Vetonun gerçek yüzü

Erdoğan termik santral yasasını veto etti

Erdoğan’ın genel başkanı olduğu AKP’nin meclise sunduğu ve MHP’nin de oylarıyla meclisten geçen termik santrallere 2,5 yıl daha filtresiz çalışma izni veren yasa yine Erdoğan tarafından veto edildi. Erdoğan’ın veto kararının ardından oyları ile yasayı meclisten geçiren AKP ve MHP’lilerin Erdoğan’a teşekkür açıklamaları yapmaları garipliği ve gülünçlüğü iyice arttırdı. Ancak bu gülünçlüğe odaklananlar işin gerçek yüzünü kaçırdılar. Mesela CHP, Erdoğan’ın veto kararından memnun olduklarını söyleyerek AKP ve MHP’li vekilleri “demokrasi Alzheimer”i olmakla, siyasi şizofren olmakla eleştirdi, onlarla dalga geçti. Ama Erdoğan’ın vetosunun şirketleri kurtarma operasyonunun bir kılıfı olduğunu görmediler. Neden bu termik santralleri yeniden kamulaştırılmak yerine mülkiyetini şirketlerde bırakıp, filtre maliyetini devletin üstlendiğini sormadılar. Burjuva çevreciliği yani sermayenin çıkarları ile çevre sorunları arasındaki bağı gizleyen yalancı çevrecilik bir kez daha milyonları kandırmanın bir aracı oldu.

Erdoğan? Sermayeye karşı? Hadi ordan!      

Erdoğan, yasayı veto ederken “Biz bunları böyle çalıştıramayız. Siz çok para kazanacaksınız diye biz halkımızın zehirlenmesine müsaade etmeyiz. Bir tarafta halkım diğer tarafta sermaye var. Kimse kusura bakmasın” dedi. Yani genel başkanı olduğu AKP’nin, Cumhur İttifakı MHP ile birlikte halka karşı sermayeyi kollayan bir yasayı meclisten geçirdiğini itiraf etmiş oldu. Peki gerçekten Erdoğan, sermayeye karşı halkı mı seçti? Mesela EYT’lilerle sermayenin çıkarları karşı karşıya geldiğinde “seçim de kaybetsem hayır” diyecek, Amerikan tekellerini sarayda toplayıp açık çek verecek, işçilerin neredeyse tüm grevlerini yasaklayacak, sonra sermayedarlara dönüp bunu sizin önünüzü açmak için yapıyorum diyecek, asgari ücreti açlık sınırında tutacak kadar gözü kara bir sermaye iktidarı bir anda halk dostu mu oldu?

Tabii ki hayır! AKP’nin MHP ile birlikte geçirdiği yasa ile Erdoğan’ın bu yasayı veto etmesi birbiriyle çelişmiyor. Meclisten geçen yasa termik santrallere 2,5 yıl daha filtresiz üretim yapma süresi tanıyordu. Erdoğan yasayı veto etmeden önce kamuoyu baskısına cevaben Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum şöyle demişti: “Bunu bakan arkadaşlarımızla istişare ettik. Sayın Cumhurbaşkanımız da aynı görüştedir. Altı ay içerisinde atılmayan adımları biz bakanlıklar olarak resen atıp o tedbiri gerekirse biz kendimiz alıp çevreyi, doğayı koruyacak adımı kararlı bir şekilde atacağız.” AKP iktidarının atmayı planladığı “resen adım” termik santrallerinin özelleştirilerek peşkeş çekildiği şirketleri hem filtre maliyetinden hem de gecikme halinde yasaya göre 20 kat fazla uygulanacak cezadan kurtarıyor.

AKP sermaye kol kola: Çevre katliamı ve hortumculuk bir arada

Murat Kurum, filtreleri devlet bütçesinden karşılamayacağız diyor ama kendi sözleriyle kendisini yalanlıyor. Murat Kurum’un ifadesi şöyle: “İşi gerekirse resen yapar ilgili yükleniciden de bedelini alırız diyoruz.” Resen yapmak demek şirketin yerine, onun iradesi dışında yapmak demek. Yani şirket zaten o parayı ödeyecek olsa kendisi yapar. Yani devlet şirket yerine filtreyi takıp bedelini sonradan alacak. Peki ne zaman? Hangi vadeyle? Madem şirketler yasayı çiğniyor neden 20 kat ceza uygulanmıyor da şirkete vadesi belirsiz fiilen sıfır faizli kredi açılıyor?

Özelleştirilen termik santrallerde 2016’dan 2019 yılına kadar devlet dövize endeksli alım garantileri kapsamında bu şirketlere sırasıyla Çelikler Holding’e 727 milyon TL, Limak Holding’e 689 milyon TL, Konya Şeker’e 630 milyon TL, Bereket Holding’e 573 milyon TL, Sabancı’ya 287 milyon TL, Kolin’e 270 milyon TL, Ciner’e 246 milyon TL, Aksa’ya 176 milyon TL, Odaş’a 103 milyon TL, Polat’a 18 Milyon TL, toplamda 3 Milyar 700 milyon TL ödeme yapmış! Bu paraların üstüne bir de takmadıkları filtrelerin cezasını ve takılacak filtrelerin maliyetini ekleyin! Bu şirketler devlete ait termik santralleri almış, sonra da sadece çevreyi katletmekle kalmayıp, devlet bütçesine hortumlarını bağlamıştır. Erdoğan’ın vetosu bu durumu değiştirmediği gibi sanki “kamuoyu baskısıyla geri adım atılmış” havasıyla devlet bütçesinin hortumlanmasının üstünü örtüyor.      

Kamulaştırmayan ortaktır!

Tüm bu santraller derhal bedelsiz ve işçi denetiminde kamulaştırılmalıdır. Tüm bu şirketlerden yasanın öngördüğü 20 kat ceza tahsil edilmeli, ödenmediği takdirde söz konusu holdinglere ait mal varlıkları da kamulaştırılmalıdır. Bunu yapmayan çevre katliamına da, kamu kaynaklarının yağmalanmasına da ortaktır.