Cerattepe doğru yolu hatırlattı
Artvin’de günler boyu verilen Cerattepe muharebesi, her şeyden önce mücadele eden halkın elde edebileceklerini göstermesi bakımından önemlidir. Artvin halkını kutlarız! Şu andaki iktidar sistemini bütünüyle arkasına almış, “havuz medyası”nın finansörlerinden, “havuz”a verdiklerini milletin canına okuyarak geri alacağını beyan ederken dinlemeye yakalanan Mehmet Cengiz gibi ayrıcalıklı bir kapitalisti şimdilik durdurmayı başardınız! Günlerdir büyük bir toplumsal dayanışma içinde memleketinize özelliğini veren o güzelim doğayı sermayenin tasallutundan şimdilik korumuş oldunuz! Bütün Türkiye sizinle birlikte, bütün Türkiye sevinç içindedir.
Günlerdir verilmekte olan mücadelenin geçici olarak da olsa, kısmi de olsa sonuç verdiği ortadadır. Devletin gücünü abartan, iktidar blokunun kendi içindeki çatlakları görmeyen, bunun halkın o çatlaklardan yararlanarak kendi bağımsız mücadelesini ilerletebilmesi için olanaklar yarattığını anlayamayan güçler, eminiz Cerattepe mücadelesi başladığında “bütün bunlar boşa, polisle kim başa çıkabiliyor ki küçük Artvin çıkacak?” diyorlardı. Hiç de öyle olmadı. Artvin bu mücadele boyunca ileri bakan Türkiye’nin göz bebeği oldu, çığlığı oldu, enerjisi oldu. Artvinli bütün ileri Türkiye’nin, emekçi insanların, sermayenin kârının her şeyi ezip geçmesine karşı insanların kendi arkasında olduğunu hissetti. Bu, içinde duyduğu öfkeden aldığı gücü büyüttü ve mücadelenin bu doğa ve insanlık düşmanı projeyi şimdilik durdurmasını mümkün hale getirdi. İnanan mücadele eder. Mücadele her zaman kazanmayabilir, ama mücadele etmezseniz kaybetmek kaderdir! Cerattepe muharebesi, bu genel doğruyu Türkiye’ye yeniden hatırlattı. Bozgunculuğa, teslimiyetçiliğe, umutsuzluk propagandasına karşı güzel bir aşı oldu Cerattepe!
Gezi’den izler
2013 Haziran-Eylül arasındaki dönemde Türkiye’nin neredeyse her yanında, elbette çok farklı yoğunlukta olmakla birlikte yaygın bir halk isyanı yaşandı. Bu isyan kendinden sonraki bir dizi harekete esin kaynağı oldu. “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!” sloganı her eylemde, doğrudan iş ve ekmek meseleleriyle ilgili işçi eylemlerinde bile ana slogan haline geldi. İşçi ve emekçi sınıflar, bütün ezilenler, aslında derinden derine, büyük halk mücadeleleri dışında hiçbir şeyin içinde yaşadıkları sefil hayata çözüm olamayacağını sezerler. İşte bu yüzdendir ki Gezi ile başlayan halk isyanı bir süre önemli eylemlerde hep düş gücünün kıvılcımını yaktı.
Gezi ile başlayan halk isyanı aynı zamanda parlamenter politika kalıplarını da etkiledi. 7 Haziran seçimlerinin sonucu, aslında bir yanıyla bu halk isyanında yaşadıkları yüzünden Kürtlerin yıllar boyunca yaşadığı mezalimi anlamaya başlayan büyük kent büro emekçileri ve modern küçük burjuvazisinin bir bölümünün yüzünü HDP’ye dönmesinin ürünüydü. Öteki yönüyle de Gezi isyanını sadece bir yıl arayla izlemiş olan Kobani (Kobanê) serhildanının. Yani büyük halk hareketleri mücadelenin doruğa çıktığı andaki biçimleri tekrarlayamasalar da enerjilerini siyasi yaşamın daha sıradan biçimleri üzerinde etki yoluyla hissettiriyorlardı.
