Antalya'da isyan tutsakları serbest bırakıldı!
Antalya’da Gezi direnişi ile başlayan halk isyanına katıldıkları eylemlerle ilgili 4 Ekim’den beri tutuklu olan DİP Antalya örgütü yöneticisi Mustafa Cihan Yılmaz ve SGD’li Murat Sezgin ve Ayşe Deniz Karacagil’in davası 6 Şubat günü Antalya Adliyesi’nde görüldü. Tutuklu 3 devrimci de serbest bırakıldı.
Duruşma öncesi, Antalya merkezinde ve mahallelerde 3 devrimci şahsında halk isyanının yargılanamayacağı temelinde çalışmalar yapıldı. Tüm Antalya halkının ve isyan güçlerinin, davada bir taraf olduğu, AKP’nin seçimle değil, ancak halk isyanı gibi devrimci yöntemlerle düşürülebileceği anlatıldı, davaya çağrı yapıldı.
Antalya Adliyesi’nde gün boyu eylem
6 Şubat duruşma sabahı, Cihan’ın, Murat’ın ve Ayşe Deniz’in yoldaşları, arkadaşları ve davayı takip etmek isteyenler Meltem Parkı’nda buluşarak adliyeye kadar sloganlar eşliğinde yürüdüler. Önde halk isyanı boyunca katledilen devrimcilerin resimlerinin olduğu pankart ve “Gezi tutsaklarına özgürlük” pankartı, arkasında da kurumlar kortej halinde yürüdüler. Yol boyunca “halkın isyanı yargılanamaz”, “Gezi tutsakları onurumuzdur”, “yaşasın devrim ve sosyalizm”, “Gezi direnişi yargılanamaz”, “İsyan, devrim, özgürlük” sloganları atıldı.
Erken saatte işlerine gitmekte olan emekçiler, yol kenarından yürüyüşü alkışlarla desteklediler. Yürüyüşte Devrimci İşçi Partisi de bayrakları ve tutsaklara özgürlük isteyen dövizleriyle yer aldı.
Saat 9:00’da başlayacağı duyurulan duruşmaya geçmeden önce Adliye’nin önünde bir basın açıklaması yapıldı. İbrahim Emin Ege, tarafından okunan basın açıklamasında halk isyana katılan, sokağa çıkan milyonların yargılandığını, bu davanın tamamen siyasi bir dava olduğu, bir tarafta sermayenin temsilcisi AKP, bir tarafta ise isyan eden bir halk olduğu ifade edildi. Basın açıklamasından sonra Antalya ESP temsilcisi Songül Şarklı bir konuşma yaptı. Şarklı konuşmasında, bu davada Gezi Parkının yargılandığını, baskıların, tutuklamaların devrimcileri yıldıramayacağını söyledi. Ardından sözü Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran aldı. Savran, büyük bir kriz içerisinde olan devletin, egemen sınıfların devrimciler ve halk isyanını yargılamaya çalıştığını söyledi. Bu davalar, yolsuzlukları örtme davalarıdır diyen Savran, milyonların eyleminin halk isyanının yargılanamayacağını söyledi.
Antalya Adliyesi bahçesinde bekleyen devrimciler, halaylar ve marşlarla coşkulu bir şekilde duruşmayı takip ettiler. Saat 10.00 civarında başlayan duruşma gece geç saatlere kadar sürdü. Saat 13.50'de mahkemeye ara verilmesiyle duruşmayı izleyenler de adliye bahçesine geldiler. Direnişçiler, el emeğiyle adliye bahçesine devrim sofrasını kurdular.
Tutsaklar duruşma salonuna sloganlarla girdiler
Tutsaklar, salona “Gezi direnişi yargılanamaz” sloganıyla giriş yaptılar. Tutsakların iradesi, tüm salon tarafından sahiplenildi ve salon ayağa kalkarak sloganlara eşlik etti. Bunun üzerine mahkeme başkanı salonunun boşaltılmasını istedi. Kitlenin kararlı duruşu üzerine salon boşaltılamadı.
