Rosa Luxemburg Eğitim Kampı ateşi ikinci gününde de yanmaya devam ediyor
Devrimci İşçi Partisi’nin düzenlemiş olduğu eğitim kampı katılımcılarının katkıları sayesinde bir eğitim şölenine dönüşmüş durumda. Kampımızın ikinci gününde de gerek teorik politik konuların konuşulup, tartışıldığı ana oturumlar gerekse de atölyeler ve komisyonlar aksamadan devam ediyor.
İkinci günün ana oturumu olan “Rosa Luxemburg: Hayatı ve emperyalizm karşısındaki tavrı” konulu panel bir yoldaşımızın başkanlığında Armağan Tulunay ve Özgür Öztürk’ün sunumuyla yapıldı.
Sunumda ilk sözü alan Armağan yoldaşımız Rosa Luxemburg’un hayatından kesitler sunarak dinleyicilere Rosa’nın nasıl devrimci olduğunu, Almanya’ya geldikten sadece dört ay gibi kısa bir süre sonra Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin parti yayınının editörlüğü görevine gelişini anlattı. Rosa’nın Sosyalist Enternasyonal Başkanlık Kurulu’nda yer alan ilk kadın olduğunu vurguladı. Bozgunculuk tavrı karşılığında Alman savaş bakanının Rosa hakkındaki suçlamalarına karşın 1013 askerin Rosa’yı savunmak için seferber olduğunu, cezaevi süreçlerini ama en önemlisi kapitalizme ve emperyalizme karşı verdiği mücadeleyi anlattı. SPD’den ayrılış sürecini aktaran yoldaşımız Spartaküs Birliği’nin kuruluşunu ve birliğin SPD’nin gericiliğine karşı verdiği mücadeleye değindi. Rosa’nın ve Liebknecht’in sosyal demokrasinin ihaneti sonucu katledilişini anlattı.
İkinci konuşmacı olan Özgür Öztürk ise Rosa’nın devrimci Marksist teoriye katkılarından, emperyalizm teorisinden, emperyalizme ve militarizme karşı verdiği mücadeleden bahsetti. Rosa’nın emperyalizm teorisinin sorunlu olmasına rağmen pratikte emperyalizme ve militarizme karşı tutarlı bir karşı duruşu tüm hayatı boyunca ortaya koyduğundan bahsetti.
Sunumlar üzerine yoldaşlarımızın katkıları ve soru – cevap kısmı ile oturum sona erdi.
Kampımızın ikinci günü ana oturumun dışında tiyatro, müzik ve fotoğraf çekimi, haber yazımı, sosyal medya atölyelerinin çalışmalarıyla devam etti.
Akşamüzeri bir yoldaşımızın başkanlığında Selçuk Koçoğlu yoldaşımızın sunumuyla “Halk isyanı sonrası sol ve DİP” konulu bir panel daha gerçekleşti.
Halkın isyana kalktığı bir dönemde sosyalist hareketin geriye düştüğünü belirten yoldaşımız, isyanın bütününü kapsayan bir dönemde öne çıkmış sloganlardan biri olan “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sloganının sosyalist solun yaptığı yanlışlar sonucunda hayata geçemediğini ve her şeyin eskisi gibi devam ettiğini söyledi. İsyanın çıtasının en yükseğe çıktığı bir dönemde, Gezi parkının halk tarafından işgal edildiği bir anda sosyalist hareketin geri çekilme, parkı boşaltma taleplerinin yanlış olduğunu vurgulayan yoldaşımız Sırrı Süreyya Önder ve Levent Tüzel’den örnekler vererek isyanı bastırma girişimlerini dinleyicilere sundu. Yoldaşımız AKP iktidarının halka uyguladığı şiddetin, gücünden değil güçsüzlüğünden kaynaklandığını, isyanın devamında kurulan forumların merkezi bir yapıya kavuşması için çaba harcadığımızı, solun seçime endekslemeye çalıştığı isyanın sürmesi ve işçi sınıfıyla buluşması gerektiğini vurguladığımızdan bahsetti. İsyanı % 50 ile boğmaya çalışanlara karşı % 99 sloganını yükselttiğimizden bahsetti. İsyanın dalgasının dindiği günlerde cemaatin çıkışına bel bağlayan, sandığı adres gösteren sosyalist sola karşı verdiğimiz mücadeleden ve seçimlere karşı isyan cephesi kurma çabamızı aktardı. Sandığa bel bağlanan bir dönemde sınıf mücadelesinin keskinleştiğinden bahseden yoldaşımız partimizin halihazırda planlamış olduğu “Taşeron Yasaklansın” kampanyasının Soma katliamı dönemine denk geldiğinden bahsetti. Kampın üçüncü gününde cumhurbaşkanı seçimi ve sonrasında Türkiye gündemli bir panelin yapılacak olmasından dolayı son seçim dönemine kısaca değindi. Panel katılımcıların katkılarıyla sona erdi.
Kampın ikinci gününün gece etkinliği ise film gösterimi idi. Margarethe von Trotta’nın “Rosa Luxemburg” isimli filmi gösterildi, filmin ardından bir tartışma da yapıldı.