“Ayak takımı” ayaklar altında!
Tayyip Erdoğan afili Kasımpaşa delikanlısı rolünü oynamayı seviyor, ama aslında halktan biri olmadığının nasıl da bilincinde! 2008’de işçi sendikaları 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması konusunda ısrarcı olunca, “ayaklar baş olursa kıyamet kopar” demişti. Bu söz tam da burjuvazinin işçileri görüş tarzını yansıtıyordu. Tayyip Erdoğan’ın nasıl da bu kapitalist toplumun hâkim sosyal gücü olan patronlar sınıfının temsilcisi olarak kendisini “baş”, koskoca işçi sendikası konfederasyonlarını da “ayak” olarak gördüğünü ortaya koyuyordu. Kasımpaşalı raconunun bir halkla ilişkiler operasyonu, halka kurulmuş bir seçim tuzağı olduğunu ifşa ediyordu. Süleyman Demirel’in “çoban Sülü” öyküsünün kentli kopyası!Erdoğan, kendi otoritesine meydan okununca beş yıl sonra çok yakınlarda halk isyanına aynı biçimde efelendi. “Ayaklar ne zaman baş oldu?” diye sordu. Dev halk kitlelerinin bile sözünün değeri olmadığını bir kez daha haykırmış oldu.
Halk “ayak takımı”dır Erdoğan için. Polisini de bu ayak takımına “haddini bildirmesi” için her gün kışkırtıyor. O polis de mesajı almıştır, düşman ülkede işgal ordusu misali halka saldırıyor.
Bu gaddarca tavırdan en son nasibini alan da yoksul bir aile babası olan Ali Sarıçiçek oldu. 6 Temmuz eyleminde bayrak satıyormuş. Polis bayraklarına önce su sıkmış, kullanılmaz hale getirmiş, sonra el koymaya yönelince direnmiş. Sonunda “halkı isyana teşvik”ten tutuklanmış. Başsavcılık yalanlıyormuş, “polise mukavemet”ten tutuklandı diyormuş. Ne için olursa olsun, Ali Sarıçiçek şimdi cezaevinde. Beş çocuğu olduğunu, 7 nüfustan sadece en büyük çocuğunun haftada 150 lira karşılığında kemercide çalıştığını söylüyor. Çocuklarım aç kaldı diye feryat ediyor. Bayraklarına da el koymuşlar.
Hepimiz biliyoruz, Türkiye gibi kapitalizmin milyonlarca insanı yoksul, aç açıkta bıraktığı toplumlarda, kent yoksulları ekmeğini taştan çıkarıyor. Bunun bir yolu da nerede kalabalıklar toplanırsa, orada onların almak isteyebileceğini satmaktır. Maç mı var, konser mi var, sucuk ekmekten takım sembollerine, ne uyarsa. Çevre yollarında, köprülerde trafik mi tıkanıyor, yazın su, mısır, kışın kâğıt helva, simit, ne uyarsa. Gösteri, miting mi var, su, simit, ama aynı zamanda bayrak, son zamanlarda gaz maskesi, su gözlüğü, işçi bareti.
Bu o insanların ekmek kapısıdır. Bu o insanların çocuğunun rızkıdır. Ali Sarıçiçek de bu insanlardan biridir. Ali Sarıçiçek’e yapılan işçi sınıfına saldırıdır! Küçük ölçekli bir Roboskî’dir bu. Hayatını taştan çıkartan emekçiye eziyettir.
Yukarıdaki fotoğrafa bir daha bakın. Tayyip Erdoğan’ın “ayak takımı” Tayyip Erdoğan’ın polisinin ayakları altında. Nâzım Hikmet’in alaylı biçimde kullandığı deyimle, “büyük insanlık” yerlerde sürünüyor, sürükleniyor. Bir düzen insanını önce aç bırakıp sonra böyle yerle bir edince isyan etmemek mümkün mü?