Nafakaya dokunmayın kadınları istihdam edin
14 Ocak 2016’da kurulan “Boşanma Komisyonu”nun raporu ile gündeme gelen nafaka hakkının sınırlandırılması hususu, bu yıl Ağustos ayında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı 100 günlük eylem planıyla yeniden önümüze gelmişti. Geçtiğimiz ay Aile Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı tarafından nafaka çalıştayı düzenlendi. Çalıştaydan çıkan görüşlerin raporlanarak hükümete sunulmasının ardından yasa tasarısına son şekli verilecek. Henüz bir uzlaşmaya varılamasa da yakın zamanda kanunda nafaka hakkının önemli ölçüde kısıtlanacağı ortada.
Süresiz ve koşulsuz değil
Nafaka, boşanma halinde yaşamını sürdüremeyecek kadar maddi zorluğa düşecek olan tarafa verilen bir haktır. Nafaka konusunda düzenleme isteyenlerin en büyük dayanağı nafakanın süresiz olması ve koşulsuz şartsız herkese veriliyor olması. Oysaki nafaka, kişinin yoksulluğa düşmesi, çalışmıyor olması, mal varlığının olmaması, evliliğin sona ermesinde kusurunun bulunmaması gibi koşullara bağlıdır. Bunun yanı sıra süresiz de değildir. Kişinin çalışmaya başlaması, yeniden evlenmesi, maddi durumunda değişiklikler olması durumunda yine mahkeme kararıyla kaldırılabilmektedir.
Nafaka hakkına saldırı kadınlara saldırıdır
Her ne kadar nafaka hakkı her iki tarafa tanınmış bir hak ise de “evliliğin sona ermesinde kusurun bulunmaması” koşulu nedeniyle, Türkiye’de nafaka alanların büyük çoğunluğu kadınlardır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2017 Aralık ayında açıkladığı istatistiklere göre boşanmaların büyük çoğunluğu kadınların fiziksel, cinsel, duygusal şiddete maruz kalmaları nedeniyle meydana geliyor. Kadınların nafaka alabilmek için değil, maruz kaldıkları onca şiddetten kurtulabilmek için boşandıkları istatistiklerle dahi sabitken, nafaka hakkına saldırı kadınlara saldırı anlamına geliyor.
Yasayı değil kadınların koşullarını değiştirin
Nafaka düzenlemesinin en temel amacı boşanmaları azaltmaktır. Boşanmaları azaltmak için nafaka düzenlemesi yoluna gitmek demek, kadınların nafaka alabilmek için evlendiklerini veya boşandıklarını ileri sürmek demektir. Erkek egemen kapitalist sistemin iktidardaki yürütücüleri kadınları istemedikleri, türlü şiddete maruz kaldıkları evliliklere mahkûm etmeye çalışıyor. Kadınlar istemedikleri evliliklerini sürdürmekle yoksulluğa düşmek arasında bir tercih yapmak zorunda bırakılıyor. Hayatında hiç çalışmamış, 20 yıllık evli bir kadın düşünelim. Haklı birçok nedenle boşanmak istediğinde, cevaplaması gereken ilk soru “boşandıktan sonra hayatımı nasıl devam ettireceğim” olacaktır. Yeni nafaka düzenlemesi ile kadınlar sırf bu soruya bir cevap bulamadıkları için boşanmaktan vazgeçip, mahkûm edildiği hayatı sürdürmeye devam edecektir. Bu da göstermektedir ki nafaka hakkına yapılan saldırı “kadının yeri evi, işi annelik” anlayışının yansımasıdır.
“Kadın girsin işe çalışsın, hangi devirde yaşıyoruz” cümlesi kendilerine nafaka “mağdur”u diyenler tarafından sıkça tekrarlanıyor. Hangi devirde yaşadığımızı söyleyelim. Kadınların eve kapatılmaya çalışıldığı, istihdam alanlarının sınırlandığı, istihdam edildiği alanlarda ise ucuz iş gücü olarak kullanıldıkları bir devirde yaşıyoruz. Kadınlara güvencesiz ve esnek çalışma koşullarını dayatan, özellikle kriz zamanlarında kadınları çok daha kolay ve tazminatsız işten atabilen patronların devrinde yaşıyoruz. İşin özü, bu devirde kadınların iş bulup çalışması da nafaka verilmemesini gerektirmiyor, zira her an işsizlikle burun burunalar.
Nafaka meselesi medyada, “toplumun kanayan yarası” ifadesiyle yer alıyor. Evet, ortada bir “kanayan yara” vardır. Ancak bu yara nafaka uygulaması değil kadın istihdamı politikaları, sistemin kadınlara dayattığı koşullardır. Kadınlara ikinci sınıf insan muamelesi yapan bu düzen sürdükçe, türlü saldırılar ile yara kanatılmaya devam edecektir. Kadınlar bugün nafaka hakkında somutlaşan saldırılara karşı mücadeleden taviz vermeyecekler. Nafaka hakkına dokunmayın! Kadınlara güvenceli istihdam sağlayın, eşit işe eşit ücret hakkını tanıyın!