Mesele eğitim değil, sizin kârlarınız!
Türkiye Özel Okullar Derneği Başkanı Nurullah Dal, dün yaptığı bir açıklamada, tüm özel okulların standartlara uygun olduğunu dolayısıyla okulların açılması gerektiğini belirterek bu konuyu tartışmaya açanların ise “sendika ağzı” ile hareket eden, işe gitmeden maaşlarını alan öğretmenler olduğunu söyledi. Üzerine de ekledi: “Mesele bizim okullarımızın meselesi değil. Mesele eğitim.”
Açıklamasının her satırı yalan olan Nurullah Dal’ın meselesi elbette eğitim değil, velilerden toplayamayacakları telaşına düştüğü paraları. Bu herkes için fazlasıyla açık. Özel okul binaları pandemi standartlarına uygun mudur? Belki uygundur. Ancak mesleği mühendislik, eğitimle ilişkisi ise “okul işletmeciliği” düzeyinde olan bir şirket yöneticisinin; içinde normal zamanlarla aynı sayıda öğrenci olan okulların pandemi koşullarında standartlara uygun kalmaya devam edeceğini iddia etmesi ya hiç okula adım atmadığını ya da insanları bile isteye kandırmaya çalıştığını gösterir.
Bu açıklamadan esas daha vahimi, yine bir özel okul partonu olan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un şahsında iktidarın da meseleye aynı şekilde yaklaşmasıdır. Halihazırda okullar bakanlığın ödenek vermemesi sebebiyle temizlik personelinden güvenlik görevlisine, teknisyenden idari memura pek çok eğitim emekçisinin ücretlerini ve malzeme giderlerini kendi gelirlerinden karşılıyor. Bu neredeyse ülkedeki tüm okulların yetersiz personelle işlemesi, temizlikten kırtasiyeye pek çok malzemesinin eksik olması dolayısıyla ciddi temizlik ve bakım sorunları yaşaması anlamına geliyor. Ve elbette okullar, içinde bulunduğu semtteki ailelerin gelir durumuna göre hizmet veriyor.
Şimdi, pandemi koşullarında bakanlık uyulması gereken hijyen standartlarını okullara bildiriyor. Bu işlemleri kimin, hangi parayla yapacağı ile hiç ilgilenmiyor. Bu sebeple yaptığı akıl vermekten öteye gitmiyor. Onlar için ne öğrencilerin ne de eğitim emekçilerinin sağlığı önemli. Önemli olan tekrar kapanacak olsa bile, özel okullların mutlaka açılması. Açılsın ki para toplayabilsin. Devlet okulları ise bu sırada kaderine terk edilsin. Şimdi devlet okulları için çeşitli eğitim modelleri sıralıyorlar ancak hiçbiri ile ilgili doğru dürüst bir hazırlık yok. En çok konuşulan hibrit model (derslerin bir kısmının internet üzerinden bir kısmının yüz yüze yapılacağı model) için ne yeterli öğretmen ve derslik var ne de öğretmen ve öğrenciler için yeterli teknolojik alt yapı.
Eğitim emekçileri elbette bu ortamda okulların açılmasının toplum için yaratacağı sonuçları görüyor. Tek işi sömürdüğü emekçilerin sırtından para kazanmak olanların aksine, onlar yeni nesiller yetiştiriyor. Pandemi koşullarında ölümüne fabrikalara sokulan, işsizliğe mahkum edilen emekçi halkın 18 milyon cocuğunun da patronların kâr hırsının bedelini ödememesi için uyarıyor. Ve evet, sendika ağzı ile konuşuyor. Ama konuşmak yetmez. Emekçi halk olarak, yaşanmakta olan krizin bedelini bize ölümle, açlıkla ödetmeye çalışanlara karşı örgütlü mücadeleyi büyütmeliyiz!