Taşeronda gasp planı!

Kamuda sayısı 817 bini bulduğu söylenen taşeron işçileri, hükümetin açıklamaları sonucunda ciddi bir kadro beklentisi içine girdi. Ancak meselenin boyutu çok farklı. AKP iktidarı yeni güvencesiz bir sözleşmeli pozisyon icat ederek, taşeron işçisinin yıllar içinde mücadele ile elde ettiği kadro hakkını gasp etmenin peşinde.

Kadro vaadinin altındaki gizli gerçek

AKP’nin taşerona kadro vaadinin altında işçinin emekçinin durumunu iyileştirme düşüncesi yatmıyor. Tam tersine bir durum var. Taşeron işçileri yıllar içinde verilen mücadelelerle kadro hakkını elde etmiş, bu hak çok sayıda mahkeme kararıyla tescil edilmiş durumda. 2011’de mahkeme, karayollarında 6 bin 500 taşeron işçisinin kadroya geçirilmesine karar verdi. Bu işçilerin muvazaalı (hileli) çalıştırıldıkları gerekçesi ile yani kadrolu işçilerin işini taşeron altında yaptıkları için kadrolu işçi statüsüne geçirilmelerinin yanında, kadrolu işçiyle aralarındaki ücret farkının da geçmişe dönük ödenmesine karar verildi. Bu karar 2013 yılında Yargıtay tarafından onandı. Sadece bu davada devlete çıkan tazminat yükü 1,5 milyar lira. Aynı yoldan hakkını arayan tüm taşeron işçileri için mahkemeler benzer kararlar vermeye devam ediyor. Hastaneler başta olmak üzere görev tanımı dışında her türlü iş yaptırılan taşeron işçileri mahkemeleri kazandıkça devletin tazminat yükü de arttıkça artıyor. AKP iktidarı bu yükten kurtulmak için, sürdürülemez hale gelen taşeron sisteminde değişikliğe gitme mecburiyetinde kalmaktadır.

Daimi kadro ve ücret farkı hakkı gasp ediliyor

Ancak değişiklik yine işçinin menfaatine değil. Bu durumda olması gereken tabii ki devletin, taşeron şirketlerin kamu idarecileriyle el ele, emekçilerin alınterinden çaldıklarını tazmin etmesi ve işçileri hileli şekilde çalıştırmaktan vazgeçerek kadroya geçirmesidir. Ancak AKP iktidarı, işçiye hakkını vermek yerine, mahkeme kararlarıyla devlete yüklenen bu yükümlülüklerden kurtulmak için özel sözleşmeli personel statüsü icat etmektedir. Böylece aklınca tazminat yükünden kurtulacaktır. Ayrıca işçinin daimi işçi kadrosu hakkı varken bunun yerine 3 yıllık sözleşmeli, güvencesiz bir kadroyu sanki iyileştirme gibi yutturmaya çalışmaktadır.

Tüm devlet taşeronlaştırılıyor

Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın daha önce hükümetin planını açıklarken ağzından kaçırdığı ifadeler neyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Naci Ağbal NTV’de çıktığı bir programda “hükümet olarak asıl işlerde çalışanları kamuya alacağız dedik şimdi buna yardımcı işleri de katarak genişletiyoruz” diyor. Asıl işte çalışanın zaten kadrolu işçi olması lazım. Bu mahkeme kararlarının bir gereği. Oysa Naci Ağbal sözleriyle asıl işi yapan işçilerin kadro hakkını vermeyeceklerini, onun yerine yardımcı işi yapanlarla özel sözleşmeli statüde birleştireceklerini söylüyor. Bunun anlamı açıktır. AKP’nin planında asıl ve yardımcı işleri yapan tüm kamu işçileri 3 yıllık geçici sözleşmeli devlet taşeronu sistemine geçirilecektir.

Yapılacak yeni düzenlemenin 657 sayılı devlet memurları kanununa 4E maddesi eklenerek gerçekleştirilmesi öngörülüyor. Bu da “süreklilik” ilkesine sahip olan kamu hizmetlerinin geçici sözleşmelerle verilmesinin yolunu açıyor. Bu, zaman içinde sadece kamu işçilerinin değil devlet memurlarının işlerinin de taşeron mantığıyla görülmeye başlaması demek. Özelde ve kamuda 378 bin olan toplam taşeron işçi sayısı nasıl yıllar içinde hızla 2,5 milyonu aştıysa yeni sözleşmeli personel statüsü de kanser gibi tüm kamuyu saracaktır. Taşeronu kaldırma adı altında tüm devletin taşeronlaştırılması söz konusudur.

Tüm emekçiler gasp planına karşı birleşmeli!

Gördüğümüz gibi taşeron işçisinin kadro hakkı ister memur ister işçi olsun tüm emekçileri ilgilendiriyor. Ya tüm işçi ve emekçilere güvenceli kadro ya da herkesin güvencesizleştirilmesi… Başka seçenek yok. Bu yüzden taşeron işçisinin mücadelesini topyekûn sahiplenmeli ve taşeronu bir daha geri gelmemek üzere çalışma hayatından atmalı, taşeron sömürüsünün her türlü biçiminin yasaklanmasını sağlamalıyız!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2017 tarihli 99. sayısında yayınlanmıştır.