Fabrikalardan haberler - Eylül 2021
Gazetemizin Eylül 2021 tarihli 144. sayısında fabrikalardan ve direnişlerden işçilerin yazdığı mektupları okuyucularımıza sunuyoruz.
Grev kırıcıları da jandarmayı da pes ettirmeyi bildik!- Bel Karper grevinden bir işçi
2007’den beri Bel Karper’de çalışıyorum. 2007’de işe girdiğimizde 3 tam ikramiyemiz vardı. 2008’de bu ikramiyelerimizi kaldırdılar. Nasıl kaldırdılar? İkramiyeleri maaşlara bölerek. İlk önce biz bu söylendiğinde çok sevinmiştik. Maaşımız yükseldi diye. Ama öyle olmadı. 2-3 ay öyle almaya başladık. Sonra zam zamanı gelince yüzde 2 zam yapmaya başladılar. Bu zamdan sonra biz anladık olayı ama iş işten geçmiş oldu. Bir yılın sonunda da 2008 yılında da örgütlenmeye başladık. Biz yeni işe girenlere sendikaya üye ol dediğimizde, işveren bunu duyduğu zaman o kişiyi işten çıkarmaya başladı. Ama yine de devam ettik. Ve sonunda başardık. 2015’te yetkiyi aldık. İşveren yetkiye itiraz etti. Yetki davası 6 yıl sürdü. Biz mahkemeyi de kazandık. Bu sefer de işveren arkadaşlarımızı ücretsiz izne çıkardı. Bir arkadaşımızı da işten çıkardı. Biz de mücadelemize bir süre direnişle devam ettikten sonra 17 Mayıs 2021’de de greve çıkma kararı aldık ve greve çıktık. İçeriye grevi kırmak için işçi sokmaya çalıştıkları için biz de bunu engellemek istedik. Grevi kırmak için işveren jandarmayı devreye soktu. Sürekli jandarma gelip gidiyor, her geldiğinde maddeyi okuyup okuyup bize 12.804 lira ceza kestiğini söyleyip söyleyip gidiyor. Ama aslında böyle bir yetkisi bile yok. Biz bunu söyledik. Biz haklıyız zaten. Sonunda onları da pes ettirmeyi başardık.
Bu sırada şöyle de bir şey oldu. Bizim önümüzdeki yol trafiğe kapalı bir yol. Biz o yolda yürüyüş yapıyoruz her gün çadırda beklerken. Biz arkadaşımla birlikte yürüyüşe gittik. O gün o yolda içerideki çalışanlardan birileri bilerek arabayı üstümüze sürdüler. Biz kendimizi çekmeseydik araba bize çarpacaktı. Arabanın içinde de biz greve çıktıktan sonra alınan birisi daha vardı. Biz ne yapıyorsunuz siz diye kapı çalar gibi cama vurduk, içeriden bize el hareketi yaptılar. İçeriden birisi “hadi sür sür, arabayı üstüne sür” dedi. Biz onun üzerine bir daha elimizle arabaya vurduk napıyorsunuz diye. Sonradan öğrendik ki işverenin temsilcileri ile birlikte o arabadakileri bizimkiler jandarmanın orada görmüşler. Bilerek bizi tahrik edip kavga çıkarmaya çalıştılar, işveren bunlara bu işi bilerek yaptırıyor belki de diye düşündük. O arabayla da normalde işe gelmiyorlar, ilk defa gördük o arabayı. Sonra ne oldu, onlar arabayı üzerimize sürmüş olsalar da bizi 25/2’den işten çıkardılar. Yapan onlar, çıkarılan biz. İçeride 14 yıl çalışmışım. Bir tane bile tutanağım yok. Biz kendimizi biliyoruz. Ama onlara da kendimizi gösteriyoruz. Bu numaralara pabuç bırakacak değiliz. Yasalara uyan biziz. Yasaları çiğneyen işveren. Bu her olayda görülüyor. Biz birliğimizle onların oyunlarını da boşa çıkarıyoruz. Grev kırıcıların da, jandarmanın da, kaymakamın da ayağı kesildi fabrikadan. Her geldiklerinde burada kapıda birlik içinde grevci işçileri görüyor ve asla pes etmeyeceğimizi biliyorlar. Bundan sonra da birlikte çıktığımız bu yolda, sendikamızı fabrikaya sokana kadar mücadelemize devam edeceğiz.
