Metal fabrikalarından haberler - Kasım 2021

Ortadoğu Halklarına Barış! Sermaye Sınıfına Karşı Savaş!

Gazetemizin Kasım 2021 tarihli 146. sayısında metal fabrikalarından ve direnişlerden işçilerin yazdığı mektupları okuyucularımıza sunuyoruz. 

 

Ortadoğu Halklarına Barış! Sermaye Sınıfına Karşı Savaş! - Tuzla Chen Solar’dan bir işçi

Merhaba Yoldaşlar, son 5 ay içerisinde fabrikada 3 farklı üretim müdürü ile çalıştık. Bunlardan iki tanesi işten atıldı. Bir tane kalite müdürü de istifaya zorlandı ve istifa etti. Buna karşılık, işçiler olarak işten atılma konusunda bir tane bile kötü tecrübemiz yok. Bu süre zarfında bazı arkadaşlarımıza sendika üyeliklerini iptal etmeleri karşılığında daha iyi pozisyonlar ve maaşlar teklif edildi. Fakat arkadaşlarımız teklifleri geri çevirdi çünkü müdürlerin başından geçenin bize öğrettiği bir şey oldu. Müdür dahi olsan işten atılman patronun ağzından çıkacak iki kelimeye bakıyor ve hiçbir şey örgütlülüğümüzden gelen gücümüzün yerini dolduramıyor.

Hayat pahalılığının gün geçtikçe arttığını hissetmemek mümkün değil. Dahası üretici fiyat endeksi ile tüketici fiyatları arasındaki fark, zamların devamının geleceğini gösteriyor. Düşük faiz kararının etkisinin bize mutlaka hayat pahalılığı olarak dönüşü olacak. Bütün bunlara gelir vergisi kesintilerini de ekleyince kredi kartı borçlarımız her ay artıyor. Böyle bir ortamda hükümet parayı har vurup harman savuruyor. Arap dünyası üzerinde hakimiyet kurmak, petrole ulaşmak, sermayeye yeni pazarlar bulmak amacıyla orduyu oraya buraya yolluyor. Birbiriyle uyumsuz olan F-35 ve S400’leri alarak 4 milyar doları çöpe atıyor. Şimdi 2 yıllık Irak-Suriye tezkeresi mecliste onaylandı. Sermaye sınıfı ve onun onursuz politikacıları savaşın yükünü sınır güvenliği gerekçesiyle bir daha işçilerin, emekçilerin, yoksulların sırtına maddi manevi yüklemeye çalışacak. Ama bu savaş bizim savaşımız değil. İşçi sınıfının düşmanı sermaye sınıfıdır, emperyalizmdir, onun ordusu NATO’dur. Ortadoğu halklarına barış! Sermaye sınıfına karşı savaş!

 

Çare rekabette değil birlik olmakta!- Tuzla OPPO fabrikasından bir işçi

Tuzla OPPO fabrikasından bir işçi

Merhaba arkadaşlar, ben Tuzla OPPO fabrikasında çalışmaktayım. Geçen Mart ayında Türk-Metal Sendikası’na üye olmuştuk ancak yetkiye itiraz edilmişti. Resmi olarak yetki davası sonuçlanmasa da bir sendika baş temsilcisi atandı ve şube başkanı fabrikada bir toplantı gerçekleştirdi. Sendikaya üye olmayan işçiler de vardı ve sordukları ilk soru “Üye olursam işten atılır mıyım?” sorusuydu. İşçiler bu soruyu kanunu ya da sendikayı bilmediklerinden değil aksine patronları çok iyi tanıdıklarından sordular. Bu ülkede anayasal hakkını kullanarak sendikaya üye olan işçilerin işten atıldığını, yıllar süren yetki davalarıyla işçileri yıldırmaya çalıştıklarını, patronların yasayı çiğnediklerini sayısız kere gördük. Ama gördüğümüz bir şey daha var; o da işçilerin birlik oldukları zaman hakkını söke söke aldığıdır. Bizimle benzer süreçleri yaşayan, yakın zamanda zaferle sonuçlanan Xiaomi, Bel Karper grevi ve Cargill direnişi en güzel örneğidir.

