Fehmi Koru yandı!
Ergenekon savcısı Zekeriya Öz, son tutuklama dalgasında Nedim Şener ve Ahmet Şık gibi, Ergenekon üyeliği ne demek, Ergenekon karşıtlığı ile tanınmış gazeteciler işin içine dahil olunca, bir açıklama yaparak tutuklamaların bu kişilerin gazetecilik faaliyetleriyle, yazı ve kitaplarıyla, görüşleriyle ilgili olmadığını, ortada “soruşturmanın gizliliği” dolayısıyla açıklanamayacak birtakım deliller olduğunu öne sürdü.
Oysa, aynı gün, bu nasıl “soruşturmanın gizliliği” ise, tutuklanma işlemi öncesinde gazetecilere sorulan bazı sorular basına sızdı. Hrant Dink suikasti hakkındaki çalışmalarıyla sivrilen Nedim Şener’e, Hanefi Avcı’ya Haliçte Yaşayan Simonlar kitabıyla ilgili olarak nasıl katkıda bulunduğu soruluyor. Bu bir kitap değil mi? Hanefi Avcı’nın yakın arkadaşı bir başka eski polis şefi Sabri Uzun ile birlikte aynı tür bir kitap yazıp yazmadığı soruluyor. Bu da bir kitap değil mi? Hanefi Avcı’nın Nedim Şener mahlasıyla Çakıcı ve Uzanlar hakkında bir kitap yazıp yazmadığı soruluyor. Bu da bir kitap değil mi?
Ahmet Şık’a ise polisteki Fethullahçı örgütlenme hakkında yazdığı kitap henüz yayınlanmadan odatv’nin bilgisayarından çıktığı için kitabının oraya nasıl gittiği soruluyor. Bu da bir kitap değil mi?
Bir de mahlas teması var. Yukarıda Nedim Şener mahlasıyla yazmaktan söz edildiğini gördük. Mahlas bir yazarın kullandığı takma addır. Bu topraklarda ta divan şiirinden bu yana kullanılan bir şeydir. Fuzuli, Baki, Nedim, bunların hiçbiri şairin asıl adı değildir, mahlasıdır. Padişahlar bile şiir yazdığında mahlas kullanırdı! Başka birinin adıyla kitap yazılınca buna “mahlas” denmez. Kitabı o kişinin imzasıyla yayınlamak denir. Bu komiklik bir yana, tutuklananlar arasında bulunan Coşkun Musluk’a da neden takma adla yazdığı, yani neden mahlas kullandığı soruluyor.
Kısacası savcı Zekeriya Öz, mesele zanlıların yazı ve kitapları değil derken şaka yapmış olmalı! Bu şakanın manası Adalet Bakanı’na sorulunca, kendisi bunlar delillerin herhalde sadece bir bölümüdür diyerek geçiştirebiliyor meseleyi. Bunlar delillerin bir bölümü olsa da delil kabul ediliyorsa şayet, bu olaylarla birlikte sadece basın özgürlüğü değil, genel olarak ifade özgürlüğü, diğer adıyla düşünce özgürlüğü herkesin gözünün içine bakılarak ayaklar altına alınıyor demektir.
Yazarlara hangi kitabı neden yazdığı ve neden mahlas kullandığı sorulmaya başladı mı, bu da delil muamelesi gördü mü, iş çığrından çıkmıştır. Fethullahçı Zaman gazetenin yazarı Fehmi Koru yandı. Hazretin, en ünlüsü Taha Kıvanç olmak üzere birçok mahlas kullandığı biliniyor. Şimdi ya polis onu sabahın beşinde alır, dört gün sorguladıktan sonra savcıya çıkarır, Zekeriya Öz de bu mahlasları sorarsa, ne diyecek Fehmi Koru?