Légion de déshonneur ya da Yaşar Kemal bunu hak etmiyor!

Yaşar Kemal Türkiye halklarının onurudur. Dünyanın en büyük romancılarından biridir. Bir tek İnce Memet bile bunu söylemeye yeter: bu roman yoksul halkın düzenle karşı karşıya gelişinin bütün dillerde yazılmış en güzel öykülerinden biridir. Kürt’tür, Kürtlüğünü hiç gizlememiştir, ama ustalığını Türkçe romanları aracılığıyla sergilemiştir. Buna karşılık, Kürt halkının ezilmesi karşısında dilini tutmamıştır. Bu yüzden ileri yaşında mahkemelere çıkarılmış,cezalara çarptırılmıştır. Yaşar Kemal onurumuzdur. Ama emperyalist Fransız devletinin Légion d’Honneur nişanını kabul ederek kendi kendine büyük bir haksızlık yapmıştır.

BirGün gazetesi başlık atıyor: “Edebiyatın yürekli ismine BÜYÜK ÖDÜL”. Son iki kelime gazetenin manşetinde büyük harfle dizilmiş. Emperyalist Fransız devletinin verdiği ödül nasıl “büyük” oluyorsa! Evrensel gazetesi “Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Ekselansları Sayın Laurent Bili’nin de hazır bulunduğu bir tören”de Yaşar Kemal’e verilen ödülü şöyle tanıtıyor:

 

“1802 yılında ihdas edilen Légion d’Honneur, Fransa’nın en üst düzey ve en seçkin nişanıdır. Bu nişan, layık görülenlerin olağanüstü çalışmalarını ödüllendirir. 1983 yılında bu nişanın ‘Commandeur’ mertebesiyle taltif edilen Yaşar Kemal, ‘Grand Officier’ mertebesiyle şereflendirilen son derece ender sayıda şahsiyetten biridir.”

“Son derece ender sayıda şahsiyetten biri...” Ne kadar heyecan duymuş Evrensel!

Özgür Gündem de pek sevinmiş: “Fransa’nın en üst düzey ve en seçkin nişanı olan Legion d’Honneur yazar Yaşar Kemal’e verildi” diyor.

Türk ve Kürt solları emperyalist Fransız devletinin Légion d’Honneur nişanına böyle baktığına göre, Yaşar Kemal’in ödülü almasını da anlayışla mı karşılamak gerekir acaba? Katiyen!

Aslında solun bu tutumu inanılmaz bir şey. Örneğin BirGün daha önce bu nişana layık görülmüş olan Türkiyeli insanların bir kısmını sayıyor: Atatürk, İnan Kıraç, Murat Karayalçın, İhsan Doğramacı, Güler Sabancı. Bu isimler bile uykusundan uyandırmamış Türkiye solunun yayın organlarını!

Biz onlara son yıllarda başka ülkelerden layık görülen bazı isimleri hatırlatalım öyleyse. Mesela Afganistan ve Irak savaşları sürerken ABD’nin genelkurmay başkanlığını yapmış olan Mike Mullen. Mesela ABD’nin hem Irak’ta, hem de Afganistan’da işgal güçlerinin komutanı olarak görev yapmış olan, üstüne üstlük şimdi de CIA Başkanı olan David Petraeus. Mesela neoliberal bir yobaz olarak ABD Merkez Bankası Federal Reserve’ün başında onyıllarca oturup bugünkü depresyonu hazırlamış ve sonra kendi ideolojisinden kuşkuya düşmüş olan Alan Greenspan. Mesela 2008-2009 Gazze savaşı sırasında İsrail Cumhurbaşkanı olan ve bu görevini halen sürdürmekte olan Şimon Peres. Mesela pek demokrat Rusya başbakanı Validimir Putin. Mesela Toyota imparatorluğunun başındaki dünyanın en büyük kapitalistlerinden Şoiçiro Toyoda. Daha fazlasına gerek var mı?

Haydi bundan da rahatsız olmadılar, bari Yaşar Kemal’e verilen nişanların adına baksalardı. 1983 yılında (Fransa bütün AB ülkeleri gibi 12 Eylül rejimini desteklerken) aldığı nişanın adı “Commandeur”, yani “Komutan”. Şimdi aldığının adı ise “Grand Officier”, yani “Büyük Subay”. Emperyalist Fransa’nın insana verdiği bu askeri ünvanlar ne kadar onur olabilir? Fransa, Irak savaşı dışında, ABD emperyalizminin bütün dünya halklarının nefret ettiği son yirmi yıldaki saldırılarının tamamında askeri olarak vardı: 1991 Körfez savaşı, 1999 Kosova savaşı, 2001 Afganistan savaşı... 2011’de Libya’ya saldırının başını çeken ise ABD değil Fransa idi. Aynen şimdi Suriye konusundaki en büyük kışkırtıcı olduğu gibi! Vietnam, Cezayir gibi daha eski katliamlarının sözünü etmeyelim. Bu Fransız devleti 1994 Ruanda soykırımından sorumludur. 2004’te, soykırımın 10. yıldönümü vesilesiyle, bunu İşçi Mücadelesi dergisinde bütün kanıtlarıyla ortaya koymuş bulunuyoruz.