Arkadaşlar, sendikaya üye olduk üstümüze düşeni yaptık bitti diye düşünmemeliyiz. İşimiz asıl şimdi başlıyor. Sorunlarımızın çözülmediğini hatta çözmek için formaliteden bile uğraşmadıklarını biliyoruz. Yakın zamanda sözleşme dönemine gireceğiz. İyi bir sözleşme imzalamak, insanca şartlarda çalışmak istiyorsak tek çaremiz birlik olmak. Fabrika içinde bant ayrımı, eski işçi-yeni işçi ayrımı yapılmasına müsaade etmeyelim. Rekabet edince değil ancak birlik olunca istediklerimizi alabiliriz! Patronlar işçinin karşısında her şeyiyle örgütlü, bizim çaremiz de örgütlü bir işçi sınıfıdır!

 

Sosyalizmin duvarlarını öreceğiz!- Dilovası Systemair’den bir işçi

Dilovası Systemair’den bir işçi

Selam olsun bütün emekçi ve işçi kardeşlerime. Gebze Dilovası İMES’te sendika mücadelesi veren Systemair fabrikasında çalışıyorum. Devletin ikiyüzlü politikalarından beslenen patron sendikal yetkiye itiraz sürecinde. İçerde çalışan bütün sendika üyesi çalışanları süreç bitene kadar yok etmeye, devletin verdiği imkanlarla atmaya devam ediyor. Sosyal devlet olduğunu iddia eden devlet sendika mücadelesi veren fabrikalara köstek olmaya devam ediyor. Bitmek bilmeyen mahkeme süreçlerinde yeterli sayıyı bulan işçiler kırılıyor ya da yoğun baskıya maruz kalan işçiler süreç bitene kadar basit bir tutanakla bile temizleniyor. Biz işçiler bu süreçte bütünlüğümüzü her kaybettiğimizde patron bizden bir adım öne geçiyor. Bu kaderi yaşayan onlarca fabrika var ama çözüm belli: işgal, grev ve direniş. Daha sendikal süreçte kaçmak ya da daha iyi fabrika bulmak çözüm değil. İşçiyi sömüren her patronun karşısında dimdik durmak ve birliği bozmamak çözüm. Biz birlik olduğumuzda kazanıyoruz. Bunun birçok örneği var. Biz de bu örneklerden biri olmak için sonuna kadar devam edeceğiz, hakkımızı alana kadar vazgeçmeyeceğiz. Bütün her şeyin işçiye fatura edildiği, saatlerce mesai yapmamıza rağmen borçtan kurtulamadığımız sistemde önce sendikalaşarak sonra da devrimle hakkımız olanı alacağız buna inancım tam. Bunları ancak örgütlü olarak başarabiliriz. Buna fabrikamızda başladık meydanlarda da devam edeceğiz. Bizi enflasyonla ve vergilerle zincirleyen, yoksulluğa mahkûm edenlerin yalan sözlerine kanmadan, göstermelik zamlara kanmadan hakkımızı alana kadar durmayacağız.

Lenin’in, Marx’ın, Trotskiy’in, Che’nin açtığı yolda, biz de Türkiye'de işçiyi hâkim kılacağız,

Yıkılan sosyalizm duvarlarını tekrar öreceğiz, bizi sömüren patronlara karşı öreceğiz,

İşçinin terinden beslenen siyasetçilere karşı öreceğiz,

Gölgesi olmayan ağacı kesen kapitalizme karşı öreceğiz, 

Bütün dünyanın rengi, teni, inancı farklı ama kaderi aynı işçileri ve emekçileri olarak,

Yumruğumuzu kaldıracağız, gerekirse kanımızı dökeceğiz ama zaferi elde edene kadar sosyalizmin duvarlarını öreceğiz! 

