Zaferi hazırlamak
Bir iş cinayetinin acısı sona ermeden öteki başlıyor. İstanbul Esenyurt’ta uyduruk çadırlarında uyurken kömürleşen işçilerin kavurduğu yüreğimiz, Tuzla’da bir tersanede kaynak yaparken cayır cayır yanan iki işçiyle bir kez daha dağlanıyor, aynı gün Erzurum’daki gölette buzlu sularda boğulan beş işçiyle birlikte üşüyor. Kapitalizm insan emeğinden, bedeninden, beyninden, hayatından son damlasına kadar kâr sızdırabilmek için işçi sınıfına savaş açmış. Birçok iş cinayeti gizlendiği halde, elli yılda elli bin işçinin öldüğü, devletin istatistiklerinde yazıyor!
Kapitalizmin işçi sınıfına ve emekçilere karşı açtığı savaş Türkiye’ye özgü değil. Dünyanın her yerinde böyle bu. Gözü kârdan başka hiçbir şey görmeyen bu sistem, son beş yıldır dünya çapında tarihin gördüğü en büyük ekonomik kriz içinde debeleniyor. Bu ekonomik kriz henüz Türkiye’de etkisini hissettirmese de işçilerin kitlesel biçimde işten çıkartılacağı günler uzak değil. Gözünüzü komşumuz Yunanistan’a, oradan İtalya’ya ve İspanya’ya çevirin, yakın geleceğimizi orada göreceksiniz. Bizden çok daha zengin olan o ülkelerde işçiler, emekçiler ve gençler, onlarca yıldır elde ettikleri her şeyin ellerinden kopartılıp alındığını görüyorlar.
Ama bu zulmün karşısında her yerde kitleler isyan etmeye başladılar bile. Akdeniz’in güney kıyısında Arap ülkelerinde, Tunus’ta, Mısır’da başlayan devrimler süreci, şimdi etkisini Akdeniz’in kuzey kıyısındaki AB üyesi ülkelerde gösteriyor. Yunan halkı neredeyse her ay genel greve gidiyor, parlamentoyu kuşatıyor, hakları ve geleceği için savaşıyor. Bu ay hem Portekiz’de, hem İspanya’da çok güçlü genel grevler yaşandı. Mücadele ruhu Wall Street işgali hareketiyle birlikte kapitalizmin hâlâ kalbi olan Amerika’ya bile sıçradı.
Komşularımız çoktan ayağa kalktı. Sıra bizde. İlk işaretler şimdiden görülmeye başladı. İzmir’de Savranoğlu, Billur Tuz, Hugo Boss, İstanbul’da Hey Tekstil, Mersin’de liman işçisi, Düzce’de Standard Profil kahramanca direniyor, haklarını almadan geri adım atmıyor. Bursa metal işçisi binleriyle sarı sendikayı terk ederek işçi hareketinde bir deprem yarattı. Enerji ve turizm işçisi yeniden örgütleniyor. Kargo işçileri örgütlenme hakkını söke söke elde etti. Bunlar sadece ilk kıpırtılar. Yarın kriz Türkiye’ye geldiğinde mücadele her yere yayılacak.
Arap dünyasından Yunanistan’a ve İspanya’ya yaşanan mücadelelerin dersini çıkaralım. İşçi sınıfının kahramanca mücadele etmesi yetmiyor. Sendikalaşması yetmiyor. Düzen partileriyle cephe cepheye gelerek boğuşacak, işçi sınıfını iktidara yükseltmenin yolunu döşeyecek bir siyasi partiye ihtiyaç var. Devrimin zaferini hazırlamak her şeyden önce böyle bir partiyi inşa etmek demek. Bu yolda yürüyen Devrimci İşçi Partisi’ne omuz verelim. 1 Mayıs’ta meydanlarda hep birlikte haykıralım: “Devrimi göreceğiz, zaferini hazırlayalım!”