Çiftlik Bank vurgunu: Tuz kokmuş!

Son günlerin en popüler konularından birisi Çiftlik Bank dolandırıcılığı. Kapanmadan önce internet sitesinde kendini tanımlamaya şöyle başlıyor: “Çiftlik Bank, oynadıkça kazandıran kazandırdıkça oynanan yeni nesil multiplayer hobi çiftlik oyunudur. Ek gelir veya internetten para kazanmak isteyenler için tam yeri tam zamanı.”

Çiftlik Bank internet üzerinden oynanan bir çeşit oyun uygulaması. Sitesindeki bilgilere göre siz bu oyundan inek, keçi, tavuk alıyor ve bunları beslemek için yem elde edip o yemleri deponuzda saklıyorsunuz. Sonra yatırdığınızın en az 2.2 katını bir yılda kazanıyorsunuz. Bu sırada da sizden gelen paralar ile bu şirket çiftlik ve tesis kurarak gerçek yatırım yapıyor. Üstelik biriken paralarınız ile bu firmanın çeşitli bayilerinden, yine kendi çiftliklerinden gelen peynir, sucuk gibi ürünleri satın alabiliyorsunuz. Bununla da bitmiyor, başlarda uygulanan ancak sonradan ara verilen sisteme göre arkadaşlarınızı getirdikçe fazladan para da kazanıyorsunuz.Yani sistem neredeyse tam olarak eski Saadet Zinciri ile Jet Fadıl pratiğinin birleşimi.

Sistemin açılışı ve pazarlanması, yaşı 30 ve üzeri olanlar için çok tanıdık. Daha önceden alışık olduğumuz Jet Fadıl ve Saadet Zinciri (Titan) gibi, insanların hem kolay yoldan para kazanma tutkusuna hitap ediyor hem de bunu yaparken dini ve milli sembolleri kullanıyor. Açılış törenlerinde yapılan konuşmalarda veya yapının şaibeli olduğuna dair ortaya çıkan iddialar karşısında yapılan açıklamalarda "Ülkemiz üzerine oynanan bazı oyunlar var. Yurtdışı kaynaklı tehditler alıyoruz. Avrupa'nın en büyük tesisini kuracağız, bu tesis bazı kesimleri rahatsız ediyor." gibi artık duymaya çok aşina olduğumuz söylemler yer alıyor.

Yeni sayılabilecek, dönemin ruhuna uygun olarak içerikte ufak tefek değişiklikler de var. "Bu millet için yapılan yatırımlar...", "Lider ülke Türkiye'yi karıştırmaya çalışıyorlar", "Çiftlik Bank 'biz dünyadan büyüğüz' diyen 5'lerin kurduğu tezgâhı deviriyor" benzeri söylemler ve genel olarak tanıtımlarda dualarla açılış yapıp, Fatiha suresi okunması, 15 Temmuz’a referans verilip tekbirler getirilmesi yine dönemin ruhuna adapte olmuş bir takım yeniliklerdi.

Çiftlik Bank mağduru olanlardan birinin, sorulan “nasıl güvendiniz?” sorusuna “bu kadar insan aptal olamaz diye düşündük” cevabı da çok yeni gelmiyor olabilir. Ancak zaten tam da bu noktada Çiftlik Bank, öncüllerinden ayrılıyor.

Çünkü bu defa, bu kadar insanın orada olmasının sebebi sadece kolay para kazanma tutkusu veya sürü psikolojisi değil. Yapılan etkinlik ve açılışların videolarını izlediğiniz zaman AKP’li belediye başkanlarından, yöneticilerine hatta Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Fakıbaba’ya kadar uzanan geniş bir yelpazenin desteğine şahit oluyoruz. Ve elbette yeni Türkiye’nin kapitalist işletmelerinde, patronların hemen yanı başında görmeye alıştığımız kaymakamlar ve müftüler de orada.

Bununla kalmayıp bir takım dizi oyuncusu popüler yüzlerden, CHP ilçe belediye başkanına uzanan bir toplam görüyorsunuz. Tabii böyle bir toplamda üniversite düzeyinde destek olmazsa olmaz deyince hemen karşınıza açılış töreninde boy gösteren (Soma’lı madenciler için söylediği çok güzel öldüler sözüyle aklımızda yer eden) Prof. Dr. Orhan Kural çıkıyor karşınıza.

Uzun lafın kısası karşımızda halkın duygularını sömüren ve kolayca zengin olma hayalinden faydalanan bir yapıdan fazlası var. Siyasetçisiyle, din görevlisiyle, devlet temsilcisiyle, üniversite hocasıyla birlik olmuş halkı aldatmış bir yapı var. Yani tuz kokmuş! Et kokarsa tuzlarsın, ya tuz kokmuşsa ne yaparsın?

Böylesine baştan aşağı kokmuş bir sistemi, eğip bükmek, reforme edip düzeltmek mümkün değildir. Artık uygulanabilecek tek reçete var. Tüm bu kepazeliği, halka kısa yoldan zenginlik vaadedip dolandıranları, halkın sırtından semirenleri, tüm işbirlikçileri ile birlikte tarihin çöplüğüne atmaktır. Kurtuluş ne saadet zincirlerinde ne de iddia kuponlarındadır. Kurtuluş, emekçi halkın patron sınıfına karşı birleşmesindedir.