Tekâlif-i Milliye’nin beşinci maddesi yeter de artar bile! Hodri meydan!

Tekâlif-i Milliye’nin beşinci maddesi yeter de artar bile! Hodri meydan!

Erdoğan ulusa sesleniş konuşmasında Milli Mücadele döneminde Sakarya Savaşı öncesinde ordunun tahkim edilmesi için ilân edilen “Tekâlif-i Milliye” yani milli yükümlülük kararlarını örnek gösterdi. İçinde bulunduğumuz salgını bir savaşa benzeten ve böyle dönemlerde olağanüstü tedbirler alınmasının ve milli bir seferberlik halinin gerekliliğine işaret eden ifadelerdi bunlar. Erdoğan’ın bu çıkışı tepki çekti. Özellikle bu açıklamalardan dolayı sermayenin tedirgin olduğu görüldü.

Ek yükümlülükler halka, teşvikler sermayeye

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay gazeteci Muharrem Sarıkaya’ya verdiği demeçte “böyle bir çalışmamız kesinlikle söz konusu değil” diyerek sermayenin yüreğine su serpti. Fuat Oktay açıklamasında şöyle diyor: “Sanki 5 Ağustos 1921’de olduğu gibi vatandaştan ek vergi, gelir toplanacakmış, mallarının bir kısmına el konulacakmış gibi hava estirildi...Şunu baştan belirteyim ki böyle bir çalışma hükümette kesinlikle yok... Hatta düşüncesi dahi söz konusu değil.” Gerçekten öyle mi?

Millet ve vatandaşlar sınıflara ayrılmıştır. İktidar sermayeye ek vergi ve yükümlülük getirmemiştir ve ilk iş olarak patronlara 100 milyar liralık teşvik ve destek paketi açıklamıştır. Ama aynı iktidar sürecin tüm yükünü işçi ve emekçilere yığmıştır. İşten çıkarmalarla milyonlarca insan ekmeğinden olmuştur. Kısa çalışma ödeneği alanlar gelirlerinin yüzde 40’ını bırakmıştır. Son olarak işten çıkartmanın yasaklanması yalanı altında zorunlu ücretsiz izin yasasıyla işçilerin ücretleri 1.117 liraya kadar düşürülüyor. Salgın sürecindeyiz, milli bir seferberlikten bahsediliyor ama milletin parası ve gücü çok olan sermaye sınıfı azınlığına ek hiçbir yükümlülük getirilmiyor, buna karşılık milletin işçi ve emekçi çoğunluğundan sürekli kesinti yapılarak sermayeye kaynak aktarılıyor.

Patronlar bağış yaparken bile kâr ediyor

Cumhurbaşkanının başlattığı bağış kampanyası bile öyle. Patronlar yaptıkları bağışları hem vergiden düşüyorlar hem de reklam yapıyorlar. Asgari ücretli SMS ile bağış gönderiyor ama hâlâ asgari ücret bile vergiden muaf tutulmadı. Milyonlar yüzde 15 gelir vergisini maaşını eline almadan ödüyor ve Ağustos ayında bir üst vergi dilimine geçecekler!

Salgın var. Hastanelerde sağlık emekçileri koruyucu ekipman eksiği yüzünden hastalık kapıyor. Hasta sayısı her geçen gün artıyor. Solunum cihazı lazım. Özel hastaneler atıl kapasiteyle çalışıyor. Hâlâ kâr peşindeler. Sanayi sermayesi kâr ettirmeyecek ya da reklamını yapamayacağı hiçbir iş için kılını kıpırdatmıyor. Koruyucu ekipman, solunum cihazı, yoğun bakım malzemeleri üretebilecek fabrikalar hayat kurtaracak malzemeleri değil kâr getiren malları üretmeye devam ediyor.  

Kurumlar vergisi arttırılsın! Derhal servet vergisi!

İşçi sınıfı ve emekçi halk varını yoğunu ortaya koyuyor zaten. Nihayet salgın döneminde evde kalamayarak çalışarak üreterek canlarını da ortaya koymuş durumdalar. İşçi ve emekçilerin üzerinden vergi yükünü kaldırmanın, şirketlerin ödediği kurumlar vergisini arttırmanın ve milletin sırtından zenginliğine zenginlik katan sermaye sınıfına servet vergisi getirmenin tam zamanıdır!

Hodri meydan!

Tekâlif-i Milliye’yi ortaya attınız, yok öyle hemen çark etmek! 10 maddeye gerek yok, tek bir madde yeterli! Tekâlif-i Milliye’nin 5. maddesi ne diyor: “Memleketteki tüm demirciler, dökümcüler, marangozlar, sanayi imalathaneleri, ordunun ihtiyaçları için çalışacaktır.” Bugünün demircileri, sanayi imalathaneleri otomotiv, beyaz eşya şirketleri, tekstil fabrikalarıdır ve hepsi bankalarla iç içe geçmiştir … Bugün tam da salgına karşı mücadele için, halkın ayakta tutulması için MESS üyelerinin, tekstil patronlarının, perakende tekellerinin tesislerinin, bankaların kamulaştırılması ve merkezi planlamaya dahil edilmesi lazım. Bugünün savaşının cepheleri olan hastanelerin, ateş hattındaki sağlık emekçilerinin ihtiyaçları için çalışması lazım. Rica etmeden, yalvarmadan, teşvikle, reklamla kaşıkla verip kepçeyle almalarına göz yummadan! Hodri meydan!