Biz ara buluculuğun anlamını işçi davalarından iyi biliriz!
Geçtiğimiz haftalarda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdeniz Göktaş, “Süresiz nafaka, adil bir durum değil. Açıkça sormak istiyorum. Süresiz bir nafaka sizin için adil mi?” şeklinde sözleriyle nafaka hakkını bir kez daha tartışmaya açan bir çıkış yaptı. Meselenin farklı boyutlarına değinmeden biz de önce açıkça sormak istiyoruz: “Süresiz nafaka diye bir şey var mı?” ya da bazı AKP’liler, AKP’nin yanına alarak meclise soktuğu Yeniden Refah ve Hüda Par gibi partiler nafaka hakkına saldırırken gerekçe olarak ileri sürdükleri “bir gün evli kalıyor, bir ömür nafaka alıyor” iddiası ne kadar doğru? Bir gün evli kalıp da nafaka ödeyen topu topu kaç kişi var? Bu sorunun cevabını dava sonuçlarına, banka kayıtlarına dayanarak devletin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı verebilir, çünkü şu ana kadar bu konuda açıklanmış bir veri yok. Ama ilk sorunun cevabını biz de verebiliriz: Süresiz nafaka diye bir şey yok.
Bugün tartışmaya açılan nafaka yoksulluk nafakası. Nafaka alan taraf evlendiğinde nafaka kendiliğinden kesilir. Eğer çalışmaya ve bir gelir elde etmeye başlarsa, kendisine kalan miras ya da başka bir sebeple maddi şartları iyileşir yoksulluk durumu ortadan kalkarsa da nafaka kaldırılabilir. Dolayısıyla ortada süresiz nafaka diye bir şey yokken bunu iddia ederek nafaka hakkını gündeme getirmek, nafaka hakkının kendisini tartışmaya açmak anlamına gelir.
Nafaka hakkı üzerinden “mağdur erkekler” edebiyatı yapmak da tümüyle bir çarpıtmadır. Çünkü mevcut yasa ve düzenlemelerde nafaka hakkı, kadın ya da erkek fark etmez eşlerden mağdur olan kimse onu kapsıyor. Ama bugün elbette büyük çoğunlukla nafaka alan taraf kadınlar. İktidarın her fırsatta kadının yeri evidir, asıl işi anneliktir dediği, kadınları üretimin ve toplumun dışına itmeye çalıştığı, kadınlarda işsizlik oranının yüzde 30’lara dayandığı, kadınların işgücüne katılım oranı rekor seviyeye ulaştı denilen rakamın yüzde 30 olduğu bir ortamda başka türlüsü mümkün olabilir mi? Tabii ki olamaz. Böyle bir durumda nafaka hakkını tartışmaya açmak, boşanma sonrasında kadınları yoksulluğa itmek ya da mutsuz, belki de şiddet gördükleri evliliklere razı gelmek demektir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nın bu çıkışının ardından Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da katıldığı bir televizyon programında “Aile hukukunu sil baştan ele alacağız. Aile hukukunda ara buluculuğu getirmek lazım. Boşanma, tazminat, nafaka sorunları ile ilgili ara buluculuk olabilir. Vatandaşların mağduriyetini gidermemiz lazım. Her iki tarafı da dikkate alarak bir çözüm bulunmalı” dedi. İşçi arkadaşlarım, ama en çok da işçi kadınlar buradaki zehirli sözcüğün “ara buluculuk” olduğunu hemen fark etmiştir. Bugün fabrikada, işyerinde işten çıkartıldığımız durumda önümüze hukuki olarak iki yol koyuluyor. Biri mahkemeye gidip işe iade davası açmak, diğeri de “mahkemelerde sürünmeyeyim, bir an önce bitsin” diye düşünerek ara bulucuya gidip anlaşmaya çalışmak. Ve anlaşmaya çalışmanın, haklarının, alacaklarının üzerinden pazarlık etmek, bazılarından feragat etmeye zorlanmak anlamına geldiğini de çok iyi biliyoruz. Aile hukukunda ara buluculuğu getirmenin anlamı da farklı olmayacaktır. Ara buluculuk, nafaka, maddi ve manevi tazminat, velayet gibi hakları pazarlık malzemesi haline getirecektir. Hakların pazarlık malzemesi yapılması kabul edilemeyeceği gibi özellikle şiddetin söz konusu olduğu boşanmalarda tarafların bir araya getirilmesini, şiddetin faili ile şiddete uğrayan arasında ara buluculuk yani ortak bir noktada buluşma çabası içine girilmesini düşünmek bile yanlıştır. Örneğin İstanbul Sözleşmesi’nde, kadınları koruma amaçlı olarak bu tür uygulamaları yasaklayan hükümler vardı.
Bugün sakız gibi uzayan işe iade davaları örnekleri karşısında işçilerin karşısına ara buluculuğun bir çözüm gibi çıkarılması ile, nafaka hakkının, boşanmayı zorlaştıran düzenlemelerin tartışılmasıyla aynı anda aile hukukunda ara buluculuk lafının ortaya atılması benzer şeylerdir. Başta çocuk, yaşlı ve hasta bakımı olmak üzere kadınların üretime katılmasının önündeki engeller kaldırılmadan, çalışmak isteyen her kadına iş imkânı sağlanmadan nafakanın, ara buluculuk gibi seçeneklerin tartışmaya açılmasına dahi izin vermemek gerekir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2023 tarihli 168. sayısında yayınlanmıştır. Bu yazıyı Gerçek'in podcast hesaplarından sesli olarak dinlemek için aşağıdaki resmin üzerine tıklayın.