Favela’dan Olimpiyatlar nasıl görünür?

 

 

 

Spor insanlığın en güzel faaliyetlerinden biri. Spora olanak sağlayan ortamlar ve etkinlikler elbette teşvik edilmeli. Olimpiyatlar dünyanın dört köşesinden sporcuları bir araya getirdiği için sınırları aşmayı sağlıyor, televizyon yayınları aracılığıyla herkesin oturma odasına yayılarak insanlık ailesinin birbirini az da olsa tanımasını mümkün kılıyor.

Ah, ama Olimpiyatlar sadece spor değil ki. Aynı zamanda ve her şeyden önce her ulus devletin üstünlük sağlayarak kendi propagandasını yapmak, kendi halkına başarılar sunarak yaşadıkları sorunları unutturmak, kendisini bütün dünyaya güçlü göstermek istediği bir sırtlanlar sofrası. O yüzden spor yapılmıyor, dikkat edin! Sporcular bedenlerinde uzun vadede çok ağır tahribat bırakacak doping ilaçlarıyla spor insanlık dışı kılınıyor! Bakın Rusların başına gelene: bu Olimpiyatlara sporcularının yüzde 70’ini zar zor yollayabildiler. Şimdi paralimpik oyunlara bir tek Rus sporcunun bile kabul edilmeyeceği ortaya çıktı! Ha, Rusları küçümsemeye kalkışanınız olursa, size bir Amerikalı şampiyon öyküsü anlatalım.

Lance Armstrong 1999 ile 2005 arasında uzun yol bisiklet sporunun en prestijli yarışması Tour de France’ı 7 kez kazandı. Bu tarihi bir rekordu. Kimse eline su dökemezdi Armstrong’un bisiklet yarışlarında. Ta ki 2012’de korkunç bir doping skandalinden sonra Armstrong’un bütün madalyaları geri alınana kadar! Hiçbir ülke diğerini küçümsemeye, bizde olmaz demeye kalkışmasın. Tencere dibin kara, seninki benden kara öyküsüdür doping.

Bizim sporcularımızın doping maceraları, atletizmde “yüz akımız” Süreyya’nın başına gelenler, birinci gelen başka sporcularımızın madalyalarının sökülmesi… Anlatmakla bitmez!

Rekabeti ilke yapan kapitalizm altında spor tersine döner. İnsan bedeninin gücü, becerisi, çevikliği, esnekliği için bir büyük şölen olan spor yarışmaları artık statlarda, sahalarda, kortlarda değil kimya laboratuarlarında yapılıyor. Televizyonunuz önünde hayran hayran sporculara bakarken bunu hiç unutmayın.

Daha ne çok şey anlatılabilir Olimpiyatlar hakkında. Reklam şirketlerinin ve çokulusluların nasıl at oynattığı, Olimpiyat tesislerinin Atina’dan Rio’ya ne yolsuzluk ve ne skandallerle inşa edilip kaç politikacının kasalarını, kaç bürokratın çek defterlerini, kaç müteahhitin bilançosunda kâr hanesisini doldurduğu ve daha neler neler…

Ama açılışı seyretmiş olan spor meraklılarına bir küçük hatırlatmamız var. O büyük törenler, o görkemli havai fişekler, Olimpiyatların yapıldığı ülkenin kendi büyüklüğüne adadığı o muhteşem gösteriler, sadece televizyonlardan bir kutlama gibi görünmüyor. Başka bir açı daha var. Olimpiyatların yapıldığı ülkenin yoksullarının gözüne de görünüyor o törenler ve kutlamalar.

Brezilya, gelir dağılımı bahsinde dünyanın en kötü ülkelerinden biridir. Büyük kentlerini çepeçevre saran yoksul mahalleler, bizim biraz da eskide kalmış olan gecekondu mahallelerimizi zengin mahalleleri gibi gösterebilecek bir sefaletle boğuşur. Olimpiyatların ana mekânı olan Rio’nun (Rio de Janeiro’nun) denizden uzaklaşıldıkça yükselen tepeleri bu mahallelerle doludur. Bunlara Brezilyalılar “favela” der.

İşte o törenler favelalardan da seyredildi açılış gecesi. O favelalar ki, 2013’te, bizim Gezi ile başlayan halk isyanımız yaşanırken "artık burası Türkiye" şiarıyla 10 Haziran’da ayağa kalkmış, ülkenin 600 kentinde gösterilerle sosyal ve ekonomik adalet talep etmişti. En önemli taleplerinden biri de 2014’te Dünya Futbol Kupası ve 2016’da Olimpiyatlar Brezilya’da düzenleneceği için, onlara harcanan paranın yoksul halka harcanmasıydı.

Yukarıdaki resme bir kez daha bakın. Kapitalist dünyanın kudretli ulus devletlerinin, reklam pastasına dalan çokuluslu şirketlerin, uluslararası reklam firmalarının, dev çokuluslu spor malzemesi şirketlerinin, sponsor çokuluslu şirketlerin, hırsız politikacılar diyarı Brezilya’nın yöneticilerinin, bürokratlarının, müteahhitlerinin ve daha irili ufaklı bütün kapitalistlerin ve fırsatçıların kasasına ve cebine giren her real, her dolar, her avro, işte o favelalarda oturan sefalet içindeki çocuklarını büyütebilmek için çırpınan on milyonlarca yoksul ananın, sırf hayatta kalabilmek için uyuşturucu işine girmek zorunda kaldığından 20-25 yaşında hayatı sona eren milyonlarca genç adamın, onların ardında kalan beyaz, siyah, kahve her renkten yetimin hakkından gasp edilmiştir.

İşte kapitalizmde Olimpiyatlar bir de budur. Televizyonlarınız karşısında, rahat koltuğunuzda oyunları seyrederken, bir defa bile olsa o favelaların açısından da bakın Olimpiyatlara. Ve bütün kıtalardan, bütün renklerden o güzelim genç sporcuların o insana hayranlık veren beden hareketlerinden oluşan o güzelim sporun da bir gün kapitalizmin ve ulus devletin cenderesinden kurtarılarak dünya sosyalist Sovyet cumhuriyetlerinde gerçek bir kardeşlik şölenine dönüşeceği günü hayal edin.