Bosna-Hersek’te devrimci duruma doğru!
Adları Nermin ya da Hasan ya da benzeri! Soyadları Müminoviç ya da Çavuşeviç ya da benzeri! Şehirlerinin adı Tuzla ya da Saraybosna ya da benzeri! Balkanların orta yerinde ayağa kalkmışlar, isyan etmişler, “Devrim!” diye sloganlar atarak mücadeleye girişmişler. Onlar da kendi usullerince halkın malını mülkünün çalmış çırpmış olanlara “Hırsızlar!” diye slogan atıyor. Ama burada bizim kalkıştığımızdan çok daha fazlasını yapıyorlar. Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna’da bütün ülkenin Başkanlık kurulunun binasını ve yerel kantonun binasını ateşe vermişler. Tuzla’da kanton binasının içini dışına çıkartmışlar. Altı gündür ayaklanmayı sürdürüyorlar, durmak bilmiyorlar. 10 Şubat Pazartesi yeni bir gösteri için facebook’ta çağrıları dolaşıyor.
Onlar kimilerini pek rahatsız edecek biçimde en saf anlamıyla işçi! Sanayi işçisi! Tuzla kentinde, birtakım fabrikaların kapanmasına isyan etmişler. Sosyalist Yugoslavya Federasyonu döneminde, yani 1992 öncesinde, Bosna-Hersek cumhuriyetinin sanayi ve kültür merkezlerinden biri olan Tuzla’da 2000’li yıllardaki özelleştirmelerden sonra halkın malını yağmalayan eski bürokrat, yeni oligarkların fabrikaları iflasa terk etmesi dolayısıyla işsiz, aç açık kalan işçiler bunlar. Öyle bir toplumda yaşıyorlar ki, işsizlik zaten resmi rakamlara göre yüzde 27,5, gayri resmi tahminlere göre yüzde 45. Gençler arasında ise resmi rakam yüzde 60’a yakın! Böyle bir işsizliğin olduğu bir toplumda, diyelim 40 yaşında, diyelim 20 yıl o fabrikada çalıştıktan sonra işten çıkarıldınız. Burjuva iktisat kitaplarındaki “rasyonel insan”sınız. Ne yaparsınız? İsyan, devrim, özgürlük! Tek yol devrim! İşte Bosnalı işçiler de ayaklanıyorlar.
İşleri zor. Bir kere, hareket bütünüyle kendiliğinden. Bırakın işçi sınıfının devrimci, hatta reformist partileri olmamasını, daha alt düzey örgütleri bile yok. Öte yandan, ülke daha 20 yıl önce çok zalim bir iç savaş yaşamıştı. Bosna-Hersek’in üç etnik-dinsel-kültürel grubu birbirlerine düşman olmuştu. En çok da çoğunluğu Müslüman Boşnaklar ile çoğunluğu Ortodoks Hıristiyan olan Sırplar. Katolik Hırvatlar biraz daha arada, biraz daha Boşnaklara yakın. Herkes hem iç savaşın dehşetinin yeniden yaşanmasından korkuyor, hem de öteki etnik gruplara güvenmiyor. Nitekim, Tuzla’da başlayan ayaklanma bir orman yangını gibi, ülkenin Boşnak-Hırvat ortaklığı zemininde yönetilen Federasyon bölümünün kanton ve şehirlerine, en başta Saraybosna, Mostar, Zenitsa, Bihaç kentlerine yayılıyor. Ama ülkenin öteki ana bölümü olan Sırp Cumhuriyeti’ne neredeyse uğramıyor. Bosna’da devrim elle tutulur bir hale gelirse, önündeki en büyük engel halklar arasındaki bu bölünme ve nefret olacak. Bu yüzdendir ki, son günlerde Sırp Cumhuriyeti’nin başkenti olan Banya Luka’da yüzlerce insanın “bütün etnik grupların birlikte mücadelesi”ni savunan sloganlarla yürümeleri çok değerli, gelecek için umut yaratıyor.
“Devrim!” sloganı ile kendini iktidara talip konuma yerleştiren işçi sınıfı ve halk hareketi küçük de olsa bazı ilk zaferler de elde etmiş durumda. Tuzla’nın ve başkent Saraybosna’nın kantonlarının başkanları istifa etmiş bulunuyor. Zenitsa-Doboy kantonunun hükümeti ise bir bütün olarak istifa etmiş. Ayaklanma daha ilk günlerden fayda sağlıyor.Ama elbette daha gidilecek çok yol var. Nermin ya da Hasan, Müminoviç ya da Çavuşeviç o yolu gidebilecekler mi, biraz da bize, Neriman’a, Hüseyin’e, Müslim’e, Asker’e bağlı. Bugün, asıl bugün, Boşnaklarla ve Bosnalılarla enternasyonalist, ama proletarya enternasyonalisti dayanışmanın günüdür.