Derin devlet yok, devletin kendisi derine batmış durumda!
Tayyip Erdoğan’ın eski basın danışmanı, Hürriyet yazarı Akif Beki CNN Türk’te bir program yapıyor. Bu mevsimin ilk programına da, 2011’de İsveç’te geçirilmiş 30 küsur yıllık sürgünden sonra Kürt hareketine bir alternatif oluştursun diye ithal edilip sonra kızağa (ve kendi köşesine) çekilen Kemal Burkay’ı davet etmiş. Bu beyefendinin ne söylediği çok önemli değil. Önemli olan görüşmenin bir noktasında Ergenekon ya da kontrgerilla ya da “derin devlet” tartışılırken Akif Beki’nin Kemal Burkay’a sorduğu soru. Bütün masumiyeti içinde soruyor Beki: “Bugün devletin böyle yasadışı çalışan bir kolu var mı?” İstiyor ki, yıllardır garajda durmuşken kendisini sıfır kilometre araç gibi Kürtlerin potansiyel lideri olarak lanse eden AKP’ye borçlu olduğu için Kemal Burkay “AKP derin devleti bitirmiştir elbette” desin! Burkay’ın ne dediği bizi hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Biz gerçeklere bakarız.
Olur mu Akif Beki, ne ihtiyaç var? “İleri demokrasi” Türkiye’sinde devletin yasadışı çalışan ayrı bir derin bölümü mü olurmuş? Devlet kendisi tamamen yasadışı çalışıyor! Akif Beki şimdilerde Erdoğan çizgisinden biraz şikâyetçi olsa da elbette AKP’lilik dayanışması adına bunu reddedecektir. Öyleyse olgulara bakalım. Hem de sadece son döneme. Hem de sadece birkaç önemli ana noktaya, hiç ayrıntıya girmeden.
· Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı seçildikten sonra esas olarak sembolik bir görev olan cumhurbaşkanlığını devamlı olarak başkanlık sisteminin yetkileriyle donatma savaşı vermedi mi? Parlamenter sistemde ancak siyasi kriz anında kullanılabilecek yetkileri, örneğin Bakanlar Kurulu’na başkanlık etme yetkisini düzenli olarak kullanmaya çalışmadı mı?
· Sonunda 7 Haziran seçimleri sonucunda bu yetki gaspını kendi ağzıyla itiraf etmedi mi? Akif Beki aynı programda 7 Haziran seçimlerinin Türkiye’nin sisteminin parlamenter olarak kalması yolunda bir seçmen tercihi olarak görülebileceğini kendi ağzıyla ifade etti. Şimdi Tayyip Erdoğan’a kulak verelim: “İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir.” Fiili kurumlarla (!) yönetilen, yasası arkadan gelir denilen bir ülkede devlet ne kadar yasaldır ki?
· Tayyip Erdoğan, 17-25 Aralık operasyonlarından bu yana yargı ve emniyet teşkilatlarını bütünüyle kendi çıkarlarını korumak, yani bir delil karartma rejimini kurabilmek amacıyla hallaç pamuğu gibi atmamış mıdır? Yargı sistemi artık Türkiye’nin tarihi ölçüleriyle bile görülmemiş bir ölçüde yürütmenin emri altında çalışmıyor mu?
· Tayyip Erdoğan, Gezi ile başlayan halk isyanında devletin baskı güçlerine destek olarak cinayetler işlemiş olan esnafı daha da fazla cinayete kışkırtmıştır. Ünlü konuşmasında şöyle demiştir: “Bizim medeniyetimizde, milli ve medeniyet ruhumuzda esnaf ve sanatkâr gerektiğinde askerdir, alperendir, gerektiğinde cephede vatanını savunan şehittir, gazidir, kahramandır. Gerektiğinde asayişi tesis eden polistir, gerektiğinde adaleti sağlayan hâkimdir, hakemdir.” Türkiye hukuk sisteminde bunun adı halkın bir bölümünü diğerlerine karşı “kin, nefret ve adavete” kışkırtmaktır. Cumhurbaşkanının ağzından çıktığında ise basit bir suç olmaktan çıkar, hukuk sistemine kastetmek anlamını taşır.
· 7 Haziran seçimlerinin bir sonucu varsa o da halkın AKP tarafından yönetilmeye hayır demesi, onu 13 yıl sonra azınlığa düşürmesidir. Bu koşullarda Ahmet Davutoğlu mecburen istifasını vermiştir. Tayyip Erdoğan da ona yeni hükümet kurulana kadar günlük görevleri sürdürmesi, devlette sürekliliği sağlaması için görevine devam etmesi için yetki vermiştir. Böyle hükümetler geçicidir. Büyükelçi yokken onun günlük işlerine bakan “maslahatgüzar” gibidir. İngilizce siyaset literatüründe buna “caretaker government” denir. Bunlar yeni ve cesur politikalar benimseyemez. Normal hükümetin yetkilerini kullanamaz. Davutoğlu hükümeti Kürt halkına karşı savaş açmıştır! Bu, Tayyip Erdoğan’ınki kadar büyük bir yetki gaspıdır. Yasadışıdır! Ahmet Davutoğlu da Yüce Divanlıktır!
· Cumhurbaşkanı Anayasa’nın 116. maddesine göre erken seçim için parlamentoyu feshederse, hükümetin görevi sona erer, yerine 114. maddeye göre bütün partilerin gruplarındaki milletvekili sayısına orantılı olarak bakan verdiği bir seçim hükümeti kurulur. Bazı partiler bu hükümete katılmazsa onların kontenjanı olan bakanlıklara bağımsızlar atanır. CHP ve MHP savaş içindeki AKP hükümetine bir savaş kabinesi hediye ederek bu hükümete katılmamayı seçince, Erdoğan-Davutoğlu ikilisi bağımsız kişilerin atanması gereken bütün bakanlıklara AKP’lileri ya da AKP taraftarlarını atamıştır. Bunlardan 8’i AKP’den bakan olurken istifa etmiştir! Bu açıkça hülledir.
Daha başka örneğe gerek var mı? Balık baştan kokar! Türkiye devletinin cumhurbaşkanı ve hükümeti yasa dışında çalışıyor! Başka yasadışı bölüm aramaya gerek mi var Akif Beki?