Kürt halkının eşitliğine ve özgürlüğüne evet! Emperyalist, Siyonist, sömürgeci himayeye ve Barzanistan’a hayır!
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (KBY) 25 Eylül’de gerçekleştirilmesi planlanan bağımsızlık referandumuna yönelik bölge devletlerinden emperyalist güçlere ve Siyonist oluşuma kadar farklı tepkiler gösterilmektedir. İşçi sınıfı enternasyonalizmini temel alan, ulusların kendi kaderini tayin hakkını bir ilke olarak kabul eden, halkların eşitliğini ve kardeşliğini savunan Devrimci İşçi Partisi bu meseleye her şeyden ve herkesten önce ezilen Kürt halkının penceresinden ve işçi sınıfının çıkarları açısından bakmaktadır.
Referandum kimin ve neyin kaderini tayin edecek?
Bu açıdan bakıldığında Kürt halkının bölgede birlikte yaşadığı diğer halklarla siyasi, kültürel ve ekonomik açıdan ayrı devlet kurmak da dahil olmak üzere eşit haklara sahip olduğu açıktır. Emperyalist ve sömürgeci güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda gündeme getirdikleri zamanlama sorununun bizim için bir kıymeti yoktur. Bir halkın eşitlik ve özgürlük talebi bir zamanlama meselesi değildir. Bir haktır!
Bununla birlikte 25 Eylül’de gündeme gelen referandum çelişkili bir biçimde Kürt halkının iradesi üzerinde değil, bu iradenin gaspının üzerinde yükselmektedir. Referandum kararını veren ve uygulamaya koyan Barzani’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanlığı görevi 20 Ağustos 2015’te sona ermiş ve “fiili” bir adalet bakanlığı kararı ile görev süresini 2017’ye kadar uzatmıştır. Ayrıca hükümette koalisyon ortağı olan Goran hareketinin bakanlarını da ihraç etmiştir. Yani Barzani, halkın iradesini hiçe sayarak, Irak Kürdistanı’nda seçim yapılmasını engelleyerek koltuğunu gasp etmiş bir kişidir. Serbest seçimlere gidilmesi halinde yolsuzluğa batmış iktidarıyla, emperyalist ve sömürgeci güçlerin işbirlikçiliğini yapmasıyla halktan aldığı desteği büyük ölçüde yitiren Barzani’nin diğer Kürt partileri karşısında kazanması zordur. Dolayısıyla Barzani, referandum gündemi ile Kürt halkının eşitlik ve özgürlük özlemini suistimal ederek kendi iktidarını sürdürmenin peşindedir. Bu anlamda Barzani açısından başka bir zamanlama söz konusu olamaz, referandum olmazsa seçim yapmak zorundadır ve kaybedecektir.
Barzani, Irak merkezi hükümeti ile petrol gelirlerinin paylaşımı konusunda bir anlaşmaya varırsa referandumdan vazgeçebileceği açıklamasını yapmış ve 2-3 günlük süre vermiştir. Eğer Barzani bu pazarlıktan istediğini alırsa, artan petrol gelirlerini Kürt halkının ekonomik ve siyasi taleplerini gerçekleştirmek için değil “fiili” iktidarını finanse etmek için kullanacaktır.
Barzani açısından esas mesele Kürt halkının kendi kaderini tayin etmesi değil kendisinin, aşiretinin ve iktidarından nemalanan kesimlerin kaderidir.
Irak merkezi hükümeti, İran ve Türkiye’de AKP iktidarının tutumları
Kürt halkı sadece Irak’ta değil aynı zamanda Türkiye, İran ve Suriye sınırları içinde de yaşamaktadır. Bu anlamda Irak Kürdistanı’ndaki referandum bu ülkeleri de yakından ilgilendirmektedir. Irak merkezi hükümeti referandum girişimine karşı başlangıçta çok sert olmasa da giderek sertliği artan bir dozda karşı çıkmaktadır. Son olarak Irak Federal Mahkemesi referandumun anayasaya aykırılığına dair şikâyetleri inceleyinceye kadar 25 Eylül’de yapılması planlanan referandumu askıya aldığını açıkladı. İran, bağımsız bir Kürdistan’ı tanımayacaklarını Erbil ile geçerli tüm anlaşmaları iptal edip, bu bölgeye yönelik abluka başlatacağını açıkladı.