 

Patronun baskısı da yalan vaatleri de örgütlenmemizin önünde duramaz!- Gebze’den bir metal işçisi kadın

Gebze’den bir metal işçisi kadın

Merhaba yoldaşlar

Ben Gebze’de bir telefon fabrikasında çalışıyorum. Geçtiğimiz hafta üretim müdürünün bir toplantıda, fabrikaya yeni giren insanların sendika istemesinin önüne geçmek için evlilik parası, çocuk yardımı ve özel sağlık sigortası haklarını getirmeyi planladığını duyduk. Daha sonra işçilerle yapılan bir toplantıda normalde böyle hakları sendikalı yerler tanıyor ancak biz sendikaya ihtiyaç duymadan size bu hakları tanıyoruz şeklinde konuşarak, insanların örgütlenmesinin önünü kesmek istediler. Bir yandan da daha önce yaptıkları toplantılarda içeride sendika örgütlemeye çalışanların maaşlarından kesintiler yapılacağını, hatta işten atmalar olabileceğini belirterek işçileri tehdit etmişlerdi. Gebze sendikal örgütlenmenin yoğun olduğu, direnerek, greve giderek patronları sendikayı kabul etmeye zorlayan işçilerin haberlerini hepimizin sevinçle, heyecanla takip ettiği bir yer. Patronların da bunların farkında olduğunu ve sendikanın s’sini duysalar korkudan tir tir titrediklerini biliyoruz. Bizim fabrikamızda yapmaya çalıştıkları da aslında en baştan itibaren hem maaş kesintisi, işten atma tehditleriyle korku yaymak, hem de biz size sendikanın tanıyacağı hakları tanırız diyerek sendikayı engellemek.

Ancak biz gayet iyi biliyoruz ki sendikalı olmak yalnızca maaşlarımızda artış olması ve sosyal haklarımızı kazanmamızdan ibaret değil. Bugün sendika korkusuyla verilen hakların, yapılan zamların sendika “tehdidi” ortadan kalktığı zaman bir anda geri çekildiğini pek çok örnekte görüyoruz. Biz patronların eline bakmak değil, sendikalı olmak, örgütlenmek ve kendi haklarımızı kendimiz savunmak istiyoruz. Örgütlülüğümüzü her gün geliştirdiğimiz, birliğimizi pekiştirdiğimiz bir fabrikada çalışmak istiyoruz. Patronun bizi aşağılamasına, baskı uygulamasına, dün verdiği hakları bugün geri çekmekle bizi tehdit etmesine karşı sendikamızla birlikte mücadele etmek istiyoruz. Bu yüzden fabrikamızda örgütleniyoruz.

Ama mücadelemiz yalnızca bununla da sınırlı değil. Bizim fabrikamızda sendikamızı örgütlememiz, daha sonra bu örgütlülüğü ileriye taşımamız demek aslında işçi sınıfının bir mevzi daha kazanması demek. Nasıl ki Mitsuba işçilerinin, Bel Karper işçilerinin zaferlerini kendi zaferimiz olarak gördüysek, biz kazandığımızda bu zaferin bütün işçi sınıfının zaferi olacağının bilinciyle de mücadele ediyoruz. Bizim amacımız sadece kendi fabrikamızda, kendi patronumuzu mağlup etmek değil, golü hepimizi açlığa, yoksulluğa mahkûm eden kapitalist sistemin kalesine atmak. Hepimizi sömüren bu düzeni tarihin çöplüğüne süpürmek. Yaşasın örgütlü mücadelemiz, yaşasın işçilerin birliği! Grevdeki, direnişteki bütün sınıf kardeşlerimi, yoldaşlarımı selamlıyorum!

