Kürtaj yasal, fiilen yasak
Kürtaj Türkiye’de 1983 yılından beri yasal. Gelin görün ki kürtaj hizmeti veren kamu hastaneleri neredeyse parmakla gösterilecek kadar az.
Nüfusu birçok ülkenin nüfusundan bile kalabalık olan İstanbul’da kürtaj yaptırılabilen tek bir kamu hastanesi var! Ama oraya ulaştığınızda bile kürtaj yaptırmak öyle kolay değil. Kadının sağlığını tehdit eden, kürtajın zorunlu olarak yapılmasını gerektiren durumlarda bile üç ayrı hekimden rapor alınması gerekiyor. Diğer kamu hastanelerinde kürtaj yapılabilecek tıbbi malzemeler olsa bile “kürtaj yasak”, “bekâr ya da evli fark etmez tüm kadınlar için eş izni lazım” gibi gerekçelerle kadınlar geri çevriliyor.
Kamu hastaneleri yerine üniversite hastaneleri ya da özel hastanelere gittiğinizde de, özellikle özel hastanelerin aldığı bir sürü ek masrafı saymazsak en az 382 lira ödemeniz gerekiyor. Asgari ücretin net 846 lira olduğu bir ülkede! Hal böyleyken kürtaj kâğıt üzerinde yasal ama fiilen yasak oluyor.
AKP hükümeti kürtajı yasaklama yönünde en açıktan taarruzunu 2012 Haziran’ında yapmıştı. Kadınların mücadelesi ile bu saldırı püskürtüldü. Ama hükümet, kadınların kaç çocuk doğuracağı, doğurup doğurmayacağı, hangi yöntemle doğuracağı üzerinden her fırsatta politika yapmaya devam etti. Ve sağlık alanında yaptığı düzenlemelerle yasal olarak kadınlardan geri alamadığı kürtaj hakkı ve doğumla ilgili bazı diğer kazanımları fiilen gasp edecek uygulamaların peşine düştü. Kürtajı yasaklama girişiminin öncesinden başlayarak ona paralel bir şekilde Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezleri’nin (AÇSAP) adım adım kapatılmasıyla, kadınların ücretsiz, erişilebilir ve sağlıklı doğum kontrol hizmetine ulaşması engellendi. Bunu, kadınların daha fazla çocuk doğurması yönündeki bir müdahaleden başka şekilde yorumlamak mümkün değil elbette. Diğer yandan da kamu hastanelerinde kürtaj hizmeti veren birimlerin kapatılması ile kürtajın kendisi fiilen engellenmiş oluyor. Ya da paran varsa kürtaj yaptırabilirsin denmiş oluyor.
Devrimci İşçi Partisi, 2012 Haziran’ında kürtajın yasaklanmasının en çok emekçi kadınları vuracağını, zenginler kürtaj yaptırmak için yurtdışına giderken yoksul emekçi kadınların merdiven altında sağlıksız koşullarda ölüme terk edileceğini söylemişti. Bugün kürtajın fiilen yasaklanması ile birlikte bu tehlike güncel olarak karşımızda. Sağlıksız koşullarda, belki de hekim bile olmayan kişiler tarafından yapılacak kürtajların ardından yaşamını yitirecek emekçi yoksul kadınların yasını tutmak istemiyorsak, fiili durumu değiştirecek bir mücadele örgütlemek zorundayız.
Doğum yapılabilen tüm hastanelerde kürtaj da yapılabilir. O halde ücretsiz, sağlıklı, erişilebilir kürtaj hakkı için tüm kamu hastanelerinin kürtaj hizmeti veren birimleri yeniden açılmalıdır. Kadınların her hangi bir psikolojik ya da fiziksel zorluk yaşamadan, eş, veli izni aranmaksızın 12 haftaya kadar sadece kendi rıza ve talepleri ile kürtaj yaptırabilmeleri hem yasal güvenceye alınmalı, hem de fiili olarak hastanelerde sağlanmalıdır. Bunun için bugüne kadar hastanelerde ve diğer sağlık kuruluşlarında keyfi olarak yasal kürtaj hakkının kullanılmasını engelleyen görevliler hakkında soruşturma açılmalı ve sorumlular cezalandırılmalıdır.
Haziran 2012’de kurulan ve Devrimci İşçi Partisi’nin de bileşeni olduğu Kürtaj Haktır Karar Kadınların Platformu, hastanelerde uygulanan fiili yasağı gündeme taşımak için bir çaba sarf ediyor. Ama bu çaba, kazanmak için yeterli değil. Emekçi yoksul kadınlarla birlikte bu mücadeleyi büyütmek, onları da mücadeleye kazanabilecek araçlar üretmek gerek.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2014 tarihli 54. sayısında yayınlanmıştır.