Dönüm noktası, Suruç ertesinde Tayyip Erdoğan ve AKP’nin gayet bilinçli bir biçimde, kendi aleyhlerine dönmüş olan güçler dengesini bozmak, Türkiye’de şovenizmi tekrar yükselterek desteğin yeniden kendilerine akmasını sağlamak için yaptıkları atakla geldi: yurtta savaş, cihanda savaş! Bu aşamada ezilenler cephesinde ve burjuva muhalefetinde yapılanlar, daha doğrusu yapılmayanlar belirleyici oldu: iki seçim arası, 2015 savaş konseptinin uygulamaya konuşuyla stratejik bir dönüşe sahne oldu. Bunu engellemek için hiçbir karşı hamle yapılmamış olması, ezilenlerin cephesinde de, burjuva muhalefetinin cephesinde de en büyük hata olmuştur. 10 Ekim Ankara katliamı bunun üzerine tüy dikti. Gezi ila başlayan halk isyanının mücadele azmi artık kırılmıştı. Bunu saptamak önemli. Saptamazsak çare bulamayız. 10 Ekim’den sonra “Gezi ruhu”ndan söz eden kendini aldatıyor demektir.
İşte Cerattepe muharebesinin Artvinlilerin muazzam önemli yerel başarısının dışında taşıdığı önem buradan geliyor. Cerattepe eylemleri, bütün Türkiye’ye, sadece bir nostalji düzeyinde bile olsa, Gezi ile başlayan halk isyanı günlerini hatırlattı! Gerçekten de kitleselliği, gözüpekliği, inatçılığı ve yaratıcılığıyla Cerattepe’nin Gezi isyanı günlerini hatırlatmaması mümkün değildi. Hele hele mücadeleyi ilk ateşleyenin yine sermayenin kâr açlığına karşı doğanın savunulması olduğunu da hatırlarsak!
Konjonktür yeniden değişti demiyoruz. Cerattepe, bugünkü toplu durumdan başka bir yöne işaret ediyor diyoruz. Onun esinlendireceği başka mücadelelerin birikimi olursa, işte o zaman konjonktür yeniden değişebilir. Ama burada da mekanik bir tekrarlanma beklentisine saplanmamak lazım. 2013’ten bu yana köprülerin altından sular aktı. Yukarıda en önemli dönüm noktalarından (Kobani serhildanı, 7 Haziran seçimi, 2015 konsepti, 1 Kasım seçimi) söz ettik. Ama belirleyici önem taşıyan bir noktadan henüz söz etmedik: 2015 Mayıs’ında fiili metal grevlerinde on binlerce işçi sarı sendikaya, sonra da patronlara meydan okudu. Bu, işçi sınıfı saflarında (Tekel Sakarya eylemi istisnası dışında) yıllardır, hatta on yıllardır sürmüş olan durgunluğa son verecek kalibrede bir olaydı. Nitekim bugün asgari ücret kıdem farkları ve kıdem tazminatının en önünde yer aldığı bir dizi talep, işçi sınıfı içinde neredeyse patlayıcı bir atmosfer yaratıyor. Kimi fabrikada (Renault) düzenli olarak eylem yapılıyor, kimi kentlerde (bugüne kadar en azından Gaziantep’te ve 6 Mart’ta Bursa’da) işçi bu talepler uğruna sokağa çıkıyor. Yeni dönemde yükselişler, halk isyanları ve daha ötesi, içinde en azından bileşenlerden biri olarak sanayi, maden ve tersane proletaryasını da barındıran bir karakter taşıyacaktır muhtemelen. Görev, bu işçileri örgütlenmeye teşvik etmek ve onlar arasında örgütlenmektir.