 

Korkunun ecele faydası yok.- Gebze’den bir metal işçisi

Gebze’den bir metal işçisi

Merhaba dostlar. Ben Gebze’de güneş paneli üreten bir fabrikada işçiyim. Patronumuz doların zirve yaptığı şu günlerde, bizler enflasyon ile boğuşurken kendisi zenginliğine zenginlik katan bir konumda. Hepimizin bildiği gibi eğer bir işçi sendikasız, düşük ücretli bir yerde çalışıyorsa ailesini geçindirmek için başvurduğu ilk şey kredi kartı edinmek oluyor. İşte bizim fabrikamızda birçok işçi arkadaşımız bu yola başvuruyor. Haliyle kredi kartı borçları zamanında ödenmeyince bir de faizlerle boğuşuyoruz. Patron servetine servet katarken bizim de maaşımızı zamanında almamız gerekir. Ama patron maaşlarımızı zamanında vermek yerine doların yükselmesini fırsat bilerek maaşlarımızı kur içinde çalıştırıp ek kâr sağlıyor. İşçilerin alın teriyle böyle ucuz oyunlara girmesi gerçekten gülünç.

Bu gülünçlüğüne bir yenisini daha ekledi patronumuz. İşçilerin çocuklarına fabrikanın bahçesinde bir eğlence organize etti. Sanki fabrikada her şey yolundaymış gibi, işçiler çok mutluymuş gibi sıra çocuklarımıza gelmiş! Patronun neden böyle bir şey organize ettiğini anlamak zor değil. Biz işçilerin huzursuz olduğunu ve kendi sendikamızda örgütlendiğimizi kendisi de sezmiş olduğu için bu ucuz oyunlara devam ediyor. Ama gelin görün ki bizlerin fabrika bahçesinde yalandan yere şirket ve işçilerin bir aile olduğu gibi palavraları yutmayacağımızı anladığı için yılbaşına kadar enflasyona karşı 500 lira ek ödeme vermeye karar verdi. İşte patronların sendikanın baş harfini bile duyması, sezmesi kendilerine böyle kararlar aldırabiliyor. Fakat korkunun ecele faydası yok, ne 500 lira ek ödeme geçim sorunumuzu çözer ne de fabrika bahçesinde düzenlenen oyunlar. Biz kararlıyız çünkü bu düzende ve bu devirde sendikasız her işçi enflasyon ve vergi ikilisinin altında ezilmeye mecburdur.

Patronlar nasıl önlemler alırsa alsın artık korkunun ecele faydası yok. Biz işçiler için artık sendikalarımızda örgütlenmek bizler için bir basit bir tercih değil hayatta kalmak için elimizde olan tek yoldur. Patronların vicdanına değil toplu iş sözleşmesine ihtiyacımız var. Bu gerçek ile şimdilik biz yarınsa patronumuz yüz yüze kalacak.

 

Yılbaşını beklemeyelim!!- Çorlu'dan alüminyum işçisi

Çorlu’dan bir alüminyum işçisi

Her gün yeni zamlarla güne başlıyoruz. Fabrikadan aldığımız maaş ve yaptığımız fazla mesailer gelen zamların karşında daha fazla erimeye başladı. Eve yemek götürmek için her gün 12 saat çalışmak da artık yetmiyor. Hasta olduğumuzda bile maaşımız eksilmesin diye çalışmaya gidiyoruz.

Zamların karşısında tek umudumuz yılbaşında fabrikanın bize yapacağı zam oldu. Zammı beklemek istemeyen arkadaşlarımız şimdiden yeni iş aramaya başladılar. İş aramayıp gelecek zammı bekleyen arkadaşlarımız ise umutla yılbaşında maaşlarının iyi bir noktada düzeleceğini düşünüyorlar. Ama yılbaşında da patronun bize yapacağı zam asgari ücretin üzerine 50 lira 100 lira olur. Gelgelelim temel ihtiyaçlara gelen zamların karşısında, yılbaşında gelen maaş zammı ile gene paramız pula dönecek. Gelen zamlara karşı maaşımızın düzelmesi için yılbaşını beklemeyelim. Bugün gelen zamlara karşı bugün mücadele edelim. Patron bize ne verecek diye beklemeyelim. Hakkımız olanı yarın değil, bugün alalım. Hakkımızı almak için hep beraber sendikalaşarak mücadele edelim.

