İstanbul İkitelli’den bir zincir market işçisi: "Hayat pahalılığına çözüm basit: eşel mobil ücret sistemi"
Merhaba emekçi arkadaşlarım, yoldaşlarım! Maalesef bir zamanlar fiyat etiketlerine bakmaya çok da gerek duymadan sepetimize atabileceğimiz ürünlere, hatta temel gıda maddelerine gelen yüksek oranlı zamlar işçi, emekçi halkın belini bükmeye devam ediyor. Fiyatlarına ve gelen zamlara bakılırsa; unun, şekerin, çayın bile lüks tüketim maddesi kategorisine girdiği apaçık ortada. Bunun yanına bir de sabun, deterjan gibi temel temizlik maddeleri eklenince, asgari ücretlinin elle tutulur bir alışveriş yapabilme ihtimali kalmıyor. Ne yazık ki işçi, emekçi halk her alışverişinde fiyatların anlam verilemeyecek oranlarda yükseldiğini görmek ve alışverişini tamamlayabilmek için bazı temel ihtiyaçlarından kısmak zorunda kalıyor.
Yüksek enflasyon karşısında gün geçtikçe eriyen maaşlarımızla ne kadar daha geçinebileceğimiz bir muamma iken, çözüm ise bir o kadar basit; enflasyon ile orantılı olarak her ay düzenlenen bir eşel mobil ücret sistemi. Mademki enflasyona bağlı olarak fiyatlar sürekli yukarıya doğru güncelleniyor; öyleyse patronlar da bu oranda daha çok kazanıyor. Peki üretimin ve sürekliliğin asıl sahipleri olan işçiler ve emekçilerin kazandığı maaşlar neden bu denklemin dışında bırakılıyor? Nasıl ki hayat pahalılığı aydan aya artık karşı konulamaz bir hale geliyorsa, maaşlar da aynı enflasyon oranında aydan aya artmalıdır. Ödülmüş gibi ilan edilen asgari ücret zammı da yılda bir kere değil, her ay düzenli olarak açıklanmalıdır.
Medyada ülkedeki olumsuzlukları paspas altına süpürmek için sürekli pompalanan yabancı ve mülteci düşmanlığının gazına gelmeyelim. Bizim kavgamız dil, din, ırk kavgası değil; bizim kavgamız sınıf kavgasıdır! Biliyoruz ki sermaye sahipleri ceplerini daha çok doldurmanın derdinde, biliyoruz ki iktidar ortakları kapitalist serbest piyasa modeline asla toz kondurmamayı istemekte, biliyoruz ki diğer düzen partileri de bu sistemi değiştirmenin adını dahi ağızlarına almamakta. Ama asıl bildiğimiz şey işçinin, emekçinin, köylünün, yoksulun birbirinden başka dostu da tutunabilecek omzu da olmadığıdır! Patron ve işçinin sözde dostluğuna, iş yerimizdeki sözde "biz bir aileyiz" mavalına asla inanmayalım. Unutmayalım ki bu düzenin sahipleri bu düzenin yıkılmaması için her şeyi feda edebilir ve yine unutmayalım ki biz işçiler, bizden çalmaya çalışanların çalışanlarıyız!
İstanbul İkitelli’den bir zincir market işçisi
Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2022 tarihli 153. sayısında yayınlanmıştır.