Bu grev hepimizin grevi! Grev işçi sınıfının hakkı! Herkes hakkına sahip çıksın!- Indomie Adkoturk grevinden bir işçi
Indomie Adkoturk makarna fabrikasında sendikaya üye olduğum için Kod-29 ile işten çıkarıldım. Sendikaya üye olmak engellenemez. Bu bir yasal haktır. Üye olmamın sebebi de içeride yaşanan haksızlıklardır. Mola takiplerimiz yapıldı, dolaplarımızı karıştırıp whatsapp karekodlarımıza kadar ulaşıp mesajlarımıza girdiler. Biz bunlara dur demek için sendikaya üye olduk ve işten çıkarıldık. Hakkımız olanı almak için direnişle başladığımız mücadelemizi 23 Ağustos’ta greve taşıdık. Hak hukuk tanımayan işveren, grev günü de gerçek yüzünü gösterdi. Gecenin bir yarısı işçileri fabrikaya getirdi. Gece 1’de, 2’de fabrikaya soktuğu işçileri ertesi gün öğlen 3’e kadar 12-13 saat fabrikada resmen rehin tuttu. Grev sabahı servislere üye arkadaşlarımız alınmadı. Servis şoförleri kapıları açarlarsa “size burada ekmek yok” denilerek tehdit edildi. Buna rağmen işi şansa bırakmamak için normalde hiç olmadığı halde her servise bir tane güvenlik yerleştirmişlerdi. Biz daha grev başlamadan grevimizi kırmaya çalışmalarını engellemek için o gün fabrikanın kapısının önünde kadın işçiler olarak kol kola girdik. Greve çıkacak işçilere baskı yapılmamasını, sendikamızın örgütlenme uzmanı Yunus başkanın içeriye alınarak işçilere grevle ilgili bilgilendirme yapmasını talep ettik. Ancak o zaman da karşımızda çevik kuvveti gördük. Kadın işçiler olarak o gün o kapıda kahramanca mücadele ettik. Ve her türlü baskıyla içeride çalışmaya zorlanan işçi arkadaşlarımıza güç ve moral verdik, örnek olduk.
Şimdi bu mücadelenin meyvelerini yavaş yavaş topluyoruz. İlk günkü baskının ardından greve her gün yeni arkadaşlarımız katılıyor. İşveren yine tehditlerine devam ediyor ama bizim dışarıdaki birliğimizi, gücümüzü, kararlılığımızı gören işçi arkadaşlarımız, yanımıza gelmeye devam ediyor. Servislerle vardiyaya gelip içeride önlüklerini giyerek greve katılıyorlar. Her birini kapıda coşkuyla karşılıyoruz. Hani hep diyoruz ya, birleşe birleşe kazanacağız diye. İşte örneği bizim grev çadırımızda. İçerideki arkadaşlarıma da sesleniyorum. Hiçbir şekilde korkmayın. Buradaki insanlar hakkımız için mücadele ediyoruz. Aramıza katılmaktan çekinmeyin. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da burada gördüğünüz gibi kucaklayacağız sizi. Çünkü bu hepimizin hakkı. İşçi sınıfının hakkı. Devletin, yasaların verdiği bir hak. Herkes hakkına sahip çıksın!
Hak verilmez alınır - Tuzla Sedef Tersanesi’nden bir işçi
Merhaba arkadaşlar, ben İstanbul Tuzla’da bulunan Sedef Tersanesi’nde usta olarak çalışıyorum. Biz gemilerde çok zor koşullarda çalışıyoruz. Gemilerde havalandırma sistemi hiç yok, kaynak dumanlarına, demir tozu, sentetik ve tiner kokusuna her gün maruz kalıyoruz. Bunlar yetmiyormuş gibi iş yapma konusunda bize baskı yapıyorlar. Biz normalde sabah 8:00 akşam 16:30 arası çalışıyoruz. Öğlen yemeğe 11:30’da gidiyoruz, akşamları 1,5 saat mesai yapma zorunluluğu var. İş ağır olduğu için haliyle acıkıyoruz, patronlar bize yemek vermiyor bazı işçi arkadaşlarımızın kan şekeri düşüyor. Yemek molasından sonra çay molası olmadığı için akşama kadar aralıksız çalışıyoruz. Bu baskı ve mobingler böyle gitmez, işyerlerimizde sendikalarımızda örgütlenip, patronların karşısında daha güçlü bir duruş sergilemeliyiz. Sermaye ve patronların karşısında gücümüz birliğimizden ve örgütlülüğümüzden gelir. Hak verilmez, alınır.
Bu yazılar Gerçek gazetesinin Eylül 2021 tarihli 144. sayısında yayınlanmıştır.