 

Yükselen enflasyon ve dövize karşı MESS sözleşmesi yeniden düzenlenmelidir!- Bursa OYAK Renault'tan bir işçi

Bursa Oyak-Renault'dan bir işçi: Türk Metal’in taslağı ile ekonominin geldiği durum arasında dağlar var

OYAK Renault yönetimi dünya üzerindeki otomotiv sektörünü etkileyen elektronik bileşenlerin tedarik sorunu nedeniyle üretimde duruşların yaşanacağını, maaşların %76 üzerinden yatacağını açıkladı. Her defasında maaşların %76’ya düşürülmesine karşıyız diyen ve hiçbir şekilde kabul etmeyeceklerini söyleyen Türk Metal sendikası temsilcileri yönetimle anlaşma yaptıklarını açıkladı. Pandemi sürecinde bile ihracatta rekor kıran OYAK Renault doların artışıyla birlikte kârına kâr kattı. Pandemi sürecinde canımız pahasına gece gündüz demeden mesaiye kalarak çalıştık. Yaşanan tedarik sorunun sorumlusu biz değiliz! Artan pahalılık, yükselen enflasyon ve döviz karşısında eriyen ücretlerin telafisi için MESS sözleşmesindeki zam talebi güncellenip yükseltilmelidir. Sözleşme taslağı açıklanırken zam talebi anketlerde belirttiğimiz zam talebinin altındaydı. Üstelik o gün dolar 7 lira civarındayken, şimdilerde ücret zamları görüşülmeden dolar 9,5 TL oldu. Bu kaybın zam talebine eklenmesi gerekir. Türk Metal MESS taslağını revize etmek zorundadır. Türk Metal şu anki taslağın hepsini alsa bile bu kazanım sayılamaz. İşçi maaşları eridikçe eridi.

 

Krize ve sömürüye karşı mücadele etmeliyiz!- Bursa Tofaş fabrikasından bir işçi

Bursa Tofaş'tan bir işçi

2021 toplu iş sözleşmesi taslağı hazırlarken metal işçilerinin istekleri, talepleri umursanmadı. İlk iki oturumda alınan kararlar ilerisi için hiç ümit vermiyor. Patronlar pandemiden ve işçi maaşlarının yüksek olduğundan şikayet ediyorlar. Çalışırken Avrupa standardını isteyen patronlar, söz konusu ücretlere geldiğinde Afrika usulü kölelik istiyor. Pandemi döneminde ihracat ve ciro rekorları kıran otomotiv patronları açlık sınırı altında bir ücret vermek istiyor. Ülkemizde ağırlaşan ekonomik kriz şartlarında sendika temsilcileri bizim yanımızda olacaklarına tam tersini yapıyorlar. Patronların temsilcisi mi işçilerin temsilcisi mi belli değil! Pandemi nedeniyle işçi çıkartılabilir, dünyada kriz var vs. gibi şeyler söyleyerek işçilerin beklentisini azaltmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Hem patronlar hem sendikacıların korkması gerekiyor, çünkü işçinin artık kaybedeceği fazla bir şeyi kalmadı. 2015 yılındaki metal fırtına olabilir. Bu sefer ülkemizdeki tüm işçi sınıfını arkasına alarak gelecektir. İşçi sınıfının diğer sorunları esnek çalışma, yüksek vergi ve taşerona karşı mücadele etmeliyiz. Ücretler konusunda taviz verilmemeli, kod 29, ücretsiz izinler kalkmalıdır. Bu yalnızca bizlerin değil çocuklarımızın geleceği için baskılardan, korkulardan sıyrılıp bütün işçiler birlik olmalı taleplerimizi kazanana kadar mücadele etmeliyiz.

 

Bu yazılar Gerçek gazetesinin Kasım 2021 tarihli 146. sayısında yayınlanmıştır.