Halk isyanı yargılanamadı
Kimlik tespiti ve iddianamenin okunmasının ardından savunmalara geçildi.
Mustafa Cihan Yılmaz yoldaşımız, mahkemenin sanık sandalyesini sosyalizmin kürsüsüne dönüştürdü.
Eylemlerini kararlılıkla savunan Cihan şunları söyledi: “Hakları gasp edilen halk kitlelerinin böyle fiili ve meşru mücadele ve eylemlerle bu hakları savunması bütün tarih boyunca ve bütün ülkelerde hakların kazanılmasının en önemli yolu olmuştur. Şayet kitleler hakları için mücadele etmek yerine evlerine kapansalar ve bu hakların başkaları tarafından kendilerine bahşedilmesini bekleselerdi, bugün ne temel özgürlükler, ne de demokrasinin en basit kuralları dünyanın herhangi bir yerinde var olabilirdi. Grev hakkı grev yaparak, örgütlenme hakkı örgütlenerek, gösteri ve toplu yürüyüş hakkı gösteri yapılarak elde edilmiştir.”
Gezi direnişi ile başlayan halk isyanını sınıfsal bir zeminde ele alan Cihan yoldaşımız, “Hükümetlerin sadece seçim sandıklarında düşürülebileceği, bunun dışındaki yöntemlerin darbe olarak adlandırılması gerektiği bütünüyle efsanedir. Büyük halk hareketleri, skandallar, büyük politik başarısızlıklar ya da askeri yenilgiler ve benzeri birçok başka neden de hükümetlerin düşmesine yol açabilir. Bunlara hiçbir biçimde hukuk dışı ya da demokrasi dışı denemez” diyerek sadece AKP'nin Gezi direnişi ile başlayan halk isyanına yönelik kara propagandasını boşa çıkartmadı; aynı zamanda AKP’nin ve temsilcisi olduğu kapitalist sistemin toplumu içine sürüklediği ekonomik kriz karşısında büyük bir patlama potansiyeli taşıyan işçi sınıfına da devrimci bir yol gösterdi.
Cihan yoldaş Devrimci İşçi Partisi’nin siyasi çizgisini kararlılık ve tutarlılıkla mahkeme salonlarına taşıdı:“Benim partimin adı Devrimci İşçi Partisi’dir. Biz işçi sınıfının haklarını, kazanımlarını, mevzilerini her şeyden çok önemseriz. AKP hükümeti herşeyden önce tüm politikalarıyla sınıfımıza taarruz ettiği için onu karşımızda görüyoruz! Protesto etmek, karşı propaganda yapmak, eylemlerimizle sarsmak ve sonunda bu hükümeti devirmek istiyoruz!”
SGDF üyesi Murat Sezgin, “devrimci olmaktan gurur duyuyorum, İsmail, Ethem, Mehmet, Abdullah'ın acılarını içimde taşıyorum. Berkin'i bekliyorum” dedi. Kamu malına zarar verdikleri iddiasıyla kendilerinden istenen 750 bin liralık tazminata karşı “bir emekçi çocuğu olarak benden bu para çıkmaz” diyen Sezgin, içinden milyonlar çıkan ayakkabı kutularını hatırlatarak rüşvet ve yolsuzluk bataklığı içindeki hükümeti teşhir etti.
Ayşe Deniz Karacagil ise savunmasında "Sosyalist kadın kimliğimle sokağa çıktım. Oluşturmak istedikleri kalıplara sığmayacağımızı, bedenlerimizin bize ait olduğunu söyledik. Kapitalizmin ve faşizmin her türlü talanı ve saldırısına karşı direnmeyi ve göze almayı tercih ettik" dedi.
Müşteki sıfatıyla duruşmada yer alan polisler ve avukatların savunmasından sonra, mahkeme 3 devrimci hakkında tahliye kararı verdi. Ardından sabahtan beri Adliye'de bulunan kitle, otobüslerle Antalya L Tipi ve Alanya L Tipi cezaevlerine tutsakları karşılamaya gitti.