Fabrikadan Haberler

Geç kalınca bile bahaneyle işten çıkartıyorlar

Ben Bursa'da çalışan bir tekstil işçisiyim. Çalışma saatlerimiz çok fazla. İşe girip çıkanın haddi hesabı kalmadı. Geç kalınca bile bahaneyle işten çıkartıyorlar. Böylece az kişiyle daha fazla iş yapılıyor. Bir de herkes hükümetin asgari ücreti 1300 yapacağı Ocak ayını bekliyor. Fabrikadakiler asgari ücretin 1300 olacağından ümitliler. Ancak hükümet, sözünde durmayacak çünkü patronların hükümeti.

Bursa Işıksoy'dan bir tekstil işçisi

 

Patronların cenneti tersanelerde örgütlenme zamanı

Ben, çok büyük kısmı taşeron olarak çalışan Tuzla tersane işçilerinden biriyim. Burada yeni çalışmaya başlayanlara "cehenneme hoş geldiniz" diyoruz. Çünkü burası patronlar için cennetken biz işçiler için tam bir cehennem. İyi para veriliyor diye kendimizi kandırıp burada çalışıyoruz ancak bunun karşılığında hiçbir iş güvencemiz bulunmuyor. Ücretlerimiz ancak fazla mesai ile insanca bir koşula geliyor. Geliyor da, bu sefer de biz ağır çalışma şartlarında insanlıktan çıkıyoruz. Bu koşullarda sağlığımızdan oluyoruz. Görme ve işitme kaybı, sırt ağrısı yaşamayanımız yok. Evet burada eskisi kadar iş cinayeti yaşanmıyor olabilir. Ancak bu durum, iş güvenliği sağlandığı anlamına gelmiyor. Her gün birçok kişi iş kazası yaşıyor. Öğlen yemekleri o kadar kötü ki yarı aç kalkıyoruz masadan. Artık buna dur deme vakti geldi de geçiyor bile. Artık tersaneleri patronların değil işçilerin cenneti yapmalıyız. Örgütlenmeliyiz!

Tuzla'dan bir tersane işçisi

 

Örgütlenip hakkımızı arayalım

Merhaba arkadaşlar. Ben Türkiye’nin ilk ihracat firmaları içinde yer alan Çift Geyik Karaca’dan bir tekstil işçisiyim. Burada işçiler tanıdık vasıtasıyla işe alınır. O sebeple herhangi birimizde kendilerine göre bir sıkıntı görürlerse, sıkıntı gösteren kişiyle birlikte onu işe aldırmış olan da işten çıkartılır. Patronlar tarafından kurulan bu düzenden dolayı da burada çok fazla ispiyon ve torpil mevcut. Ancak buna rağmen geçmiş dönemde burada bir sendikalaşma deneyimi yaşandı.  Yaşanan bu süreç sonrasında patron sendikalaşan işçileri işten çıkardı. İşçiler de direnişe geçip, Karaca’yı mahkemeye verdi ve mahkeme tüm işçilerin işe iadesine karar verdi. Bu süreçten sonra bırakın Karaca’yı tüm civar fabrikaların iş koşullarında kısmi iyileştirmeler yapıldı. Ama tabii firma kârına kâr katmaya devam ediyor. Bizim, üretenlerin sayesinde! Bize gelince üç kuruş maaşı çok gören ve sürekli fazla mesai yazan Karaca’nın sahipleri olan Güneş ailesi, gazetelerden ve televizyonlardan takip ettiğimize göre ultra lüks bir hayat yaşıyor. Bu lükse kendilerini öyle bir kaptırmış olacaklar ki, biz işçileri unutup (!) fabrikayı Mart ayında İstanbul’dan Adapazarı’na taşımak istediklerine dair gazetelere röportaj vermişler! Ancak gelen tepkiler üzerine, herhalde işçilerin tepkisinden çekindiler ki fabrika yönetimi açıklama yapıp “fabrikayı taşımayacaklarını” söylemek zorunda kaldı. Sendika örneğinde de olduğu gibi buradan da gücümüzün birliğimizden geldiği ortaya çıktı. Artık Karaca için daha umutluyum!

İstanbul Çift Geyik Karaca’dan bir işçi

 

Fabrikalarda mücadele edelim patronlara pabuç bırakmayalım

On yılı geçkin zamandır İstanbul Bayrampaşa’nın tanınmış bir tekstil firmasında dokumacı olarak çalışıyorum. Bunca zaman çalıştığımı bilen herkes, koşullarımın iyi olduğunu sanıyor ancak yanılıyorlar. Öncelikle, maaşımızın yetersizliği sebebiyle fazla mesai yapıyorum. Malum, borçlar maaşın azlığını geçerli bir sebep olarak kabul etmiyor. Ancak fazla mesai yapınca da ailemin yüzünü göremiyorum. Bazen diğer sebepler bir yana sadece bu sebepten bile işten ayrılmak istiyorum ama sanki başka bir işte koşullar farklı mı? Mesela başka bir işyerinde fazla mesai yapmadan maaş yeterli oluyor mu? Sipariş yetişecek diye baskı yapılmıyor mu başka bir iş yerinde? Veya maaş üzerinden sigorta mı yatırılıyor? Yahut mola süresi var mı? Başka bir iş yerinde patronlar kendine gelince bol keseden harcayıp işçiye gelince batıyoruz edebiyatı yapmıyor mu? Ya da yine başka bir iş yerinde patron, "koşullar bunlar, işine gelmiyorsa çalışmazsın" demiyor mu? Bu soruların hepsinin cevabı: hayır! O halde yapmamız gereken tek şey var: ortak çıkarlarımız için bulunduğumuz atölyelerde, fabrikalarda birlikte mücadele edip, patronların tehditlerine pabuç bırakmamak!

İstanbul Bayrampaşa’dan bir işçi

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2015 tarihli 73. sayısında yayınlanmıştır.