Kim vermiş bu ödülü Yaşar Kemal’e? “Légion d’Honneur Büyük Şansölyesi Orgeneral Jean-Louis Georgelin”. Sol gazetecilerimiz hiç mi merak etmediler bu orgeneralin ne iş yaptığını? Hazret geçen yıla kadar emperyalist Fransız devletinin genelkurmay başkanı! Yaşar Kemal’in bu adamın elinden ödül alması nasıl büyük onur oluyor?

Peki kimin adına vermiş Orgeneral (E) Georgelin bu ödülü Yaşar Kemal’e? Légion d’Honneur’ün “Grand Maître”i, yani “Büyük Üstadı” Nicolas Sarkozy adına. Bu Sarkozy İçişleri Bakanı iken 2005’te Paris’in banliyölerinde ayaklanan Arap ve siyahi gençlere “süprüntü” demiş, onların çaresine “böcek ilacı”yla bakılması gerektiğini ileri sürmüş bir politikacı. 2007’de cumhurbaşkanı olduktan sonra yapmadığı gericilik yok. Genç işçilerden emeklilere kadar bütün emekçilere saldırdı (pek başaramadı da!). Fransa’yı yeniden aktif bir sömürgeci güç haline getirmek için çaba gösteriyor. Şimdi Almanya başbakanı Angela Merkel ile birlikte, başta Yunanistan olmak üzere Avrupa’nın ekonomik bakımdan zor durumda bulunan ülkelerinin işçi ve emekçi sınıflarına ağır saldırı programlarını yönetiyor. Bu Sarkozy’nin vermeye karar verdiği ödül mü Yaşar Kemal için onur oluyor? Sarkozy’nin tam Ermeni tasarısıyla Türkiye’yi ayağa kaldırırken bir halkla ilişkiler ayak oyunu yaptığı açık değil mi?

Ne için verilirmiş Légion d’Honneur ödülü? “Fransa’ya veya onun desteklediği amaçlara hizmet” dolayısıyla. Yaşar Kemal’in erdemleri arasında böyle bir şey var mı?

Peki törene “Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Ekselansları Sayın Laurent Bili” dışında kimler katılmış? Basından öğrendiğimiz isimlerin bazılarını sayalım: Mehmet Ali Birand, Mehmet Barlas, Ertuğrul Özkök, Hüsnü Özyeğin. Bu son ismi bilmeyenler olabilir. Türkiye finans kapitalinin nadide temsilcilerinden olmakla kalmıyor kendileri. Bazı hesaplamalara göre, Türkiye’nin en zengin, dünyanın ise 221. en zengin insanı. Yaşar Kemal için ne dostlar ama!

Bunlardan biri, Ertuğrul Özkök, törenden iki gün sonra Hürriyet’teki köşesinde tören sırasında kullandığı yanlış bir cümle dolayısıyla Yaşar Kemal’den azar işittiğini yazıyor. Sonra da Yaşar Kemal’e ilanı aşk ediyor. Hitabı “Yaşar Abi”.

Ben Yaşar Kemal’i maalesef çok geç, ancak son yıllarda tanıdım. Onun için sözlü ve yazılı çeviri yapma şerefini tattım. Ama onu tanıyan herkes gibi benim de hemen kanım ısındı ona. Büyük edebiyatçılığının dışında, Çukurova’nın, Adana’nın tipik gönülçelenlerindendi. Saygıdan ve sevgiden ona daha baştan itibaren, hayatımda pek az kişi için kullanmış olduğum bir hitap şekliyle hitap ettim. “Yaşar Abi” dedim. Şimdi bakıyorum, Ertuğrul Özkök de öyle diyor. Yaşar Kemal’e sesleniyorum. Bizim, yani sosyalistlerin, Kürtlerin, enternasyonalistlerin abisi olacak işler yap ki Ertuğrul Özkök sana “Yaşar Abi” diyemesin.

Fransa’nın onurlu insanları çoktur. Bunların en önemlilerinden biri, Jean-Paul Sartre, düzenle hiçbir zaman uzlaşmadığı için kendisine verilen Nobel Ödülü’nü elinin tersiyle itmiştir. Yaşar Kemal’in de emperyalist Fransa devletinin bu ödülünü aynı şekilde reddetmesi gerekirdi. Hiçbir ikircikliliğe yer bırakmamak için de “Ermenilere 1915’te uygulanan mezalimi şiddetle kınıyorum, ama sizin ödülünüzü istemiyorum” demeliydi.

Yaşar Kemal, bunu hâlâ yapabilir.

Sola gelince. Yaşamış olduğu tahribatın derecesini görmek için artık aynaya bakmasının zamanı gelmedi mi?

Not: Légion d’Honneur, Onur Ordusu gibi bir anlam taşıyor. “Déshonneur” ise “onursuzluk” demek.