Sur ve Cizre’den Cerattepe’ye
Cerattepe muharebesinin orta yerinde Artvinlilerin polisin plastik mermisi ve gaz kapsülleri ile karşı karşıya kalmasının sonucu olarak aynen Gezi döneminde olduğu gibi hendekler kazması, yollara kayalar serpiştirerek Toma’ların girişini zorlaştırmaya girişmesi, kısacası barikatlar kurması, herkesin aklına tabii ki Sur’da, Cizre’de ve başka Kürt kentlerinde açılan hendekleri, kurulan barikatları getirdi. Cerattepe muharebesi, uzamasına ve sertleşmesine izin verilse, aynen Gezi ila başlayan halk isyanı sırasında olduğu gibi, Batı’nın mücadele eden toplum kesimlerinin Kürtlere daha büyük bir sempati duymasına, onlarla daha büyük bir empati geliştirmesine yol açabilirdi. Hükümetin manevrası başka şeylerin yanı sıra buna izin vermemek içindir.
Bir kez daha, Kürt halkının mücadeleciliği devletin başka toplum kesimlerine daha tavizkâr davranması ile sonuçlanmış oluyor!
Davutoğlu’nun manevrası
Cerattepe’nin bazı bakımlardan Gezi’ye benzemesi gibi, Davutoğlu’nun manevrası da AKP içinde aynen Gezi döneminde olduğu gibi, Tayyip Erdoğan’dan farklı bir doğrultuyu gündeme getirdi. Davutoğlu’nun Artvin heyetini kabul etmesi, hukuki süreç devam ederken çalışmaların durdurulacağını açıklaması, bütünüyle Gezi isyanı sırasında Tayyip Erdoğan Kuzey Afrika’da iken Abdullah Gül-Bülent Arınç ekibinin izlediği çizgiyi hatırlatıyor. Davutoğlu, aynı zamanda görüştüğü temsilcileri hukuk dışı eylemlere ve durumu “istismar” eden çevrelere karşı uyarmıştır. Bu da tıpı tıpına, Gül-Arınç ekibinin Gezi’de iyi çocuklar ile “yasadışı örgütler” arasında yaptığı ayrıma denk düşüyor.
Mehmet Cengiz’in Tayyip Erdoğan’ın en yakın çevresinde yer alan sermayedarlardan biri olduğu göz önüne alınınca, Davutoğlu’nun bu çıkışının Erdoğan blokunca ne ölçüde onaylandığı bir soru işaretidir. Zaman, cumhurbaşkanı kampı ile Davutoğlu arasındaki başka çelişkilerin yanına bunun da eklenip eklenmeyeceğini berraklaştıracak.
Kazanılan sadece bir muharebedir!
Artvin halkının çok uyanık olması gerekiyor. Bu iktidar bloku, sermayenin kârlı yatırımlarını, hele hele Mehmet Cengiz gibi Tayyip Erdoğan’ın yamacından ayrılmayan bir kapitalistin çıkarlarını öyle doğa moğa gibi önemsiz şeylere kolay kurban etmez! Bu mücadele yeniden başlayacaktır. Devlet kendini daha güçlü hissettiğinde, hareketin içinde çatlaklar doğruğunu fark ettiğinde, Kürt kentlerinde ve Suriye’de yaşadığı ciddi sorunlardan kurtulması mümkün olduğu takdirde, mutlaka yeniden bastırmaya başlayacaktır.
Bu yazının başından beri “Cerattepe muharebesi” diyorsak bundandır. Hükümetin attığı geri adım, Artvin halkının kazandığı başarı için devamlı “şimdilik” diyorsak bunun içindir. Cerattepe üzerine yaşanan mücadelenin ilk raundu, savaşın, harbin sadece ilk muharebesidir. Artvin halkı mücadele etmiş, cesaretinin gücüyle bu ilk muharebede üstünlük sağlamıştır. Ama savaş yeniden başlayacaktır. O güne hazırlanmak, aldanmamak, kanmamak, sermayenin doğanın ve insanın düşmanı olduğu gerçeğini bir an bile unutmamak hayati önem taşıyor.
Artvinlileri kutladık. Gelecekte de başarı diliyoruz. Emeğin ve özgürlüğün Türkiye’sinin tamamı Artvin halkının arkasındadır.