Hastanede göz göre göre gelen yangın!

5 Nisan Perşembe günü İstanbul Gaziosmanpaşa Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde büyük bir yangın felaketi yaşandı. Hastanenin yeni yapılmakta olan dış cephe kaplamalarında başlayan yangın kısa süre içinde büyüdü, hastanenin tüm dış cephesini sardı. O anda hastanede bulunan sağlık emekçileri ve hastalar büyük bir tehlike ile yüz yüze gelmiş oldu. Yoğun bakım ünitelerinde yatan ve ameliyatları devam eden hastalar ve burada bulunan sağlık emekçileri ise daha zor anlar yaşadı. Büyük bir şans eseri can kaybı yaşanmazken, birçok hasta ve sağlık emekçisi dumandan etkilenerek çevre hastanelerde tedavi altına alındı.

Maden ocağı ile hastanenin farkı yok!

Hastaneler, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nda “Çok Tehlikeli” sınıfta yer alan iş yerleri olarak kabul ediliyor. Yani hastaneler, maden ocakları ile aynı tehlike sınıfında yer almakta. Bu nedenle işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda çok titiz, çok detaylı analizlerin yapılıp bunların hayata geçirilmesi gerekiyor. Ancak bu tür analizlerin yapılabilmesi ve hakkıyla yerine getirilebilmesi için ciddi bir para kaynağını bu işe aktarmak gerekli. Hastane yönetimleri patron zihniyetiyle yönetildiği için kaliteden ve güvenlikten ödün verip işi en ucuza yapmaya çalışıyorlar. Bu nedenle iş kazalarına ve iş cinayetlerine davetiye çıkarıyorlar.

Adları yeni, zihniyet belli!

Son dönemde ülkemizde pek çok hastane yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor. Vatandaşların, hastaların ve sağlık emekçilerinin bu yeni yapılan hastanelerde güvenilir, kaliteli, rahat şekilde hizmet alabileceği ve verebileceği umudunu taşıması gayet anlaşılır bir durum. Gelgelelim Anadolu’da pek çok şehirde yapılan veya yapımı süren “Şehir Hastaneleri” olsun, İstanbul’da yapımı tamamlanan, örnek olarak Tuzla ve Sancaktepe Devlet Hastaneleri gibi hastaneler olsun ne güvenlik ne kalite ve ne de rahat hizmet sunumunu karşılayacak düzeyde. Hepsinin ortak özelliği dışarıdan “albenili” görünen, içinde büyük büyük haşmetli koridorları, ancak yakından bakınca sağlık emekçilerinin dinlenecek, üzerini değişecek yerinin olmadığı, mevcut çalışma odalarının dar, yer yer havasız olduğu, elektrik ve su tesisatının sürekli arıza yaptığı, planı projesi düşünülmeden yapılmış, adeta birilerine peşkeş çekilmek için yapıldığı izlenimi veren hastaneler olduğunu görüyoruz.

Sermayenin hükümetine değil, işçi mücadelesine güven!

Bir iş kazasının veya cinayetinin üstünü kazırsanız alttan sermayenin daha çok kâr etme güdüsünün çıktığını görürsünüz. Bu olayda çok suçlanan dış cephe kaplamaları ile ilgili pek çok yönetmelik değişikliği olmuş. Hastane dış cephelerinde 2002’de “yanmaz” malzeme kullanma zorunluluğu varken 2009’da “zor yanıcı” malzeme olmuş daha sonra ise 2015’te “yanıcı malzeme” de kullanılabilir hale gelmiş. Bizzat sermaye dostu AKP hükümeti tarafından adım adım güvenlikten taviz verilip daha da fazla kâr etmenin önü açılmış. Zaten 2011 yılında aynı nedenle çıkmış olan yangının hesabının sorulmasını engelleyen de aynı sermaye dostu, işçi düşmanı hükümet. 

Bu ve benzeri kazaların yaşanmamasının garantisi elbette sermaye yanlısı iktidarlar, yöneticiler ve onların çıkardığı yönetmelikler olamaz. İşçi sağlığı ve iş güvenliği ancak işçi denetimi altında gerçek anlamda güvence altına alınabilir.