Türkiye hükümeti ise bölgede Barzani’ye en sıcak yaklaşan güç durumunda. Bölgede yaşayan Türkmenler bir ölçüde ikinci plana atılmış vaziyette. Bunun en önemli sebeplerinden biri Türkiye dış politikasında etkili olan mezhepçi yaklaşımın Şii ağırlıklı Türkmenleri dışlaması. Barzanistan’ı himaye ederek bölgenin petrolünden pay elde etme hevesindeki Türk sömürgeci sermayesinin çıkarları ise esas yönlendirici rolü oynuyor. Ne var ki iç politikadaki çelişkiler bu politikanın açıkça uygulanmasına mani oluyor. Erdoğan ve AKP iç politikada MHP ile bu başlıkta bozuşmaktan çekince duyuyor. TSK söz konusu olduğunda ise bu mesele üzerinden karşı karşıya gelmek bir yana Kürt sorunundaki tüm politikasını orduya teslim etmiş bir Erdoğan ve AKP iktidarı var.
Bu yüzden Erdoğan en son olarak karar mercii olarak MGK’yı işaret etti. Tarihi öne çekilerek referandum öncesi 22 Eylül tarihine alınan MGK’da Barzani’nin bağımsızlık girişimine karşı sert bir tavrın benimseneceği sinyalini verdi. Bu tavır bağımsızlık ilanını askeri müdahale gerekçesi yapacak kadar ileri gidebilir. Ancak sonuçta Barzani’nin “referandumu yapıp bağımsızlık ilan etmemesi” seçeneğine kapı kapanmayacaktır. Bu hem orduyu teskin edecek hem de Erbil’de Divan Oteli’nde karargâh kurup gözünü Kürt petrollerine dikmiş sömürgeci büyük sermayenin de önünü kesmeyecektir.
Sömürgeci sermayenin önceliği Barzanistan’ı yalıtmak ya da askeri olarak ezmek değil ona himaye etmek ve petrolden pay almaktır. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Barzani ve Irak merkezi hükümeti arasındaki petrol pazarlığında aracı ve garantör olma önerisi getirmesinin sebebi budur.
Nasıl Barzani Kürt halkının taleplerinin ve iradesinin temsilcisi değilse hükümetler aracılığıyla dillendirilen bu tutumların hiçbiri de Türk, Arap ya da İran halklarının menfaatlerini temsil etmemektedir. Bu siyasi tutumların arkasında sermayenin sömürgeci çıkarları yatmaktadır.
ABD emperyalizminin tutumu
Irak ABD emperyalizmi tarafından işgal edilirken buna ortak olan Barzani başta olmak üzere işbirlikçi Kürt liderleri bu tutumlarını, “Kürtlerin özgürlük için fırsatları değerlendirmesi gerektiği” şeklinde gerekçelendirmişti. Irak’ta 2 milyon insanın ölümüne yol açan işgal, Kürtlere özgürlük getirmedi. Kürtlerle Arap halkı arasına düşmanlık tohumları serpti. Arap halkını mezhepsel temelde bölen ve Kürtlerle Arapları birbirine düşmanlaştıran ABD emperyalizmi bu zemin üzerinden hâkimiyetini tesis etti ve bugün de esas olarak aynı politikayı gütmeye devam ediyor.
ABD’nin zamanlaması dolayısıyla referanduma karşı çıkması da yine Irak üzerindeki hâkimiyetini yitirmek istemeyişinden kaynaklanıyor. Saddam’ı devirirken mezhepçilik kartını acımasızca kullanan ABD emperyalizmi, DAİŞ’i ortaya çıkaran mezhepçi tohumları bölgeye eken güçtür. Şimdi de referandumda Barzani’yi desteklerse Şii Arapları yabancılaştırmaktan ve İran’a doğru itmekten çekinmektedir. Beyaz Saray’ın yaptığı son açıklamada referandumu “provokatif ve istikrarsızlaştırıcı” olarak niteleyerek iptal edilmesini istemesinin gerekçesi de budur. ABD’nin tavrı sadece Kürdistan’ı değil tüm Irak’ı hâkimiyeti altında tutmaya odaklanmıştır.
İsrail Siyonizminin tutumu
Gayrimeşru Siyonist oluşum İsrail, bağımsız Kürdistan’ın baş destekçisi konumunda gözükmektedir. Ancak İsrail’in isteği Kürtlerin özgürleşmesi değil Kürtlerin Türk, Arap ve İran halklarıyla daha fazla düşmanlaşmasıdır. Yani halkların kardeşliği ve ortak mücadelesi üzerinden yükselecek bir Kürt özgürleşmesi İsrail’in çıkarlarına tamamen karşıdır. İsrail, Barzani’nin gayrimeşru iktidarına verdikleri açık çekle Kürdistan’ı kendi gayrimeşru varlığının bir uzantısı haline getirmeye böylece başta İran olmak üzere bölge halklarına karşı bir emperyalist ve Siyonist askeri üs haline gelmeden yaşayamaz kılmaya çalışmaktadır.
