Hizbulkontra açılımı

Devletin hem kuruluşunda yer aldığı hem de koruyup kollayarak 90’lı yıllarda yoğun bir şekilde Kürt hareketinin üzerine saldırttığı ve bu yüzden Hizbulkontra diye anılmaya başlayan Hizbullah yeniden sahnede.

90’lı yıllarda Siyasal İslamcı silahlı bir Kürt oluşumu olarak PKK’nin karşısına çıkartılan ve devletin kontrgerilla faaliyetlerinde kullanılan Hizbullah örgütünün militanları Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde Yurtsever gençlere saldırdılar. Kutlu doğum haftasını bahane göstererek saldırılarını gerçekleştiren Hizbullahçılar polisin koruması altında bu saldırıları gerçekleştirdiler. Çevik kuvvet kalkanları arkasında Edebiyat Fakültesi’ne doğru ilerleyen Hzibullahçılar, ellerinde kazma saplarıyla Hizbullaçılarla birlikte yürüyen sivil polisler ve saldırıların ardından Yurtsever öğrencileri dağıtmak ve gözaltına almak için helikopterli, gazlı, sulu polis taarruzu tartışma götürmeyecek şekilde görüntülenen gerçeklerdi.

Dicle Üniversitesi’ndeki bu saldırıların Batı üniversitelerindeki faşist saldırılarla paralel görülmesi gerekmektedir. Dahası bu saldırılar AKP’nin doğru adı “petrol açılımı” olan güya barış sürecinin aleyhinde bir olay olarak değil tem tersine sürecin bir parçası olarak tanımlanmalıdır.

AKP’nin barış ve çözüm istediğine kananlar için bu zor olabilir. Ancak bizler Devrimci İşçi Partisi ve Gerçek Gazetesi olarak başından itibaren söz konusu sürecin Kürt hareketini askeri ve siyasi olarak tasfiyeyi amaçladığını vurguluyoruz. Bu temelde de Roboski katliamından, Paris suikastlerine, KCK tutuklamalarından Kandil’in bombalanmasına, Sinop, Samsun, 8 Mart ve Newroz’daki faşist saldırılardan nihayet Dicle’de Hizbullah’ın öğrenciler üzerine salınmasına kadar tüm gelişmeleri sürecin bir parçası olarak görüyoruz.

Devlet, Öcalan ve PKK ile bir müzakere yürütmekten çok diz çöktürme çabası içindedir. Kendi istekleri kabul edilmediği takdirde ne yapacağını tüm bu olaylarla göstermekte,siyasi hareketi ve Kürt halkını tehdit etmektedir. Devletin talepleri kabul edilmezse siyasi hareketi yeni Paris’ler beklemektedir. Devletin çizdiği rota izlenmezse KCK tutuklamaları devam edecektir. Devletin isteği dışına çıkılırsa Batıda faşistlerin, bölgede Hizbullah’ın ipleri salınacaktır. Nihayet Türk sömürgeci tekelci sermayesinin petrole ulaşmasına engel çıkartacak bir süreç gelişirse yeni Roboski’ler ve kitle katliamlarına dayalı Sri Lanka çözümü yedekte beklemektedir.

Tüm bunları görmek için ne akil be de kahin olmaya gerek yok. Yeter ki devletten ve sermayeden bağımsız bir yerde durup gelişmelere bakılabilsin.