Döneğin şahidi darbeci!
Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan’ın cenazesine gitme cesaretini gösteremedi. Nedeni açık: Demirel, 1997’de, cumhurbaşkanı iken, 28 Şubat askeri müdahalesinin kirli işini yapmış ve Erbakan’ı hükümetten uzaklaştırmıştır da ondan. Erbakan, Refahyol koalisyonunun protokolü icabı, başbakanlığı ortağı Tansu Çiller’e devretmek üzere Demirel’e istifasını sunduğunda, Demirel aynı gün içinde başbakanlığı mecliste çoğunluğu olmayan Mesut Yılmaz’a vermiştir. Böylece, 28 Şubat’ın temel hedefi yerine gelmiş, Refahyol koalisyonu askerin baskısı altında devrilmiş, Erbakan düşürülmüş oluyordu. Erbakan aradan geçen 14 yıl içinde Demirel’e kişisel düzeyde hak ettiği şeyleri söylemiş midir, bilemeyiz. Ama Demirel şayet Erbakan’ın cenazesine gitseydi, aynen 1. Ordu Komutanı Hayri Kıvrıkoğlu ve kurmayları gibi, Saadet militanlarından protokole katılmak için izin alamayacağını, ayrıca belki de yuhalanacağını, rezil olacağını biliyordu. Onun için gitmedi.
28 Şubat’ın baş şakşakçısı Ertuğrul Özkök, Demirel’i kurtarmak için onunla bir konuşma yapmış. Ölmüş Erbakan’a karşı darbeci Demirel’in yalan söylemesine ortam yaratmış. Demirel, istifası ile geldiğinde Erbakan’a iki soru sorduğunu söylüyor. “Neden istifa ediyorsun?” demiş, Erbakan da “Gerginlik var, gerginliği düşürmek için” demiş. Bunu okuyan ve konu hakkında bir şey bilmeyen insan Erbakan’ın gerginliği düşürmek için hükümeti bıraktığını zanneder. Oysa Erbakan’ın başbakanlığı Tansu Çiller’e devrederek Refahyol hükümetini devam ettirmek amacıyla Çankaya’ya çıktığını o dönemde çocuklar bile biliyordu. Bu yüzden bu operasyona “havada benzin ikmali” deniyordu. İkinci soru da “Sana istifa et diyen var mı?” imiş de, Erbakan da “Hayır yok” diyesiymiş. Erbakan’ın istifasını ordunun ve (Ertuğrul Özkök’ün pek sevdiği terimle) “silahsız kuvvetler”in zorla sağlamaya çalıştığını, silah gücüyle istifa talep etmenin “istifa et” demekten çok daha etkili ve çok daha anti-demokratik olduğunu Demirel bilmiyor mu?
Erbakan Çankaya’ya üç belge ile çıktığını söylüyor: birincisi, erken seçim kararı; ikincisi, belirli bir aşamada başbakanlığın Çiller’e devredileceği hükmünü içeren koalisyon protokolü; üçüncüsü, başbakanlıktan istifa. Şimdi Demirel açıklasın: Erbakan yalan mı söylüyor? Söylemiyorsa, Demirel’in sorduğunu iddia ettiği sorular abesten de öte!
Demirel, 28 Şubat’taki performansıyla kendini rezil etmiştir. 12 Mart ve 12 Eylül’de hasbelkader başbakan olmasının kendisine kazandırdığı mağduriyet halesini yitirmiştir. 12 Eylül’den sonra yeniden tepeye tırmanabilmek için yaptığı demokratlık atraksiyonlarının tamamen uydurma olduğunu kanıtlamıştır. “Kendim için bir şey istiyorsam namertim” diyen adamın cibilliyeti apaçık ortaya çıkmıştır!
Darbeci Özkök de onun şahididir. Turşucunun şahidinin şıracı olduğu gibi!