Siyonist propaganda işbirlikçi Barzani’yi, Türkiye sermayesine de mezhepçi bir paket içinde pazarlamaktadır. Bu propagandanın AKP içinde alıcısı çoktur. Barzani’ye himaye edilmesini savunan geniş bir AKP’li kesim aksi halde İran’ın güç kazanacağını savunmaktadır. Bunlar Kürtlere baktığında eşit ve kardeş bir halk değil İran’a karşı kışkırtılacak bir Sünni topluluk görmektedir. Türk büyük sermayesi içinse ucunda petrol olduktan sonra buna hangi yoldan ulaşılacağının bir önemi yoktur. Çünkü her halükarda dökülecek kan onlarınki değildir.
Barzanistan Kürt halkına özgürlük değil esaret vaat etmektedir
Barzani yönetiminin esas amacı ortadadır. Bu amacı gerçekleştirip iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra Kürt halkına özgürlük ve eşitlik getirmek için çalışmayacaktır. Barzani, açıkça referandumda evet çıkması halinde bunun bir bağımsızlık ilanı anlamına gelmeyeceğini söylemektedir. Yani referandumu bir koz olarak kullanmak isteyecektir. Ancak Barzani gücünü halktan almadığı için ve dahası halkın bağımsız örgütlenmesinden ölümüne korktuğu için bu kozu derhal ABD emperyalizmine ve İsrail Siyonizmine bir ölçüde de Türkiye sermayesine ve hükümetine teslim etmek zorunda kalacaktır. Barzani eliyle Kürdistan’ın bu güçlerin birinin ya da hepsinin aynı anda himayesine girmesi kaçınılmazdır.
Bu özgürlük ve eşitlik değil yeni bir esarettir. Barzanistan oluşumu İsrail güdümüyle İran’a ve Iraklı Araplara düşmanlık gütmenin ötesinde diğer ülkelerdeki Kürtlerin aleyhinde de çalışacaktır. Daha önce defalarca yaptığı gibi Barzani, Türkiye’de Kürt halkının taleplerini desteklemek bir yana bu taleplerin ezilmesine ortak olacaktır. Dahası Türkiye’de Barzani çizgisinden bağımsız Kürt hareketleri ezilmeden Barzanistan petrolünün istikrarlı biçimde Türkiye üzerinden satılması olanaksızdır.
DİP’in tutumu: Kürtlerle barış, emperyalizmle ve Siyonizmle savaş!
Devrimci İşçi Partisi olarak, Kürtlerin esaretinin Türk, Arap ve İranlı emekçi halkların çıkarına olmadığını, başka bir ulusu ezen ulusun özgür olamayacağını, Kürdistan’ın sömürgeleştirilmesinden çıkar sağlayanların sömürgeci sermaye sınıfları ve emperyalizm olduğunu savunuyoruz.
Barzanistan’ın gerici karakterini açıkça ortaya koymakla ve emperyalist, Siyonist planları teşhir etmekle birlikte Türk emekçilerine seslenmeyi esas vazifemiz olarak görüyoruz. Kürtlerin eşitliği ve özgürlüğü Türk emekçisine tehdit değildir. Esas tehdit emperyalizmdir, Siyonizmdir ve sömürgeci sermayedir. Sermaye Kürt petrolünü Türkiye üzerinden geçirmek için Türk ve Kürt emekçisinin kanını akıtmaya hazırdır. Emperyalizm ve Siyonizm ise NATO üyesi Türkiye’nin yanında yeni bir üsse kavuşmanın peşindedir. Milliyetçi propaganda sayesinde halkın öfkesinin kendilerine değil Kürtlere yönelmesini sağlamasından da gayet memnundurlar. Kürtlerle barışmak en başta Türk emekçisinin menfaatinedir ve sömürgeci sermayenin, emperyalizmin ve Siyonizmin ise en büyük korkusudur. Türk, Kürt ve diğer halkların ortak mücadelesi emperyalizme, Siyonizme ve sömürgeciliğe karşı zafer elde etmenin yegâne yoludur.
Kürt halkı ve tüm halkların kardeşliğine, eşitliğine ve özgürlüğüne evet! Barzanistan’a hayır!
Türkiye’nin ve diğer bölge devletlerinin askeri müdahalede bulunmasına ve Kürt halkına yönelik ambargoya hayır!
Türkiye NATO’dan çıksın! İncirlik üssü kapatılsın!
Emperyalistler, Siyonistler, sömürgeciler Kürdistan’dan defolun!
Emperyalistler gidecek! İsrail yıkılacak! Türk, Kürt, Arap ve İran halklarının eşit ve özgür geleceği Ortadoğu Sosyalist Federasyonu ile kurulacak!
Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi