Affedersiniz, ahbarikler ve kuyrikler, affedersiniz!

 

 

Prompter’da doğru söyler, televizyonda şaşar! İşçi emekçi kardeşlerimizin bazıları Erdoğan’ı iyi hatip sanıyor, çünkü meydanlarda, salonlarda, açılışlarda bütün konuşmalarını “prompter” adı verilen, konuşma kürsüsünün iki tarafına yerleştirilen, önceden hazırlanmış bir metnin akıp gittiği aletlerden okuyor beyefendi. Prompter’sız bir programa çıkmasın: konuşma Çarşamba pazarı! Kısacık bir cümle bile kuramıyor. Örnek mi, buyurun: “Çıktı bir tanesi, affedersin, çok daha çirkin şeylerle, ‘Ermeni’ diyen oldu.” Çok daha çirkin “şeyler”le ne oldu, Tayyip Erdoğan?

Diyeceksiniz ki, bu cümlede başka şey yok da hatiplik meselesi mi kaldı? Olmaz mı? Sadece geçerken atlamayalım dedik, o kadar. Tayyip Erdoğan’ın cümlesinde elbette “çok daha çirkin şeyler” var, hiç kuşku yok!

Ermeni kardeşlerimiz, aynı topraklarda bin yıldır yaşadığımız kardeşlerimiz, ahbariklerimiz ve kuyriklerimiz, affedersiniz! 11 yıldır bu ülkenin başbakanı olan, yarın belki de Çankaya’ya çıkacak olan bir adam ulusunuzun adını anarken sanki terbiyesiz ya da müstehcen bir şey söylüyormuş gibi, “affedersin” dediği için affedersiniz!

Siz ki, bu toprakların en iyi zanaatkârlarını yetiştirirdiniz. Siz ki, bize en güzel mücevher işini yapan ustalarımızı verdiniz! İstanbul’un bir mimari güzelliği varsa Sinan’la birlikte onu mücevher gibi işleyen Balyan’lara borçluyuz, onları verdiniz! Siz ki bize Güllü Agop’larla modern tiyatroyu getirdiniz, Arşuyak Papazyan gibi kadın oyuncularla kadınlarımızın yolunu açtınız! Siz ki sadece Batı müziği türünde değil, klasik Türk musikisinde bile en iyiydiniz: Büyük Gomidas’tan Udi Hrant’lara, İstanbullu Jirayr Aslanyan’lardan Amedli Aram Tigran’lara uzanan gelenekten süzülüp gelen, bugünün en iyi müzisyenleri arasında yer alan Onno ve Arto Tunç’lara, Garo Mafyan’lara, Hayko’lara kadar hep kulaklarımızın zenginliği oldunuz! 19. yüzyılda Hovannes Ayvazyan’dan (Ayvazovskiy) 20. yüzyılda Sarkis’e dek ne ressamlar verdiniz bize! Siz ki 20.yüzyılın başlarında Krikor Zohrab’lardan, Zabel Esayan’lardan yüzyılın sonlarında Mıgırdiç Margosyan’lara kadar ne yazarlar doğurdunuz! Siz ki bize kendi dilimizi bile daha iyi tanımamızı sağlayacak katkılarda bulundunuz, Agop Dilaçar’dan günümüzde Sevan Nişanyan’a dilimizin en derinbilgisine sahip olanların bazıları sizdendi! Daha saymakla bitecek gibi değil bize kazandırdıklarınız.

Son olarak ekleyelim: İşçi ve sosyalist hareketimizin de öncüleri arasında da vardınız. Haziran 1915’te Beyazıt Meydanı’nda idam edilen Paramaz ve arkadaşlarından Vartan İhmalyan’lara, 2007’de İstanbul’un bir başka köşesinde yargısız infaza uğrayan sevgili Hrant’a, ne çok değer kazandırdınız sosyalist harekete!

Kimin haddine düşmüş Ermeni kelimesini telaffuz edecekken öncesine bir “affedersin” yerleştirmeye?

Siz Ermeni kardeşlerimiz, ahbariklerimiz ve kuyriklerimiz, bildiri yayınlamışsınız Tayyip Erdoğan’a cevaben ve çok güzel söylemişsiniz: “Sittin sene ‘Türküm’ diye bağırtıldık.  (…) Bağırdığımız şeyi hiç ‘çirkin’ bulmadık. ‘Yanlış’ bulduk. Hiç, olmamızı söyledikleri şeye kızıp sinirlenmedik. O şey olmamızı dayatmalarına sinirlendik. Ha ırkçımız, ‘Türk düşmanı’mız hiç olmadı mı? Olmaz mı? Her millette ne kadar varsa bizde de o kadar vardır. Ama biz ırkçı olanlarımızı alıp da baş tacı etmedik. Bu bizim temsilcimizdir diye parlatıp ortalığa çıkarmadık.”

Biz henüz ırkçımızı def edemedik Ermeni kardeşlerimiz! O yüzden affedersiniz diyoruz en çok size! Ama o gün yaklaşıyor. Biz de bir gün gelecek, Kürtlere, Zazalara, Alevilere ve Ermenilere dönüp diyecek yüzü bulacağız: “Aramızda ırkçılar vardı. Bir aşamada birileri parlatıp başımıza getirdiler. Ama bakın görüyorsunuz, nasıl da yolcu ettik!”