma yaptı; Lenin’in bir ay önce söylediklerinden habersiz bir şekilde, konuşmasını “Dünya Sosyalist Devrimi” için çağrı yaparak bitirdi. Bolşevik önderliğin Ekim devriminin öncesinde ve sonrasında uğruna savaştığı şey buydu. Bu nedenledir ki İç Savaş’ın zor günlerinde Komünist Enternasyonal'i kurdular. Bugün için de uğraşmamız gereken şey budur: bütün ülkelerde işçilerin iktidarı için savaşan devrimci partileri bir araya getirecek olan bir enternasyonal bir oluşum.
Komünist Enternasyonal bir gece de kurulmadı: I. Dünya Savaşı yıllarında Zimmerwald ve Kienthal Konferanslarında yapılan çalışmaların bir ürünüydü. Büyük Ekim Devrimi’nin yüzüncü yıldönümünde, kendi Zimmerwald’ımızı yaratalım. Yüzüncü YılKonferansı’nı Rus yoldaşlarımızın da katılımıyla 5-7 Kasım 2017 tarihlerinde, Rus işçi sınıfının bir yüzyıl önce iktidarı aldığı o şehirde kendi özel Zimmerwald’ımıza çevirelim! Düşüşteki bir kapitalizmin yarattığı bu barbarlığı durdurmak için beraber hareket edelim ve dünyadaki tüm işçi sınıfları için kararlı ve sıkı bir çalışma gerçekleştirecek bir dünya işçi partisi kuralım!